ABBAS HİLMİ (II)

عباس حلمي

(1874-1934)

Mısır hidivi.

Mısır Hidivi Tevfik Paşa’nın oğludur. 14 Temmuz 1874’te İskenderiye’de doğdu. Bir süre kardeşi Mehmed Ali ile birlikte Viyana’da Theresianum okuluna devam etti. Viyana’da iken babasının 7 Ocak 1892’de ölümü üzerine Osmanlı Devleti tarafından Mısır hidivliğine tayin edildi. Osmanlı hükümeti bu sırada Avrupa’daki temsilciliklerine gönderdiği telgraflarda, hidiv üzerindeki nüfuzunu göstermek gayesiyle, Abbas Hilmi’nin Mısır’a giderken İstanbul’a uğramasını ve buradan kendisine tahsis edilecek bir vapurla gitmesini istedi (bk. BA, Yıldız Tasnifi, Ks. 39, Evr. 2139, Zrf. 129, Kar. 120). Fakat Abbas Hilmi bir bahane bularak İstanbul’a gelmedi; Avusturya imparatorunun tahsis ettiği bir vapurla Kahire’ye gitti ve törenle görevine başladı (bk. BA, Yıldız Tasnifi, Ks. 31, Evr. 2153, Zrf. 160, Kar. 87).

Abbas Hilmi’nin çok genç ve idarî işlerde tecrübesiz olması sebebiyle Osmanlı hükümeti, yıllarca Mısır fevkalâde komiserliği yapmış ve Mısır’ın idarî işlerinde büyük tecrübe kazanmış bulunan Ahmed Muhtar Paşa’yı hidive “müsteşâr-ı hâs” tayin etti. Böylece Mısır üzerinde büyük nüfuza sahip olan


İngiltere’nin hidive yapacağı tesir ve telkinleri büyük ölçüde önlemeyi düşündü.

Hidivliğinin ilk yıllarında İngiliz idaresine karşı muhalif bir siyaset takip eden Abbas Hilmi, önce reîs-i nüzzarlığa Fahri Paşa’yı getirmek istedi. Daha sonra da Mısır’da İngiliz subayları tarafından idare edilen orduyu tenkit etmeye başladı. Bu yüzden, Kahire’deki İngiliz konsolos ve temsilcileriyle anlaşmazlığa düştü; hatta bu anlaşmazlık bir ara çok ileri bir safhaya vardı. Fakat Riyaz Paşa’nın kurduğu nâzırlar heyeti iki tarafça da kabul edilince bu kritik durum atlatıldı. Bu arada Fransız-İngiliz ittifakı neticesinde Fransızlar’la arası açılınca İngilizler’e yaklaştı. Abbas Hilmi’nin ilk bakışta Mısır’daki İngiliz idaresine muhalif bir siyaset takip ettiği görülmekteyse de bu siyasetinin uzun ömürlü olmadığı ve kısa bir süre sonra İngilizler’in tesirine girdiği anlaşılmaktadır. Bu durum, el-Ehrâm gazetesi sahibi Beşâre Tekla’nın İstanbul’a gönderdiği mektuplarda da açık bir şekilde görülmektedir (bk. BA, Yıldız Tasnifi, Ks. 18, Evr. 553/569, Zrf. 93, Kar. 38).

Abbas Hilmi’nin Osmanlı Devleti’ne karşı istikrarlı bir siyaset takip ettiğini söylemek çok güçtür. Bununla birlikte, Mısır dâimî komiseri olan Ahmed Muhtar Paşa, Osmanlı Devleti’nin Mısır üzerindeki haklarının şeklen de olsa korunmasına büyük dikkat gösterdi. Nitekim Abbas Hilmi’nin bağlılığını bildirmek için İstanbul’a ilk gidişinde ona Osmanlı Devleti tarafından özel bir vapur tahsis edilmesini sağladı. Temmuz 1893’te, yanında Ahmed Muhtar Paşa olduğu halde İstanbul’a giden Abbas Hilmi, ertesi yıl da Avrupa seyahatine çıkmaya karar verdi. Osmanlı Devleti, Mısır’da idarî bir boşluğun doğmaması ve Avrupalılar’ın hidiv üzerinde muhtemel tesirlerinin önlenebilmesi için, Ahmed Muhtar Paşa’dan hidivi bu seyahatten vazgeçirmesini istedi. Ancak Abbas Hilmi bütün ısrarlara rağmen bu seyahate çıktığı gibi, her yıl Avrupa’ya gitmeyi de âdet haline getirdi. Osmanlı Devleti ise onun hangi Avrupa ülkesine gittiğini ve kimlerle temas kurduğunu takip etmeye çalıştı.

Abbas Hilmi’nin dengeli bir siyaset takip etmemesi, gerek Mısır içinde gerekse dış ülkelerde muhaliflerinin çoğalmasına sebep oldu; bunun bir sonucu olarak da zaman zaman suikastlara uğradı. 1894’te suikast hazırlığı içinde bulunan bir İtalyan İskenderiye’de yakalandı (bk. BA, Mısır İrâdeleri, nr. 1629, 1632). 1914 yazında İstanbul’a geldiği sırada da başka bir suikasta uğrayarak yaralandı. Kısa bir müddet sonra çıkan I. Dünya Savaşı sebebiyle bir daha Mısır’a dönemedi. 19 Aralık 1914’te İngiltere Mısır’ı himayesine aldı ve Abbas Hilmi hidivlikten azledilerek yerine ailenin en yaşlısı olan Hüseyin Kâmil getirildi. Bu tarihten sonra hayatını İstanbul ve Viyana’da geçirdi. Mısır’ın bağımsızlığa kavuşması ve Hüseyin Kâmil’in yerine “kral” unvanıyla Fuad’ın getirilmesiyle (15 Mart 1922), hidivlik haklarını tamamen kaybetti ve malları müsadere edildi. Mehmed Abdülmün‘im ve Mehmed Abdülkadir adında iki oğlu bulunan Abbas Hilmi, 20 Aralık 1944’te Cenevre’de öldü.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Yıldız Tasnifi, Ks. 39, Evr. 2144, Zrf. 129, Kar. 120; Ks. 39, Evr. 2139, Zrf. 129, Kar. 120; Ks. 31, Evr. 2153, Zrf. 160, Kar. 87; Ks. 39, Evr. 2087, Zrf. 57, Kar. 117; Ks. 18, Evr. 553/569, Zrf. 93, Kar. 38; Ks. 31, Evr. 2135, Zrf. 160, Kar. 87; Ks. 5, Evr. 2163, Zrf. 83, Kar. 2; BA, Mısır İrâdeleri, nr. 1619, 1629, 1632; C. Zeydan, Meşâhîrü’ş-şark, Kahire 1902, II, 50; M. S. Anderson, The Eastern Question 1774-1923, New York 1966, s. 251; Rifat Uçarol, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Bir Osmanlı Paşası ve Dönemi, İstanbul 1976, s. 224-242; Brockelmann, History of the Islamic Peoples, London 1982, s. 455-458; Albert Hourani, Arabic Thought in the Liberal Age 1798-1939, Cambridge 1984, s. 200-201, 207; Thomas Mayer, “Abbas Hilmi II as Reflected in Some of his Papers”, AASt., XIV (1980), s. 279-286; K. Vollers, “Abbas II”, İA, I, 11; M. Colombe, “ǾAbbas Hilmi II”, EI² (İng.), I, 13.

İlhan Şahin