ADEDÎ

العددي

Sayıyla alınıp satılabilen mal mânasında kullanılan bir terim.

Aded kelimesi “miktar ve sayı” anlamına gelir. Adedî aynı kökten nisbet ekiyle yapılmış bir kelime olup çoğul şekli adediyyâttır; “sayıyla ilgili, tek tek parçaların oluşturduğu sayılı şeyler” demektir. Bir İslâm hukuku terimi olarak adediyyât, satım akdinde sayı ile alınıp satılan şeyleri ifade eder. Bunlar kısmen zimmette borç olarak kalabilen ve ödünç verilebilen şeyler olup, mislî* mal kapsamına girerler. “Sayılı veya sayılmış” anlamında ma‘dûd ve çoğulu ma‘dûdat terimleri de aynı mânada kullanılmaktadır.

İslâm hukukunda mislî mallar, alım satımdaki özelliklerine göre ölçü, tartı ve sayı ile olmak üzere üç kısma ayrılır. Bunlardan, ağırlık veya hacim ölçüsü söz konusu olmaksızın sayı hesabıyla alınıp satılan şeyler adediyyâtı oluşturur. Bunlar da iki kısma ayrılır:

1. Adediyyât-ı mütekaribe. Aynı cinsten, aynı değer ve büyüklükteki standart mallardır. Yumurta, limon ve günümüzde seri imalât ürünü olup tane veya düzine ile alınıp satılan mallar bu türdendir.

2. Adediyyât-ı mütefâvite. Aynı cinsten olup sayı ile satılmakla birlikte değer ve standart açısından farklı olan mallar bu bölüme girer. Bunlara kıyemî* mal da denir. Bina, büyük ve küçük baş hayvanlar, yazma kitap, arsa gibi. Kıyemî mallar cins borcu doğurmaya elverişli değildir. Çünkü tüketilince bunların mislini geri vermek güçtür. Ancak adediyyât denilince daha çok birinci gruba girenler anlaşılır. Bu konuda Türk Borçlar Hukuku da aynı ölçüyü benimsemiştir. Adediyyâtın mislî mal kapsamına alınmasının delili, Hz. Peygamber’in, “Kim para peşin, mal veresiye (selem*) akdi yaparsa, ölçü veya tartı ile miktarı belirlenebilen şeylerde ve belirli bir süreye kadar yapsın” meâlindeki hadisidir (Buhârî, “Selem”, 1, 2, 7; Müslim, “Müsâkat”, 128; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 55). Cins birliği ve standartlık, sayı ile alınıp satılan şeylere de belirlilik kazandırır. Mislî mallar cins borcu oluşturmaya elverişli olup sayıyla alınıp satılan bütün standart mallar da bu gruba girer. Bunun bir sonucu olarak cins borçlarında, ödeme için ayrılan şeyin telef olması borçluyu mislini ödemekten kurtarmaz. Aynı cinsten benzerini bulmak mümkün olduğu için borç, ancak misli ödenmek suretiyle sona erer (bk. BORÇ).

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Selem”, 1, 2, 7; Müslim, “Müsâkat”, 128; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 55; Serahsî, el-Mebsût, Kahire 1324-31, XIV, 31; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-müctehid, Kahire, ts. (el-Mektebetü’t-Ticâriyyetü’l-kübrâ), II, 176-179; Kâsânî, BedâǿiǾu’ś-śanâǿiǾ, Kahire 1327-28/1910, V, 160, 245; Lisânü’l-ǾArab, “Ǿaded” md.; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, Bulak 1315-18, V, 324; Tehânevî, Keşşâf, II, 951, 1343-1344; Kenan Tunçomağ, Borçlar Hukuku, İstanbul 1968, I, 44-47; Necmeddin Feyzioğlu, Borçlar Hukuku, İstanbul 1970, I, 56, 150.

Hamdi Döndüren