AĞYÂR

أغيار

Genellikle mâsivâ* karşılığı olarak kullanılan bir tasavvuf terimi.

“Başka, el, yabancı” mânasına gelen gayr kelimesinin çoğuludur. Allah’a gönül veren âşıklar için Allah yâr, mâsivâ ağyârdır. Sevenin, sevgilisine ulaşabilmesi için ağyârı ve mâsivâyı aradan çıkarması lâzımdır. Âşıkla mâşuk arasına, yabancının girmesi, üns* ve huzur* halini yok edeceğinden sûfîler sürekli olarak mâsivâdan kaçar, ağyârdan yakınır, hatta nefret ederler; çünkü ağyârı yâre rakip kabul ederler. Bu arada kendi benliklerini de ağyârdan sayarlar. Allah, kendine dost olarak seçtiği velîleri ağyârın gözünden saklamıştır. Nitekim kudsî bir hadiste, “Velîlerim kubbelerimin altındadır, onları benden gayrısı bilemez” buyurulmuştur.

Sûfîler, bilhassa tarikat mensupları hususi bir zümre olduklarını ileri sürerek kendilerinden olanlara ihvan, âşina, diğerlerine de ağyâr gözüyle bakmışlardır. Bu anlamda ağyâr yerine dîgerân ve bîgâne sözleri de kullanılmıştır. Zıd (ezdâd) ve garîb kelimeleri de aynı mânayı ifade eder. Tasavvuf ve tarikat sırrîlik esasına dayandığı için, sûfîlerin ve tarikat ehlinin arasına yabancıların girmesi genellikle pek hoş karşılanmaz. Çünkü yabancıların (ağyâr) bulunduğu meclislerde safâ ve mânevî zevk hali tam gerçekleşmez, bast* ve keşf* hali ortaya çıkmaz. Cüneyd-i Bağdâdî’ye göre sûfîler bir ailenin fertleri gibidir, aralarına ağyâr giremez. O, tasavvuf ilmini öğrettiği yerlere yabancıları almazdı. Abdullah-ı Ensârî’ye göre bîgânelerle sohbet etmek doğru değildir; sıkıntı meydana getirir ve tutukluğa sebep olur. Nitekim Bâyezîd-i Bistâmî bir mecliste huzursuzluk duymuş, sebebi araştırılınca da orada bir yabancının bulunduğu anlaşılmıştı. Ubeydullah Ahrâr’ın, sohbet meclisinde bir müridine, “Senden yabancılık kokusu geliyor” dediği, onun da üstündeki elbisenin bir ağyâra ait olduğunu itiraf ettiği nakledilir. Sûfîler yalnız ağyârdan değil, onlara ait eşyalardan bile rahatsız olurlar.

BİBLİYOGRAFYA:

Baklî, Şerh-i Şathiyyât (nşr. H. Corbin), Tahran 1981, s. 278, 290, 437, 513; Abdülmecîd el-Hânî, el-Hadâiku’l-verdiyye, Kahire 1308, s. 297; Ca‘fer Seccâdî, Ferheng, Tahran 1983, s. 353.

Süleyman Uludağ