AHMED MUHTAR EFENDİ, Giritli

(ö. 1848-1910)

Tasavvufî mahiyetteki telif ve tercüme eserleriyle tanınan son devir Osmanlı edibî ve devlet adamı.

Giridî Ahmed Muhtar Efendi veya sadece Muhtar Efendi olarak da bilinir. Girit’in Hanya şehrinde doğdu. Girit muhasebecisi Mustafa Kutbî Efendi’nin oğludur. Tahsilini Girit’te tamamladıktan sonra Girit ve Yanya’da bazı küçük memuriyetlerde bulundu; daha sonra istifa ederek İstanbul’a geldi. Mektûbî-i Seraskerî Odası mümeyyizliği, Erkân-ı Harbiye başkâtipliği, surre* eminliği, Makam-ı Seraskerî Dairesi reisliği gibi üst kademe yöneticilikleri yaptı. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Harem-i Şerîf-i Nebevî meşihatına tayin edilerek Hicaz’a gitti. Burada iki yıl görev yaptıktan sonra hastalanarak İstanbul’a döndü. 13 Eylül 1910’da vefat etti ve Fındıkzade’de bulunan evinin yakınındaki Molla Gürânî Camii hazîresine defnedildi. Daha sonra, caminin yıkılması üzerine kabri Merkezefendi Mezarlığı’na nakledildi.


Büyük ölçüde Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin tesiri altında kalan Ahmed Muhtar onun MevâkiǾu’n-nücûm ve Şücûnü’l-mescûn gibi anlaşılması güç bazı eserlerini tercüme etmiştir. Aynı zamanda şair olan müellif, önemli olaylar ve âbideler için tarih düşürmekte pek mâhirdi. Nitekim II. Abdülhamid devrinde yapılan resmî binalarla ilgili tarihlerin çoğu ona aittir. Alman İmparatoru Wilhelm tarafından Atmeydanı’nda (Sultanahmet) yaptırılan çeşmeye düşürdüğü tarih, bu tür manzumelerinin en güzelidir.

Ahmed Muhtar’ın yukarıda adı geçen yayımlanmamış iki tercümesinin yanı sıra ahlâkî ve tasavvufî mahiyette birçok şiir ve tercümesi vardır. Yayımlanmış eserleri şunlardır: 1. Hikmet-i Tefekkür. Ahlâkî olgunluğun, dünya ve âhiret saadetinin ancak sağlam bir tefekkür gücüne sahip olmakla elde edilebileceğini konu edinmiştir (İstanbul 1318). 2. Mecâl-i Fikret. Hikmet-i Tefekkür ile bir arada basılan eser, adı geçen risâledeki temel fikirlerin nazmen tekrarından ibarettir. 3. İstimdâd. Beş bölüm ve 222 beyitten meydana gelen eser “Na‘t-i nebevî” ile başlamakta, bunu Hulefâ-yi Râşidîn, ensar ve muhâcirîni metheden beyitler takip etmektedir. Son bölümde de “Şeyh-i Ekber” övülmektedir (İstanbul 1312). 4. İntibâh-ı Kalb. 108 beyitten oluşan eserde nefsin süflî duygu ve ihtiraslardan arınarak geldiği yüce âleme dönüş fikri işlenmektedir. Eser İstimdâd ile birlikte basılmıştır. 5. Âdâbü’l-mürîd. İbnü’l-Arabî’nin Mâ lâbüdde minhu li’l-mürîd adlı risâlesinin tercümesidir (İstanbul 1310). 6. Mehâsin-i Ahlâk. İbnü’l-Arabî’nin Fahreddin er-Râzî’ye yazdığı risâlenin (Keşfü’z-zunûn, I, 875) tercümesidir (İstanbul 1314). 7. Sirâcü’l-vehhâc fî leyleti’l-mi‘râc. Abdülkadir-i Geylânî’nin eserinden yapılmış olan bu tercümede mi‘rac mûcizesi tasavvufî açıdan ele alınmaktadır (İstanbul 1312). 8. Meârîc-i Seb‘a. Kutbü’l-ârifîn Ali b. Vefâ’nın Âdem, İdrîs, Nûh, İbrâhim, Îsâ ve Hz. Muhammed’in ayrı ayrı mi‘rac ettiklerini, âyet-i kerîmeler ışığında tasavvufî mahiyette açıkladığı eserinin tercümesidir. Sirâcü’l-vehhâc ile birlikte basılmıştır. 9. Mir‘âtü’ş-şühûd li-seyyidi’l-vücûd. Muhammed b. İsmâil Nüvvâb’ın aynı adlı eserinin tercümesidir (İstanbul 1311).

BİBLİYOGRAFYA:

Keşfü’z-zunûn, I, 875; Bursalı Mehmed Tâhir, Ahlâk Kitaplarımız, İstanbul 1325, s. 37; Osmanlı Müellifleri, II, 430; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 986-989; Agâh Sırrı Levend, “Ümmet Çağında Ahlâk Kitaplarımız”, TDAY Belleten 1963, Ankara 1964, s. 95.

Hüsamettin Erdem