ÂL-i YA‘KUB

آل يعقوب

Hz. Ya‘kub’un soyundan gelenleri ifade eden bir tabir.

“Yâkuboğulları” anlamına gelen Âl-i Ya‘kub Hz. Ya‘kub’un dininden ve soyundan olanları da ifade eder (bk. ÂL). Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde geçmekte (bk. Yûsuf 12/6; Meryem 19/6) ve tefsirlerde Hz. Ya‘kub’un oğulları, torunları, ilim ve nübüvvet vârisleri, onun zürriyetinden olsun olmasın dinini benimseyenler diye açıklanmaktadır.

Kur’an’da bu tabir dışında Hz. Ya‘kub’un oğullarını, torunlarını ve neslinden gelenleri ifade eden âyetler de vardır. (bk. el-Bakara 2/132-140; Âl-i İmrân 3/84; en-Nisâ 4/163; Meryem 19/5-7; el-Ankebût 29/27). Kur’an’ın çeşitli sûrelerinde Hz. Ya‘kub ve oğullarına temas edilmekte ise de onlardan bilhassa Yûsuf kıssası dolayısıyla Yûsuf sûresinde bahsedilmektedir. Ya‘kub’un oğullarından Kur’an’da sadece Yûsuf’un adı geçmektedir. Hz. Ya‘kub’un lakabı İsrâil olduğundan onun soyundan gelenlere Benî İsrâil de denilmektedir. Âl-i Ya‘kub ve Benî İsrâil tabirleri muhteva farklılığına rağmen aynı kavmin insanlarını ifade etmektedir. Muhteva bakımından Benî İsrâil umumi, Âl-i Ya‘kub ise hususidir. Benî İsrâil ile, Hz. Ya‘kub’un soyundan, dininden olan veya olmayan milleti, Âl-i Ya‘kub ile de onun aile fertleri, oğulları, torunları ve doğrudan onun soyundan, dininden olan ümmeti kastedilmektedir. Çünkü Kur’an’da gerek Âl-i Ya‘kub tabirinin geçtiği âyetlerde, gerekse o sülâleden bahseden diğer âyetlerde onların Allah’ın emrine uydukları, ibadet


ettikleri, atalarının dinini benimsedikleri belirtilmekte ve onlar için bir kınama söz konusu edilmemektedir. Benî İsrâil tabirinin geçtiği âyetlerde ise onlara verilen nimetler anlatılmakta, Allah’tan başkasına kulluk etmeyeceklerine, anaya babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilikte bulunacaklarına, insanlara güzel söz söyleyeceklerine, namaz kılıp zekât vereceklerine, birbirinin kanını dökmeyeceklerine, birbirini yurtlarından çıkarmayacaklarına dair söz verdikleri hatırlatılmakta ve genellikle verdikleri sözden döndükleri belirtilmekte, bundan dolayı da kınanmaktadırlar. Böylece, bir kısmı hariç, Benî İsrâil tabiriyle doğru yoldan sapmış olan Yâkuboğulları’nın kastedildiği ortaya çıkmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Taberî, Tefsîr (Şâkir), XII, 86; XVI, 32-33; a.mlf., Târîħ (Ebü’l-Fazl), I, 316-321, 331-364; Fahreddin er-Râzî, Tefsîr, XVIII, 90; XXI, 184; Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ, Ankara 1985, I, 8-10; Elmalılı, Hak Dini, I, 334; La Genèse (trc. R. de Vaux), Paris 1951, s. 119-166; Hikmet Tanyu, Tarih Boyunca Yahudîler ve Türkler, İstanbul 1976, I, 24-28; DR, s. 823-824; Hasan el-Mustafavî, et-Tahkık fî kelimâti’l-Kurâni’l-Kerîm, Tahran 1365, I, 163; Salah Abdülfettâh el-Hâlidî, eş-Şahsiyyetü’l-Yehûdiyye, Dımaşk 1987, s. 37-42; J. F. McCurdy, “Israel, People of”, JE, VI, 661; J. H. Greenstone, “Jacob”, a.e., VII, 19-24; Ö. Rıza Doğrul, “Âl”, İTA, I, 249; Simon Cohen, “Israel”, UJE, V, 613-615.

Abdurrahman Küçük