ALEMÎ

العلمي

Alemüddin Süleyman’a (ö. 790/1388) nisbet edilen Kudüs’ün eski ailelerinden biri.

Ailenin soy itibariyle Kuzey Afrikalı meşhur sûfî Abdüsselâm b. Meşîş’e (ö. 625/1228) ulaştığı rivayet edilmektedir. Başka bir rivayette ise bu ailenin Türkmen asıllı olduğu ileri sürülmüştür.

Alemüddin Kudüs’te “nâibü’s-saltana” unvanı ile valilik yapmıştı. Mûsâ (ö. 802/1399) ve Ömer (ö. 806/1403) adlı iki oğlu sırasıyla kendisine halef olmuşlar, Kudüs ve Halep’teki vakıflara nâzırü’l-haremeyn olarak nezaret etmişlerdir. Aile mensuplarından bazıları, 1453’e doğru Eşref İnal’ın Memlük Sultanlığı’nı eline geçirmesine kadar emîr-i hâcib görevini üstlenmiştir.

Alemî ailesinden yukarıda adı geçen devlet adamlarının yanı sıra birçok mutasavvıf ve âlim yetişmiştir. Bunlardan Şeyh Muhammed b. Ömer el-Alemî (ö. 1038/1628) Suriye bölgesinde devrinin en tanınmış mutasavvıflarından biri idi. Oldukça büyük bir nüfuza sahip olan Şeyh Alemî’nin, hıristiyanlarca kutsal sayılan Zeytindağı’ndaki Makam-ı Urûc yakınlarında bir cami inşa etmek istemesi ortaya bazı problemler çıkarmıştı. Şeyh Alemî devrin Osmanlı şeyhülislamı Esad Efendi’nin desteğini sağlayarak tamamladığı camiye (1025 / 1616), şeyhülislâmın hâtırasını yaşatmak düşüncesiyle Esadiyye adını vermiş, vefat ettiğinde de buraya defnedilmiştir. Şeyh Muhammed’in Tâiyye, Feyzu Fethi’r-rahmân, MeǾâlimü’t-tasdîk fî marifeti duhûli’t-tarîk, adlı eserleri ve bir de divanı vardır.

XVIII. yüzyılda Kudüs’e uğrayan Arap seyyahları Mescid-i Aksâ’da ders veren Alemî ailesine mensup birçok Hanefî kadısının bulunduğundan bahsederler. Alemî ailesine mensup tanınmış âlimlerden Nâsırüddin Muhammed b. Hıdır (ö. 948/1541), Şemseddin Muhammed b. Ali er-Rifâî (ö. 1018/1609), Hasan b. Muhammed (ö. 1055/1645), Muhammed et-Tihâmî (ö. 1130/1718’den sonra), Ali b. Îsâ (ö. 1315/1897’den sonra), Feyzullah el-Hasenî, Abdüsselâm b. Muhammed (ö. 1323/1905) ve Abdullah b. Muhammed (ö. 1355/1936) özellikle zikredilebilir.


BİBLİYOGRAFYA:

Muhibbî, Hulâsatü’l-eser, I, 396; IV, 318; Harîrîzâde, Tibyân, II, vr. 300ª-301b; Hüseyin Vassâf, Sefîne, I, 246; Brockelmann, GAL, II, 449; Suppl., II, 470; Îzâhu’l-meknûn, I, 277; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XII, 171; W. A. S. Khalıdı, “al-ǾAlamī”, EI² (İng.), I, 352.

Mehmet Şeker