ALİ BEY, Bulutkapan

(ö. 1187/1773)

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında bir süre Mısır’a hâkim olan Kölemen beyi.

Abaza asıllıdır. Osmanlı kaynaklarında “Bulutkapan”, arşiv belgelerinde “Büyük”, Arap kaynaklarında ise, “el-Kebîr” lakapları ile anılır. Osmanlı arşiv belgelerinde geçen “Büyük” lakabı, onu çağdaşı olan Mısır beylerinden “Küçük” lakabı ile anılan diğer Ali Bey’den ayırmak için kullanılmıştır.

Küçük yaşta Mısır’a götürüldü ve orada İbrâhim Kethüdâ’nın hizmetine girdi. Kısa zamanda efendisinin itimadını kazanarak Kahire’de Osmanlı valisinin başkanlığındaki hükümet divanını teşkil eden beylerden biri oldu. İbrâhim Kethüdâ’nın ölümünden sonra zenginleşerek birçok köle satın alıp onları yüksek mevkilere getirmek suretiyle nüfuzunu arttırmaya çalıştı. İlk defa 1758’de Mısır beyleri tarafından Kahire şeyhülbeledliğine seçildi ve aynı zamanda hac kervanı emirliğine getirildi (BA, Mısır Mühimmesi, VII, 193/417; 197/421). Ancak muhalifleri ile giriştiği mücadeleler yüzünden durumunu uzun süre koruyamadı ve bu sıkıntılı devrelerde Osmanlılar’la iyi geçinmeyi tercih etti. Nitekim 8 Nisan 1759’da, Mısır’da Osmanlılar’a bağlı kalacaklarını taahhüt eden beyler arasında onun da adına rastlanmaktadır (BA, Mısır Mühimmesi, VII, 345/758). Hatta rakipleri tarafından Kahire’den uzaklaştırılıp Gazze’ye çekilmek zorunda kaldığı devrelerde bile Osmanlılar’la iyi münasebetlerini sürdürdü. 1761’de, Mısır’daki asayişsizliğin önlenmesi için tertip edilecek orduya katılmasına ve şeyhülbeled olarak tayin edildiğine dair kendisine gizli bir emir gönderildiyse de (BA, Mısır Mühimmesi, VIII, 50ª / 202, 203; BA, MD, nr. 162, s. 260), daha sonra bu harekât Mısır beylerinin bağlılıklarını bildirmeleri üzerine ertelendi. Bununla birlikte faaliyetlerini sürdüren Ali Bey, muhtemelen Osmanlılar’ın desteğini de sağlayarak yeniden Kahire’ye döndü. Ancak 1763’te rakiplerinin muhalefeti ile tekrar uzaklaştırıldı. Ardından Humam şeyhinin yardımıyla yeniden Kahire’ye dönüp nüfuzlu beyleri ve muhaliflerini bertaraf etmeye çalıştıysa da Hüseyin Bey ile giriştiği mücadeleyi kaybedip 9 Mart 1766’da Akkâ’ya gitmek mecburiyetinde kaldı (BA, Mısır Mühimmesi, VIII, 98ª-b / 394-395). Burada kader arkadaşı ve müttefiki Zâhir el-Ömer ile tanıştı. Onun desteği ile Kahire’ye dönerek 24 Ekim 1767’de rakiplerini yenmeyi başardı ve otoritesini kuvvetle tesis etti (BA, Mısır Mühimmesi, VIII, 140b / 523). Bu mücadeleler sırasında kendisinin en yakın yardımcıları, vaktiyle köle olarak hizmetine giren damadı ve evlâtlığı Ebü’z-Zeheb Muhammed Bey ile Cezzâr Ahmed Bey oldu.

Önceleri şeklen Osmanlılar’a bağlı görünen Ali Bey Mısır’da müstakil bir devlet kurmak arzusundaydı. Bu sırada Osmanlı Devleti’nin 1768 Rus savaşı ile meşgul olmasını fırsat bilerek Mısır valisini görevden aldı. 1770 Haziranında Ebü’z-Zeheb Muhammed Bey’i Hicaz’ı zaptetmeye gönderdi ve Mekke’yi ele geçirdi. Mekke şerifi olarak tayin ettiği Abdullah’tan “sultan” unvanını aldı. Bağımsız bir devlet kurma yolunda Batılı devletlerden de yardım istedi; önce Venedikliler’e başvurarak Osmanlılar’a ait adaları onlara peşkeş çektiği gibi, Akdeniz’de faaliyet gösteren Rus donanması kumandanı Alexi Orlof’a müracaatla, Suriye’de girişeceği harekâtta kendisini destekledikleri takdirde Kudüs’ü ve mukaddes yerleri onlara terkedeceğini bildirdi. Suriye’nin fethine memur ettiği Ebü’z-Zeheb Muhammed Bey, Zâhir el-Ömer’in de yardımıyla Şam üzerine yürüdü. Şam Valisi Osman Paşa şehri terketmek mecburiyetinde kaldı. Ancak Ebü’z-Zeheb, Osmanlılar’a bağlı olduğu anlaşılan Ali Bey’in yakın adamlarından İsmâil Bey’in tesiriyle, askerin yorgunluğunu ileri sürerek Mısır’a döndü. Onun bu hareketinden şüphelenen Ali Bey Ebü’z-Zeheb’i ortadan kaldırmak istediyse de Ebü’z-Zeheb Yukarı Mısır’a kaçarak burada kuvvet toplamaya başladı. Bunun üzerine Ali Bey İsmâil Bey’i Ebü’z-Zeheb’in üzerine gönderdi. Ancak İsmâil Bey Ebü’z-Zeheb ile savaşmayarak ona katıldı. Ali Bey bu müşterek kuvvetler önünde tutunamadı ve ikinci defa Suriye’ye kaçtı (Nisan 1772). Akkâ’da, eski dostu Zâhir elÖmer’den ve Rus filosu kumandanı Orlof’tan yardım temin ederek tekrar Mısır’a girdi. Ancak Sâlihiyye mevkiinde Ebü’z-Zeheb Muhammed Bey’e mağlûp oldu ve yaralandı (8 Mayıs 1773). Kısa bir süre sonra da, bir rivayete göre aldığı yaraların tesiriyle, başka bir rivayete göre ise yaralı iken zehirlenerek öldü.

Oldukça maceralı bir hayat süren ve dört yıl Mısır’a hâkim olan Ali Bey, durumunu sağlamlaştırmak için birtakım


reformlara da teşebbüs etmiştir. Bunlar arasında, emri altındaki birlikleri yeni sisteme göre eğitmeyi planlaması ve kuvvetlerini ateşli silâhlarla donatması başta gelir. Ayrıca, kurduğu hazine ile Mısır’ın gelirini kontrolü altına almaya ve ticareti kendi lehine geliştirmeye çalışmıştır. Askerî ve iktisadî yönden güçlendikten sonra zengin kabilelerin ve nüfuzlu beylerin topraklarını eline geçirmiş, idareyi doğrudan doğruya kendi tekeline almaya gayret etmiştir. Bütün bu hareketleriyle de Kavalalı Mehmed Ali Paşa döneminin âdeta bir zemin hazırlayıcısı olduğu söylenebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Mısır Mühimmesi, VII, 193/417, 197/421, 345/758; VIII, vr. 50ª / 202, 203, vr. 98ª-b / 394-395, vr. 140b / 523; BA, MD, nr. 162, s. 260; Çeşmizâde, Târih (nşr. Bekir Kütükoğlu), İstanbul 1959, s. 63-69, 83-86; Şem‘dânîzâde, Müri’t-tevârîh (Aktepe), II/A, s. 96; II/B, s. 103-105; Vâsıf, Târih, II, 212-213, 215-217, 257; Cebertî, Acâibü’l-âsâr, I, 430-434; Cevdet, Târih, I, 309-321; S. Luisigan, A History of the Revolt of Aly Bey Against the Ottoman Porte, London 1783; M. Savary, Letters sur l’Egypte, Paris 1786, II, 208-273; C. Volney, Voyage en Egypte et en Syrie (nşr. J. Gaulmeir), Paris 1959, s. 77-91, 256-259; A. L. Marsot, Egypt in the Reign of Muhammed Ali, Cambridge 1984, s. 10-16, 21, 41, 50, 61, 80, 100, 124-126; N. A. Koenig, “Ali Bey”, İA, I, 316-318; G. Wiet, “Alı Bey”, EI² (İng.), I, 391-392.

Feridun Emecen