ALİ FEHMİ CÂBİÇ

علي فهمي جابچ

(ö. 1853-1918)

Bosna-Hersek müslümanlarının dinî lideri ve Arap edebiyatı âlimi.

Eserlerinde Câbiç’in Türkçe karşılığı olan Câbîzâde mahlasını kullanmış olan Ali Fehmi Mostar’da doğdu. Tahsilini burada tamamladı. Babası Mostar müftüsü Şâkir Efendi’nin ölümü üzerine genç sayılabilecek bir yaşta onun yerine müftülüğe tayin edildi (1884). Bu görevdeyken bir yandan da ders okutmakla meşgul oldu.

1899’dan sonra siyasî hayata atılarak dinî ve ilmî muhtariyet elde etmek için teşkilâtlanan Bosna-Hersek müslümanlarının başına geçti. Bu sebeple işgalci Avusturya makamları tarafından âsi ilân edilerek müftülük vazifesine son verildi (1900). Dinî ve ilmî muhtariyet hareketinin müstebit idarenin muhalefeti yüzünden arzu edilen neticeye ulaşamayacağını anlayınca, çalışmalarını daha müsait bir zeminde sürdürmek üzere kendi başkanlığındaki altı kişilik bir heyetle İstanbul’a geldi (1902). Ancak ötedenberi Ali Fehmi’nin faaliyetlerinden rahatsız olan Avusturya hükümeti onun Bosna’dan ayrılışını fırsat bilerek memleketine dönmesine izin vermedi. O da İstanbul’da ikamete karar verdi ve orada kendisini zengin kütüphanelerle değerli âlimlerin oluşturduğu geniş bir ilim muhiti içinde buldu. Kısa zamanda İstanbul’un şöhretli âlimlerinin takdir ve itibarını kazandı. İkametgâhı, seçkin âlimlerin ziyaret ettiği küçük bir ilim akademisi haline geldi. Bu arada bir süre Meclis-i Maârif âzalığı yaptı. Şair Mehmed Âkif gibi dârülfünun hocaları bile kendisinden ders almaya başladı. O zamana kadar İstanbul’da okutulmamış olan Müberred’in el-Kâmil’ini okutmaya başlaması, ilim çevrelerinin ona olan takdirini arttırdı. Onun el-Kâmil’i baştan sona kadar okuttuğu ve eser üzerine ta‘likat*ı bulunduğu söylenmektedir. Bu arada Dârülfünun Arap dili ve edebiyatı müderrisliğine tayin edildi (1906). Bir müddet sonra Osmanlı Meclis-i Meb‘ûsanı’ndaki Arap ülkeleri mebuslarına hitaben Bosna ve Hersek’in durumu hakkında bir broşür neşretti. Bu broşürdeki görüşleri Bâbıâli’nin o günkü siyasetine aykırı düştüğü için üniversitedeki vazifesinden uzaklaştırıldı (1908). 12 Ağustos 1918’de


vefat etti. Edirnekapı Mezarlığı’na defnedildi.

Eserleri. 1. Hüsnü’s-sıhâbe fî şerhi eşâri’s-sahâbe. Ashâb-ı kirâmın şiirlerinin şerhinden ibaret olan bu Arapça eserin baş tarafında ders vekili Hacı Hâlis Efendi’ye, Dârülfünun hadis müderrisi Tunuslu Muhammed Mekkî b. Azzûz’a ve Maarif Meclis-i Âlî âzası Âlûsîzâde Ahmed Şâkir el-Hüseynî’ye ait üç takriz yer alır. Kitap altı sayfalık bir giriş (hutbe) ile başlamaktadır. Burada çok parlak bir üslûp kullanılmış, cümleler iktibas sanatının en güzel örneklerini teşkil edecek şekilde âyetlerle süslenmiştir. Girişin sonunda eserin üç cilde ayrıldığı, şiirlerin kafiyelerine göre alfabetik olarak sıralandığı ifade edilmiş ve I. cildin “râ” harfine, II. cildin “lâm”a, III. cildin de “yâ” harfine kadar devam edeceği belirtilmiştir. Bundan sonra dört bölümden (fasıl) meydana gelen mukaddime yer alır (s. 7-16). Burada sahâbînin tarifi, bir şahsın sahâbî olduğunu tesbit etmenin yolları, ashabın güvenilir kimseler (udûl) oldukları, şiirin meşruiyeti ve Hz. Peygamber’in şiirle alâkası konuları ele alınmıştır. Kitap bundan sonra, kafiyesi hemze olan şiirlerden başlamak ve her harfi bab kabul etmek üzere “dâl” harfi dahil altı bölüm şeklinde düzenlenmiştir (eserde kafiyesi “hâ” olan şiirler yer almamıştır). Bu bölümlerde altmış beş kadar sahâbînin muhtelif şiirleri şerhedilmiştir. Şiiri açıklanan her sahâbînin kısa biyografisi de adının ilk geçtiği yerde verilmiştir. Eserin I. cildinin sonunda bitiriliş tarihi Rebîülevvel 1326 (Nisan 1908) olarak kaydedilmiş ve II. cildin “râ” harfiyle başlayacağı haber verilmiştir. Fakat II ve III. cildin varlığı hakkında herhangi bir bilgi edinmek mümkün olmamıştır. Hüsnü’s-sıhâbe İstanbul’da Ruşen Matbaası’nda basılmıştır (1324 r., 16 + 362 s.). 2. Tılbetü’t-tâlib fî şerhi Lâmiyyeti Ebî Tâlib. Eser Arapça olup hacmine nazaran uzun sayılabilecek mukaddimesinde, Hz. Peygamber’in babasının ölümünden sonra doğduğu, altı yaşında iken annesini de kaybedip tam mânasıyla yetim kaldığı ve bu sebeple dedesi Abdülmuttalib’in himayesine alındığı, onun da ölümünden sonra amcası Ebû Tâlib’in himayesine girdiği, nihayet peygamberliğini ilân edince Kureyş ileri gelenlerinin şiddetli tepkileri sebebiyle Ebû Tâlib’in müşkül durumda kaldığı ve bunun üzerine “Lâmiyyetü Ebî Tâlib” diye anılan şiirini söylediği anlatılır. Daha sonra sayısı yüze yaklaşan beyitler tek tek kaydedilerek şerhedilir. Kitabın bitiriliş tarihi Ramazan 1327 (1909) olarak kaydedilmiştir. Bu eser de İstanbul’da Ruşen Matbaası’nda basılmıştır (1327, 78 s.). Her iki eserde de klasik şerhlerde kullanılan metot takip edilmiştir. Bununla beraber şerhler Ali Fehmi Câbiç’in Arap dili ve edebiyatına, edebiyat tarihine ve umumi Arap tarihine dair olan engin bilgisinin açık delilleri durumundadır.

Ali Fehmi Câbiç, babasından önce Mostar müftülüğü yapan Mustafa Sıdkı Karabeg’in Mirâtü’l-usûl üzerine yaptığı hâşiyeye Muhammed Emin Dizdar ile birlikte bir mukaddime de yazmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Serkîs, MuǾcem, II, 1366; Hancî, el-Cevherü’l-esnâ fî ulemâ ve şuarâi Bosna, Kahire 1349, s. 106-109; Mehmed Handzaic, Knjizaevni Rad Bosansko-hercegovacakih Muslimana, Sarajevo 1934, s. 76-78; M. Tayyib Okiç, Bazı Hadis Meseleleri Üzerinde Tetkikler, İstanbul 1959, s. 36-37; H. Saabanovica, “Ali Fehmi Dzaabica”, Knjizevnost Muslimana Bih na Orijentalnim Jezicima, Sarajevo 1973, s. 609-616; Mâhir İz, Yılların İzi, İstanbul 1975, s. 259-260; Alexandre Popovic, L’Islam balkanique, Berlin 1986, s. 277; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), IV, 320; Mehmed Âkif [Ersoy], “Dârü’l-funûn Talebesine Mühim Bir Tebşir”, SM, I / 13 (24 Şevval 1326), s. 198-199; “Mostar Müftîsi Ali Fehmi Efendi”, SR, XV / 366 (15 Zilkade 1336), s. 40; Muhammed Emin Dizdar, “Ali Fehmi Dzaabica”, Sarajevski List, XLI / 201, Sarajevo 1918, s. 4; Glasnik, VIS, sy. 1-3 (1956), s. 24; İbrahim Mehinagić, “Osvrt Nazaivot i Pisana Djela Ali-Fehmi-Efendije Dzabiča”, Anali Gazi Husrevbegove Biblioteke, II-III, Sarajevo 1974, s. 81-96; Alija Nametak, “Marginalije ozaivotu Radu Muftije Ali-Fehme-Efendije Dzabiča”, a.e., IV, Sarajevo 1976, s. 187-199; Branislav Djurdjev, “Dzabic”, EI² (İng.), II, 681-682.

Bekir Sadak