ALKIŞ

Osmanlı teşrifat geleneğinde, merasimlerde padişah ve vezirler için söylenen güzel sözlere verilen genel ad.

Türkçe alkamak “övmek, medh ü senâ etmek; şükretmek, hamdetmek” kökünden gelen ve Kâşgarlı Mahmud tarafından Hz. Peygamber’e getirilen salavat anlamında da kullanılan (Divânü Lûgati’t-Türk Tercümesi, I, 97) alkış kelimesi, bugün sadece el çırpmak suretiyle ifade edilen takdir gösterisinin adı olarak kullanılmaktadır. Türk-İslâm tarihinde ise devlet büyüklerine karşı törenlerde söylenen övgü, şükür ve iyi dilek sözlerine alkış adı verilmiştir.

Alkış, Osmanlı devlet teşrifatının da vazgeçilmez unsurlarından biri olmuştur. Osmanlılar’da padişahlar ve vezirler için merasimlerde ve özellikle bayram törenlerinde Dîvân-ı Hümâyun çavuşlarının yüksek sesle söyledikleri bazı sözler vardır ki asıl teşrifatla ilgili alkış


bunlardır. Protokole göre, padişah bir merasim için tahtına oturduğunda, atına bindiğinde ve bayram törenlerinde kutlamaları kabul ederken alkış çavuşları teşrifatçıbaşının işaretiyle, “Aleyke avnullah”; “Uğurun açık olsun, ikbâlin efzûn, padişahım, ömr ü devletinle bin yaşa!”; “Mâşallah, mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!” diyerek bir ağızdan bağırırlardı. Alkışçıbaşının, “Hareket-i hümâyun padişahım, devletinle bin yaşa!” diye bağırması üzerine padişah ayağa kalkar, İstanbul kadısı ile daha yüksek rütbeli devlet büyüklerinin tebriklerini ayakta; “İstirâhât-ı hümâyun padişahım, devletinle bin yaşa!” demesi ile de oturur ve daha küçük rütbeli devlet büyüklerinin tebriklerini oturduğu yerden kabul ederdi.

Alkış merasimi Tanzimat’a (1839) kadar gösterişli bir şekilde alkış çavuşları, saltanatın kaldırılmasına kadar da hassa hademeleri ve Muzıka-i Hümâyun hademeleri tarafından yerine getirilmiştir. Sultan Abdülaziz’in Mısır seyahatinden sonra alkış âdeti halka da sirayet etmiş, hatta İzmir’deki gayri müslimler, padişahı “vive le Sultan” sözleriyle karşılamışlardır. Şehzadelerle sadrazam ve diğer vezirler de usulüne uygun sözlerle alay çavuşlarınca alkışlanırlardı. Tanzimat’ın ilânından sonra vezirlerin alkışlanması usulü kaldırılmıştır.

Halk arasında söylenen, “Allah’a ısmarladık”; “Hoşça kalın”; “Allah selâmet versin”; “Bereketli olsun”; “Allah kavuştursun”; “Allah bir yastıkta kocatsın” gibi iyi dilek ifade eden sözler de folklorik bakımdan değişik alkış örnekleridir.

BİBLİYOGRAFYA:

Divânü Lûgati’t-Türk Tercümesi, I, 97; Derleme Sözlüğü, Ankara 1963, I, 223; Tarama Sözlüğü, Ankara 1963, I, 106-108; Pakalın, I, 52-53; Koçi Bey, Risâle (nşr. Ali Kemâlî Aksüt), İstanbul 1939; Teşrîfât-ı Kadîme, s. 49-54, 58, 81, 100-101, 113-115; Cevdet, Ma‘rûzât, s. 58; M. Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri [İstanbul 1931] (nşr. Orhan F. Köprülü), İstanbul 1981, s. 180-181; Uzunçarşılı, Saray Teşkilâtı, s. 206-211, 212-216; Mithat Sertoğlu, Resimli Osmanlı Tarihi Ansiklopedisi, İstanbul 1958, s. 13; TA, II, 109; TDEA, I, 118-119.

Abdülkadir Özcan