ÂMİLÎ, Bahâeddin

بهاء الدين العاملي

Bahâüddîn Muhammed b. Hüseyn b. Abdissamed el-Âmilî (ö. 1031/1622)

Şeyh Bahâî diye tanınan İranlı âlim.

Lübnan’da Cebeliâmil bölgesinde bulunan Ba‘lebek’te doğdu (953/1546-47). Babası ile birlikte İran’a giderek o devirde Safevî hânedanının başşehri olan Kazvin’e yerleştiler. Âlim yetiştiren bir aile içinde dünyaya geldiğinden daha küçük yaşlarda ilme karşı kendisinde merak uyandı ve ilk olarak babasından Arapça, hadis, tefsir, fıkıh okudu. Din âlimi olan babası bir müddet sonra Herat’a müftü tayin edilince kendisi Kazvin’de tahsiline devam etti. On yıl süren öğrenim hayatı boyunca devrin tanınmış âlimlerinden kelâm, felsefe, riyâzî ilimler ve tıp tahsil etti. Daha sonra Kudüs’e giderek Muhammed el-Makdisî’den Sahîh-i Buhârî okudu. Öğrenimini tamamladıktan sonra Herat’a yerleşti; bundan sonraki hayatını eser telif etmekle, Kâzımiyye ve Necef’te talebe okutmakla ve otuz yıl süren seyahatlerle geçirdi. I. Şah Abbas tarafından takdir edilerek kendisine şeyhülislâm unvanı verildi. Daha sonra zâhidâne bir hayat yaşamaya başladı. Derviş kılığında Mısır, Irak, Hicaz, Suriye ve Anadolu’yu gezdi; seyahatlerinde çeşitli âlim ve zâhidlerle görüştü; bazı eserlerini de bu sırada yazdı. Seyahatten döndükten sonra İsfahan’a yerleşti. 13 Şevvâl 1031’de (21 Ağustos 1622) vefat etti; cenazesi Tûs’a (Meşhed) nakledilerek orada defnedildi. Bazı kaynaklarda vefatı ile ilgili olarak 1030 (1621) ve 1035 (1626) tarihleri de verilmektedir. Mezarı günümüzde de ziyaret edilmektedir. Âmilî, âlimler arasında benzerine ender rastlanan efsanevî bir şöhrete sahip olmuş, servete ve makama önem vermeyen, insanları iç âlemleri ve yaptıkları iyi işlerle değerlendiren mütevazi şahsiyetiyle herkesin gönlünde yer etmiştir. Bazıları tarafından ise XI. yüzyılın müceddid*i olarak kabul edilmiştir.

Âmilî’nin, Hulâsatü’l-eser gibi bazı kaynaklarda Sünnî olduğu rivayet edilmekte ise de diğer kaynaklarda onun samimi bir Şiî olarak hayatını sürdürdüğü üzerinde ısrarla durulmaktadır. Bu kaynaklarla kendisine ait bazı eserlerin incelenmesinden mutaassıp bir âlim olmadığı ve şeriata ters düşmeyen bir tasavvuf görüşüne sahip bulunduğu anlaşılmaktadır. Ders halkasında yetişmiş ve kendisinden icâzet almış sayıları otuza varan âlimlerin isimleriyle hayat hikâyeleri kaynaklarda mevcuttur. Yaşadığı dönemin hemen bütün ilim dallarında eser vermiş, dinî ilimlerdeki otoritesinin yanı sıra daha çok pozitif ilimlerdeki çalışmalarıyla tanınmıştır. Şevki Celâl, Riyâziyyâtü Bahâǿiddîn el-Âmilî (Halep 1976) adlı eserinde onun bu yönünü ele almış, Muhammed Altuncî de Bahâǿüddîn el-Âmilî (Dımaşk 1986; Beyrut 1406) adlı monografisinde onu edip, şair ve âlim olarak incelemiştir. Yazdığı eserler İran’da, Irak’ta ve Osmanlı ülkesinde asırlarca okutulmuştur. Ana dili Arapça olduğu halde Farsça yazdığı manzum eserleri, bilhassa Mevlânâ’yı örnek alarak terennüm ettiği didaktik mesnevileri kendi türünde başarılı sayılır. Şiirlerinde Bahâî mahlasını kullanmıştır.

Eserleri. Âmilî’nin kaleme aldığı doksan kadar kitap ve risâlenin en önemlileri şöylece gruplandırılabilir:

Tefsir. 1. Tefsîrü’l-Ǿurveti’l-vüska. Fâtiha sûresinin tefsiridir (Tahran 1319, 1321). 2. Hâşiye alâ Ǿtefsîri’l-Kadî Beyzâvî (Hâşiye Ǿalâ Envâri’t-tenzîl). Eserin bir nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (Şehid Ali Paşa, nr. 195, 144 varak). Ayrıca ǾAynü’l-hayât adlı yarım kalmış bir tefsirinden de söz edilmektedir (bk. Kays Âl-i Kays, III, 412).


Hadis ve Fıkıh. 1. ErbaǾûne hadîsen (Tahran 1274, 1310 taşbaskı). Ehl-i beyt tarikiyle rivayet edilen hadislerden derlediği bu eseri yine kendisi şerhetmiş ve bu şerh üzerine birçok hâşiye yazılmıştır. 2. el-Hablü’l-metîn fî ahkâmi’ddîn. Sahih ve hasen hadislerin şerhedildiği bir eserdir. 3. Meşrıku’ş-şemseyn ve iksîrü’s-saǾâdeteyn. Ahkâm âyetlerinin tefsirine dair olup bu âyetleri 400 kadar sahih hadisle açıklamıştır. Son iki eser birlikte basılmıştır (Tahran 1319, 1321). 4. CâmiǾ-i ǾAbbâsî. Şîa fıkhıyla ilgili bu Farsça eserini Şah Abbas Safevî’ye ithaf etmiştir. Âmilî yirmi babdan meydana gelen bu kitabın ibadetlere dair ilk beş babını yazdıktan sonra vefat etmiş, eseri talebesi Nizâmeddîn-i Sâvecî tamamlamıştır. Kitabın pek çok baskısı vardır (Tahran 1230, 1243, 1312, 1325, 1327, 1329, 1331; Tebriz 1309, 1322, 1323, 1341, 1354; İsfahan 1341; Bombay 1298, 1310, 1319, 1323; Leknev 1272, 1298, 1318). 5. Kitâbü’z-Zübde. Usûl-i fıkha dair olup Zübdetü’l-usûl adıyla da bilinir (Leknev 1307; Tahran 1309). 6. er-Risâletü’l-İsnâ Ǿaşeriyye (Tahran 1307, 1309). Biri manzum olmak üzere birçok defa şerhedilmiştir. 7. Miftâhu’l-felâh. Günlük ibadet ve dualarla ilgili hacimli bir eserdir (Bombay 1304; Tahran 1317; Kahire 1324). Âmilî’nin, Şîa’nın dört temel hadis kitabından biri olan Kummî’nin Men lâ yahduruhü’l-fakîh adlı eserine bir şerh ve hâşiye yazdığı da kaynaklarda belirtilmektedir.

Riyâzî İlimler. 1. Hulâsatü’l-hisâb*. Yirmiden fazla baskısı bulunan (meselâ Tahran 1275, 1276; Kalküta 1812; Keşmir 1285; İstanbul 1268, 1311; Kahire 1299, 1311) bu eserin Süleymaniye Kütüphanesi’nde otuz yedi yazma nüshası bulunmaktadır. Eserin çoğu basılmış kırk kadar şerhi vardır (bk. Kays Âl-i Kays, III, 415-418). Bunlardan 1076’da (1665-66) Ramazan Efendi tarafından yapılan Arapça şerhi Türk talebeler arasında Risâle-i Bahâiyye adıyla meşhur olmuştur. 2. Teşrîhu’l-eflâk. Muhtelif şerhleri bulunan eser (bk. Brockelmann, II, 595) Tahran’da basılmıştır (1284). 3. Risâle fî aǾmâli’l-usturlâbiyye. Süleymaniye Kütüphanesi’nde bir yazma nüshası vardır (Yenicami, nr. 1176/21). Kaynaklarda Âmilî’nin riyâzî ilimlere dair daha birçok eserinden bahsedilmektedir.

Arap Dili ve Edebiyatı. 1. el-Keşkûl*. Seçme sözler ve yazılar antolojisi mahiyetinde olan bu eser onun Doğu ülkelerinde en çok tanınan kitabıdır. Eser el-Mihlât’ın bir nevi devamı ve tamamlayıcısı mahiyetinde olup birçok defa basılmış (Tahran 1277, 1291, 1297, 1321; Kum 1337-1339 hş.; Bulak 1288, 1339; Kahire 1302, 1305, 1318) ve tercümeleri yapılmıştır. Ayrıca Tâhir Ahmed ez-Zâvî (Kahire 1961, I-II) ve Hasan Temîm (Beyrut 1983, I-II) tarafından da yayımlanmıştır. Farsça tercümeleri içinde S. A. Q. Ayetullâhî’nin notlarla yaptığı tercümeyi (Tahran 1357) özellikle zikretmek gerekir. 2. el-Mihlât. el-Keşkûl tarzındaki bu eserinde kırk konuda söylenen güzel söz ve şiirleri toplamıştır. Kitap önce Kahire’de basılmış (1317), Muhammed Halîl el-Bâşâ tarafından Beyrut’ta geniş bir fihristle birlikte tekrar yayımlanmıştır (1405/1985). 3. el-Fevâǿidü’s-Samediyye. Kardeşi Abdüssamed için kaleme aldığı Arap nahvi ile ilgili bu kitabın muhtelif şerhleri vardır. Eser Leknev (1260), Delhi (1267) ve Tahran’da (1298) basılmıştır. 4. Tehzîbü’l-beyân. Bu eser de Arap nahviyle ilgili olup muhtelif şerhleri bulunmaktadır. 5. el-Fevz (Vesîletü’l-fevz ve’l-emân fî medhi sâhibi’z-zemân). On ikinci imam Mehdî el-Muntazar’a dair olan bu Arapça kasidesi birkaç defa şerhedilmiş, Ahmed el-Menînî’nin şerhi el-Keşkûl’le birlikte basılmıştır (Bulak 1288). 6. Vüsûlü’l-ahyâr ilâ usûli’l-ahbâr (Kum 1401).

Farsça Manzum Eserleri. 1. Nân ü Halvâ (Tahran 1303; İstanbul 1268, 1282 taşbaskı). 2. Şîr ü Şeker (İstanbul 1282 taşbaskı; Tahran 1303). 3. Nân ü Penîr (İsfahan 1328; Kahire 1347). 4. Mûş u Gürbe (Kahire 1347). Nân ü Halvâ, Şîr ü Şeker, Nân ü Penîr mesnevileri ile Mûş u Gürbe adlı mensur mizahî eseri külliyatı içerisinde basıldığı gibi (Tahran 1341 hş.), ayrı veya birkaçı bir arada olmak üzere de yayımlanmıştır. Farsça şiirleri Gulâm Hüseyn-i Cevâhirî tarafından derlenerek Külliyyât-ı Eşar ü Âsâr-ı Fârsî-yi Şeyh Bahâî ve Külliyyât-ı Şeyh Bahâǿüddîn Muhammed el-ǾÂmilî adlarıyla (Tahran 1336, 1341 hş.) yayımlanmıştır (eserleri için bk. Kays Âl-i Kays, III, 403-425).

BİBLİYOGRAFYA:

Âmilî, Külliyyât (nşr. Gulâm Hüseyn-i Cevâhirî), Tahran 1341 hş.; İskender Bey Münşî, Târîh-i ǾÂlem-ârâ-yı ǾAbbâsî, Tahran 1350 hş., I, 155-157; II, 967-968; Muhibbî, Hulâsatü’l-eser, III, 440-445; Hür el-Âmilî, Emelü’l-Ǿâmil (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Bağdad 1385, I, 155-160; Reyhânetü’l-edeb, II, 382-396; Saîd Nefisî, Ahvâl ü EşǾâr-i Fârsî-yi Şeyh Bahâǿî, Tahran 1316 hş.; Serkîs, MuǾcem, II, 1262-1264, 1808-1809; Brockelmann, GAL Suppl., II, 595-597; Ebü’l-Kasım Kurbânî, Zindegînâme-i Riyâzîdânân-i Devre-i İslâmî, Tahran 1365, s. 170-172; A. Hayyâmpûr, Ferheng-i Sühanverân, Tebriz 1340 hş., s. 91; Hânbâbâ, Fihrist; Ali Abdullah ed-Difâ‘, el-ǾUlûmü’l-bahte fi’l-hadâreti’l-ǾArabiyye ve’l-İslâmiyye, Beyrut 1403/1983, s. 279-293; Kays Âl-i Kays, el-Îrâniyyûn ve’l-edebü’l-Arabî, Tahran 1986, III, 397-428; Abdullah Ni‘met, Felâsifetü’ş-ŞîǾa, Beyrut 1987, s. 446-465; DMF, II, 1522; Ş. Y. # A. A, “Âmilî”, İA, I, 405-406; “al-ǾÂmilî”, EI² (Fr.), I, 448-449; [İdâre], “Riyâziyyât”, UDMİ, XIV/1, s. 273-274.

Ömer Okumuş