ARÂYÂ

العرايا

İslâm hukukunda, belli bir miktar kuru hurmanın tahminen aynı miktardaki taze hurmayla değiştirilmesini ifade eden terim.

Arâyânın tekili olan ariyye sözlükte, “meyvesi yenmiş veya hediye edilmiş hurma ağacı” demektir. Aynı şekilde satıştan istisna edilen veya satış için ayrılan hurma ağacına da ariyye denir. Arâyâ yerine bey‘u’l-arâyâ terkibi de kullanılır.

Ağaçtaki taze hurmanın aynı miktardaki kuru hurma karşılığında satılması (müzâbene*) İslâm hukukunda yasak olduğu halde bunun bir türü olan arâyâya zaruret dolayısıyla izin verilmiştir. İhtiyaç sahibi bazı kimseler Hz. Peygamber’e gelerek taze hurmaların olgunlaştığını, ancak paraları olmadığı için satın alamadıklarını, sadece ihtiyaç fazlası kuru hurmaları bulunduğunu yakınarak anlattılar. Bunun üzerine Hz. Peygamber ellerindeki kuru hurma karşılığında tahminî bir ölçekle taze hurma satın alabileceklerini söyledi (bk. Şâfiî, III, 49; Buhârî, “Müsâkât”, 17, “Büyûg-ı Beyu’l-müzâbene]”; Müslim, “Büyû”, 61-82; Ebû Dâvûd, “Büyû”, 19).

Arâyânın geçerli olabilmesi için Hanefîler’e göre meyvenin ağacında belirginleşmesi, Mâlikî, Şâfiî ve Hanbelîler’e göre ise kızarma ve sararma gibi olgunlaşma alâmeti göstermesi gerekir. Bunun dışında mezheplere göre değişiklik göstermekle birlikte arâyânın geçerli olabilmesi için genel olarak şu şartlar aranmaktadır: 1. Kuru hurmanın beş veskten az olması (1 vesk=yaklaşık 175 kg.), 2. Kuru hurmanın ölçekle, ağaçtaki taze hurmanın tahminen belirlenmesi, 3. Alışverişin hurma üzerinde yapılması -bazı hukukçular üzümü de buna dahil ederler-, 4. Satışın peşin olması, 5. Taze hurma almak isteyenin fakir olması ve kuru hurmadan başka bir malı bulunmaması; yalnız Şâfiî fakir olma şartını aramaz.

Arâyâ, İslâm hukukunun kolaylık, fayda ve ihtiyaca cevap prensiplerinin bir uygulaması mahiyetindedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ary” md.; Kamus Tercümesi, “ariyye” md.; Buhârî, “Müsâkât”, 17, “BüyûǾ BeyǾu’l-müzâbene”; Müslim, “BüyûǾ”, 61-82; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 19; Şâfiî, el-Üm, III, 54-55; Serâhsî, el-Mebsût, XII, 193 vd.; Kâsânî, BedâiǾ, V, 194 vd.; İbn Kudâme, el-Mugnî, IV, 65 vd.; Cezîrî, el-Fıkh ale’l-mezâhibi’l-erbaa, Kahire 1392, II, 295 vd.; Tecrid Tercemesi, VI, 493-495.

Halit Ünal