ARÛBE

العروبة

İslâmiyet’ten önce Araplar’ın cuma gününe verdikleri ad.

Araplar İslâmiyet’ten önce haftanın yedi gününü “evvel, ehven, cubâr, dubâr, mu’nis, arûbe, şiyâr” diye adlandırıyorlardı. İbrânîce’de “gurup” mânasına gelen ereb kelimesi, yahudiler tarafından ereb shabat (cumartesi akşamı) şeklinde cuma günü hakkında kullanılmıştır. Ârâmîce olan ve Süryânîce’de “rahmet” mânasına gelen bu kelime Arapça’ya arûbe şeklinde geçmiştir. Kelimenin harf-i ta‘rifsiz kullanılması daha fasih kabul edilmiştir. Arûbe yerine cum‘a isminin Araplar arasında ne zaman kullanılmaya başlandığı hakkında iki rivayet vardır. Bunlardan birincisine göre, Kureyşliler arûbe günü Hz. Peygamber’in sekizinci ceddi Kâ‘b b. Lüeyy’in etrafında toplanarak onun sohbetini dinlerlerdi. Bu sebeple Kâ‘b arûbe gününe, “toplanma günü” mânasına gelmek üzere cum‘a adını vermiştir. İkinci rivayete göre ise hicretten önce bir araya gelen Medineli müslümanlar, yahudilerin haftada bir toplandıkları özel bir günleri (cumartesi) bulunduğunu, hıristiyanların da böyle bir günleri (pazar) olduğunu söyleyerek arûbe günü toplanıp ibadet etmeyi kararlaştırdılar ve arûbeye de bu günde bir araya geldikleri için cum‘a adını verdiler. Aynı rivayete göre İslâm’da ilk cuma bu şekilde ortaya çıkmış, Cum‘a sûresi bu olaydan daha sonra nâzil olmuştur. Arûbe adı ise bundan sonra hiç kullanılmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “Ǿarab” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “Ǿarab” md.; Ebû Zekeriyyâ el-Ferrâ’, el-Eyyâm ve’l-leyâlî ve’ş-şühûr (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1400/1980, s. 37-38; Mes‘ûdî, Mürûcü’z-zeheb (Abdülhamîd), II, 191; Mahmûd Şükrî el-Âlûsî, Bulûgu’l-ereb, I, 235, 273, 274-275; Elmalılı, Hak Dini, VI, 4975-4980; Cevad Ali, el-Mufassal, VIII, 465-469; Tecrid Tercemesi, III, 3-8; Mahler, “Arûbe”, İA, I, 625; M. Plessner, “Tarih”, İA, XI, 778.

Mustafa Fayda