ÂŞİR

العاشر

Uşûr vergisini tahsil eden memur.

İslâm’ın ilk asırlarında, ticarî mal veya bir nevi gümrük vergisi diyebileceğimiz uşûr vergisini tahsil eden kimseye âşir denildiği gibi aşşâr da denilmektedir. Şehirler veya milletlerarası ticaret yollarının kavşak noktalarında, önemli geçitlerde görev yapan âşirler bölgelerinden geçen ticarî mallardan, sahiplerinin müslüman, zimmî* veya müste’min olmasına göre değişen oranlarda vergi almaktaydılar. Kaynakların belirttiğine göre bu oran müslümanlar için % 2,5, zimmîler için % 5 ve müste’minler için de karşılıklı olarak başka bir oran tesbit edilmemişse % 10’du (bk. UŞÛR). Bu verginin nisbeti onda bir (uşr=öşür) veya onun bölümleriyle (nısfü’l-uşr % 5; rub‘u’l-uşr % 2,5) ifade edildiğinden bunları tahsil eden vergi memuruna da “onda birleri toplayan kimse” mânasında bu ad verilmiştir.

Âşirin, bölgesinden geçen müslümanlardan aldığı ticarî mal vergisi aslında zekâttır. Bu yüzden ancak zekâtın diğer şartları gerçekleşmiş ve o yılın zekâtı daha önce ödenmemişse alınırdı. Buna göre âşir, kendi bölgesinden geçen gayri müslimlere ait ticarî malların uşûr vergisini, müslümanlara ait malların da zekâtını tahsil eden bir kimse olarak görev yapmıştır. Ticarî maksatla başka yerlere sevkedilmeyen zekâta tâbi her türlü malın ve ziraî mahsullerin zekâtı ise ayrı bir memur (âmil) tarafından toplanmaktaydı (bk. ÂMİL).

Âşir aynı zamanda bölgesindeki yol ve ticaret emniyetini sağlamakla da görevliydi. Bundan dolayı fıkıh kitaplarında âşirde bulunması gereken şartlar sayılırken tam ehliyetli (bk. EHLİYET) olmasının yanında yol ve ticaret emniyetini sağlamaya muktedir olmasının gerekli olduğu üzerinde de durulmuştur.

Bir vergi memuru olarak âşirin ilk defa Hz. Peygamber zamanında mı, yoksa Hz. Ömer devrinde mi tayin edildiği kaynaklarda tartışmalıdır. Serahsî bu müesseseyi Hz. Peygamber devrine kadar götürmekte ise de ikinci görüş daha kuvvetli görünmektedir. Ebû Yûsuf’un belirttiğine göre, Hz. Ömer zamanında ilk defa âşir olarak tayin edilen kimse ashaptan Ziyâd b. Hudayr’dır.

Bazılarının sıhhatinde şüphe olmakla birlikte Hz. Peygamber’den, “Âşire rastlarsanız onu öldürünüz” mânasında veya buna benzer anlamlara gelen hadisler rivayet edilmektedir (Ebû Ubeyd, s. 470; Müsned, IV, 234). İslâm hukukçuları bu hadislerin, Câhiliye devrinde Arap ve Acem memleketlerinde ticarî mallardan % 10 nisbetinde alınan, İslâmiyet’te ise müslümanlar için % 2,5, zimmîler için de % 5’le sınırlandırılan bu vergiyi toplarken halka zulmeden, belirlenen bu oranlardan fazlasını alan vergi memurları için vârit olduğu görüşündedirler (bk. Serahsî, el-Mebsût, II, 199; Ebû Ubeyd, s. 470). Bu hadislerde, Câhiliye devrinde benzer bir pazar vergisini (bâc) toplayan ve halkı ağır vergilerle bunaltan kimselerin kasdedilmiş olması da muhtemeldir (bk. Ebû Ubeyd, s. 471, ayrıca bk. BÂC).


BİBLİYOGRAFYA:

Lîsânü’l-ǾArab, “aşr” md.; Müsned, IV, 234; Ebû Yûsuf, el-Harâc, s. 145-146; Yahyâ b. Âdem, Kitâbü’l-Harâc (nşr. Ahmed Muhammed Şâkir), Kahire 1384, s. 168-169; Ebû Ubeyd, el-Emvâl, s. 469-481; Serahsî, el-Mebsût, I, 199 vd.; a.mlf., Şerhu’s-Siyeri’l-kebîr (nşr. Abdülazîz Ahmed), Kahire 1971-72, V, 2133-2136, 2139-2157; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 308-318; Yûsuf el-Kardâvî, Fıkhü’z-zekât, Beyrut 1389/ 1969, II, 1089-1105; Mustafa Fayda, “Hz. Ömer ve Ticaret Malları Vergisi veya Uşûr”, AÜİFD, XXV (1982), s. 169-178; a.e., XXVI (1983), s. 327-334.

Mehmet Erkal