ATÂ BEY, Mehmed

(ö. 1856-1919)

Son dönem Osmanlı maliyeci, gazeteci ve tarihçisi.

İstanbul’da doğdu. Beyrut nâibi Mehmed Galib Bey’in oğludur. Tahsilini İstanbul, Tekirdağ ve Beyrut’ta yaptı. Bu arada özel hocalardan Arapça, Farsça, Fransızca ve İtalyanca dersleri aldı. Maliye Nezâreti’ne bağlı kalemlerde, Nâfia ve Adliye nezâretlerinde, Edirne, Cezâyir-i Bahr-i Sefîd ve Manastır vilâyeti Âşâr ve Ağnâm nâzırlıklarında çalıştı. Posta ve Telgraf umumi müfettişliği yaptı. 1905 yılında Diyarbekir, ertesi yıl Erzurum valiliğine tayin edildi. Fakat o sıralarda uygulamaya konulan hayvânât-ı ehliyye rüsûmu yüzünden çıkan olaylar üzerine padişahın emriyle görevinden alındı. Ardından Şûrâ-yı Devlet Maliye Dairesi âzalığına ve Rumeli vilâyeti umumi müfettişliğine tayin edildi. II. Meşrutiyet’in ilânından sonra Posta ve Telgraf nâzırlığına getirilmesi düşünüldüyse de jurnalciliği hakkında çıkan bazı söylentiler üzerine tayini gerçekleşmedi. 1909 Ağustosunda Islahât-ı Mâliyye Komisyonu üyeliğine getirildi. 1919’da Tevfik Paşa tarafından kurulan kabinede maliye nâzırı oldu. Fakat o sıralarda yatalak hasta bulunduğundan nâzırlık koltuğuna oturamadan bir hafta sonra 17 Receb 1337 (18 Nisan 1919) tarihinde Cağaloğlu’ndaki evinde öldü. Mezarı Divanyolu’ndaki Sultan Mahmud Türbesi’ndedir. Çok kısa süren nâzırlığı sırasındaki yegâne faaliyeti, yıllardan beri düşündüğü malî ıslahata dair fikirlerini geniş bir rapor halinde Bâbıâli’ye sunması olmuştur. Dr. Galib Ataç ile Nurullah Ataç Mehmed Atâ Bey’in oğullarıdır.

Yukarıda sayılan resmî görevlerinin yanında Atâ Bey Sıbyan Dârülmuallimîni’nde, Sütlüce Rüşdiyesi’nde, Mekteb-i Sultânî’de, Mekteb-i Mülkiyye’de, Dârülfünun’da ve Medresetü’l-vâizîn’de edebiyat, ilm-i ahlâk ve tarih hocalığı yapmıştır.

Resmî hayatı boyunca çeşitli nişan ve rütbelerle taltif edilen Atâ Bey, daha çok ilmî ve fikrî çalışmalarıyla tanınmaktadır. Sabah, Musavver Mir’ât-ı Âlem, Diyojen, Tarîk, Mekteb, Servet-i Fünûn ve Pul gibi gazete ve dergilerde çoğu maliye ile ilgili olmak üzere değişik konularda binlerce makale yazmış, bazı yazılarında Mefharî takma adını kullanmıştır.

Eserleri. 1. Musavver Elmenah. Batı dillerine almanak şeklinde geçmiş olan bu Arapça kelimenin etimolojisine dair bir risâledir. 2. İktitâf (İstanbul 1313-1321). Dört ciltlik bir genel edebiyat antolojisidir; uzun yıllar orta dereceli okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulmuştur. 3. Tercüme Mecmuası (İstanbul 1329). İktitâf’ın tercüme kısımları gibi yabancı dilde yazılmış bazı metinlerin çevirisini ihtiva eder. 4. Güft ü Şenîd (İstanbul 1303r./1304). Bazı ibretli hikâyelerin toplandığı tarihî ve ahlâkî bir eserdir. 5. Usûl-i İntihâb (İstanbul 1329). Raoul de la Grosserie’den yapılmış idarî ve içtimaî konulu bir tercümedir. Atâ Bey’in ayrıca Üç Fistanlı Kız, Leruj Davası, Beyaz Boyun Bağlılar (İstanbul 1307) ve İşret, Kumar, Nisvan Belâsı (İstanbul 1923, 1926) adlı Fransızca’dan çevirdiği tercüme romanları da vardır. Bu eserleri yanında Mehmed Atâ Bey’in adını duyuran asıl çalışması ve en büyük hizmeti, şüphesiz Avusturyalı şarkiyatçı Joseph von Hammer’in Osmanlı tarihine dair meşhur eserini Devlet-i Osmâniyye Târihi adıyla Türkçe’ye kazandırmasıdır. Mütercim bu kitabı, eserin J. J. Hellert tarafından Almanca’dan Fransızca’ya yapılan tercümesinden çevirmiştir. Atâ Bey bu tercümede, müellifin yer yer yaptığı yanlışlıkları ve öne sürdüğü bazı sübjektif yorumları da kaynaklara ve devrinde çıkan en son araştırmalara dayanarak dip notları halinde düzeltmiştir. Atâ Bey, Hammer tarihi tercümesini on beş cilt olarak yayımlamayı tasarlamışsa da 1329-1337 yılları arasında bunun ancak on cildi yayımlanabilmiştir. XI. cildi ise Osmanlı Devleti Tarihi adıyla 1947 yılında Maarif Vekâleti’nce yeni harflerle bastırılmıştır. Neşredilen kısımlar Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan Köprülüler devrinin ortalarına kadar gelmektedir (geniş bilgi için bk. HAMMER-PURGSTALL, Joseph Freiherr von).

Asabî bir mizaca sahip olan Atâ Bey Hoca Atâ ve aşırı derecedeki çalışmalarından dolayı da Deli Atâ diye anılırdı. Yakınlarının ve oğlu Mehmed Galib Bey’in anlattığına göre az yer, az içer ve az uyurdu. Hayatı düzenli değildi. Ömrünün son yıllarını âdeta yatak içinde yazarak ve çalışarak geçirmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vakit, nr. 530, İstanbul 19 Nisan 1919; Osmanlı Müellifleri, III, 110-111; Mehmed Nusret, Târihçe-i Erzurum yahut Hemşehrîlere Armağan, İstanbul 1338, s. 57-68; Türkiye Maarif Tarihi, III, 1221-1222; Özege, Katalog, I, 277; II, 461, 677; IV, 1812; V, 1967; Babinger (Üçok), s. 435; Gövsa, Türk Meşhurları, s. 49; Mehmet Zeki Pakalın, Mâliye Teşkilâtı Tarihi (1442-1930), Ankara 1978, IV, 356-370; TA, IV, 79; “Ata Bey”, EI² (Fr.), I, 752.

Abdülkadir Özcan