ATEME

العتمة

Gecenin bir bölümü, güneşin batışından sonra beliren kızıllığın kaybolmasıyla başlayan ve gecenin ilk üçte birinin bitimine kadar uzayan vakit, yatsı vakti.

Çölde yaşayan Araplar güneş batınca hayvanlarını barınaklarına sürer, biraz dinlendirirler, karanlık bastırınca da kaldırır, sütlerini sağarlardı; bu vakte de “ateme” derlerdi. Bu vakitte kılınması sebebiyle yatsı namazına da “ateme namazı” (salâtü’l-ateme) denmiştir. Bu tabir birçok hadiste geçmekte ve bunlardan birinde şöyle buyurulmaktadır: “Eğer ateme namazı ile sabah namazının sevabını bilselerdi sürünerek de olsa gelirlerdi” (Buhârî, “Ezân”, 9).

Yatsı vakti Kur’ân-ı Kerîm’de “işâ” ( العشاء ) kelimesiyle ifade edilmektedir (en-Nûr 24/58). Bedevî Araplarsa bu tabiri akşam namazı için kullanıyorlardı. Hz. Peygamber, karışıklığa yol açmaması için işâ kelimesinin akşam namazı için kullanılmamasını istemiştir (Buhârî, “Mevâkītü’s-salât”, 19). Bunun gibi, yatsı namazı için bedevîler tarafından yaygın olarak kullanılmakta olan ateme kelimesinin bu namazı ifade için Kur’an’da zikredilen işâ tabirinin yerini alması hususunda hoşnutsuzluğunu belirtmiş ve bu konuda dikkat ve titizlik gösterilmesini emretmiştir: “Bedevîler yatsı namazının ismi hususunda sakın size baskın gelmesinler. Çünkü onun ismi Allah’ın kitabında işâdır” (Müslim, “el-Mesâcid”, 229). Böylece müslümanların dinî kavram ve terimler konusunda Kur’an ve Sünnet’te zikredilen kelimeleri esas almalarının lüzum ve ehemmiyetine işaret edilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Zemahşerî, el-Fâǿik, “Ǿateme” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “ateme” md.; Lisânü’l-ǾArab, “Ǿateme”, “Ǿişâǿ” md.leri; Buhârî, “Ezân”, 9, “Mevâkītü’s-salât”, 19; Müslim, “el-Mesâcid”, 229; Nevevî, Şerhu Müslim, Kahire 1347-49/ 1929-30, V, 141-142; İbn Kayyim el-Cevziyye, Zâdü’l-meǾâd, II, 349-351; Aynî, ǾUmdetü’l-kārî, Kahire 1392/1972, IV, 208-210; Azîmâbâdî, ǾAvnü’l-maǾbûd (nşr. Abdurrahman M. Osmân), Medine 1389/1969, XIII, 329; M. Plessner, “ǾAtama”, EI² (İng.), I, 733.

Abdülaziz Bayındır