AYASOFYA CAMİİ

Trabzon’da şehrin doğu tarafında kiliseden çevrilen cami.

Mâbed şehrin içinde olmadığından esas kilise gibi muamele görmemiş ve fethin hemen arkasından cami yapılmamıştır. Bir manastır kilisesi olduğu anlaşılan Ayasofya Trabzon’un 1461’de fethinden sonra bir süre daha Rumlar’ın elinde kalmıştır.

Kubbedeki badanalar temizlendiğinde ortaya çıkan freskolar üzerine kazıma suretiyle yazılan bir yazı kubbenin 1484’te tamir edildiğini bildirmektedir. Aynı yerdeki ikinci bir yazıdan da kubbenin ve belki de kilisenin Georgios Thutos tarafından 1547 Ekiminde tamir edildiği öğrenilir. Böylece Ayasofya’nın bu tarihlerde henüz Rumlar’ın elinde olduğu anlaşılmaktadır. Trabzon hakkındaki yayınlarda Ayasofya’nın cami oluşunun tarihi değişik olarak verilmiş, hatta bunu 1660’a kadar çıkaranlar olmuştur. 1648’de Trabzon’a gelen Evliya Çelebi’nin yazdığına göre “kefere asrında bina olunan” Ayasofya, matbu nüshadaki yazılışa göre Körlet (?) Ali Bey adındaki bir vali padişahtan izin aldıktan sonra 991 (1583) yılında bir mahfil ve minber ilâvesiyle camiye çevirmiştir. Evliya Çelebi minaresinin “tarz-ı kadîm” üzere yapıldığını, güzel bir minber ve mihrabı bulunduğunu bildirerek etrafında zeytin bahçeleri olduğunu da sözlerine ekler. Seyahatnâme’nin J. von Hammer’in elinde bulunan ve kısmen İngilizce’ye çevirdiği nüshasında ise Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi tarihi 951 (1544-45) olarak gösterilmiştir. Ayasofya hakkındaki büyük yayında da (D. Talbot Rice, The


Church of Haghia Sophia at Trebizond) bu tarih aynen alınmıştır. Aynı eserin 1155’te (1742) istinsah edilen yazma nüshasında (İÜ Ktp., TY, nr. 5939, vr. 2586) Ayasofya’yı camiye çeviren valinin adı “Kurd” olarak yazılmıştır ki doğrusu da bu olmalıdır. Nitekim Trabzon’da hâlâ Kurdoğulları adında bir aile vardır. Kilisenin camiye dönüştürülmesi tarihi de herhalde 1583’tür.

Ayasofya’yı cami halinde gören ilk Batılı seyyah, 1609’da Trabzon’dan geçen Fransız Julien Bordier’dir. Ondan sonra bütün seyyahlar bu mâbedden bahsetmişlerdir. XIX. yüzyılda da Ayasofya’nın Ch. Texier (1838) ve J. Laurens (1846) tarafından resimleri çizilerek gravür halinde yayımlanmıştır. 1830-1840 yıllarında caminin cemaati olmadığından bakımsız bir durumda bulunduğu anlaşılmaktadır. 1281 (1864-65) yılında Trabzon’a teftişe gelen Bursalı Rızâ Efendi’nin öncülüğüyle camide büyük ölçüde tamirat yapılmış, açıkta olan fresko duvar resimleri kapatılmıştır. 1880’lerde Ayasofya askerî depo haline getirilmiş, fakat az sonra önemli ölçüde bir tamir daha görmüştür. Yüzyılın sonlarında caminin bir kolera salgınında tecrithâne olarak kullanıldığına dair bir rivayet vardır. 1916-1917’de Trabzon’un Ruslar tarafından işgali yıllarında Rus arkeologları burada bazı araştırmalar yapmışlardır. 1940’lı yıllarda II. Dünya Harbi sırasında Ayasofya tekrar askerî depo yapılmış ve hatta içinde benzin varilleri muhafaza edilmiştir. 1957’de yeniden ibadete açılan cami 1958’den itibaren içindeki freskoların meydana çıkarılması gayesiyle kapatılmış ve çalışmalara başlanmıştır. Ayasofya şimdi müze haline getirilmiştir.

Belki daha eski bir yapının kalıntıları üstünde yükselen Ayasofya, Bizans mimarisinde çok yaygın olan dört sütunlu, kapalı haç biçiminde bir plana sahiptir. Tam ortada yüksek kasnaklı kubbe bulunmaktadır. Bu biçimi ile kilisenin Trabzon’da Komnenos hânedanı hüküm sürdüğü yıllarda, 1245-1255 yılları arasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Duvara kazınan bir hâtıra yazısı 1291 tarihini vermektedir. İçindeki fresko resimler de 1260’a doğru tamamlanmış olmalıdır. Mâbedin batı tarafında yükselen ve Türk devrinde minare olarak da kullanılan dört köşe planlı ve iç duvarlarında resimler bulunan çan kulesi, süslemelerin üzerindeki bir yazıdan anlaşıldığına göre 1443 tarihlidir.

Tamamen kesme taştan olan Ayasofya’nın iki yanında taşkın ve dışarı iki sütuna dayanan üçer kemerle açılan holler Bizans sanatına yabancıdır. Cephelerde görülen bazıları kabartma süsleme de daha çok Kafkasya sanatları ile bağlantılıdır. Bazı süs motifleriyle hollerin sütun başlıkları üstündeki mukarnaslı yastıklar ve yanlardaki nişler ise Anadolu Selçuklu sanatından alınmıştır. Böylece Trabzon Ayasofyası, Bizans-Kafkasya ve Selçuklu sanatlarının karma eseri olarak meydana gelmiştir. Câmi, İngiliz arkeologu D. Winfield tarafından içeride sağlam kalabilmiş bütün freskolar meydana çıkarılarak restore edilmiştir. Mâbedin zemininde de renkli mermerlerden yapılmış, geçmeli zengin bir döşeme mozaiği kalıntısı vardır. Bugün Ayasofya’da cami olduğunu hatırlatacak hiçbir iz görülmemektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 88; a.e.: Narratives of Travels in Europe, Asia... (trc. ve nşr. J. von Hammer), London 1834, II, 45; X. Hommaire de Hell - J. Laurens, Voyage en Turquie et en Perse-Atlas historique et scientifique, Paris 1859, lv. XXXVI-XXXVII; Ch. Texier - C. P. Pullan, Byzantine architecture, London 1864, s. 189-202, lv. 60-64; Ömer Akbulut, Trabzon Kitabeleri, İstanbul 1953, s. 10-12; D. Talbot Rice, The Church of Haghia Sophia at Trebizond, Edinburgh 1968; G. Millet, “Les monastères et les Zglises de Trébizonde”, Bulletin de Correspondance Hellenique, XIX, Paris 1895, s. 419-459; M. Alpatov, “Les reliefs de Sainte Sophie de Trébizonde”, Byzantion, IV, Bruxelles 1927-28, s. 407-418; N. Brounov, “La Sainte Sophie de Trébizonde”, a.e., s. 493-495; S. Ballance, “The Byzantine Churches of Trebizond”, Anatolian Studies, X, Ankara 1960; T. T. Rice, “Decorations in the Seljukid Style in the Church of Saint Sophia of Trebizond”, Beitraege zur Kunstgeschichte Asiens In Memoriam Ernst Diez, İstanbul 1963, s. 87-120.

Semavi Eyice