ب

Arap alfabesinin ikinci harfi.

B/b harfi, dünya alfabelerinin pek çoğunun aslını teşkil eden Kuzey Sâmîleri’nin icat ettikleri ilk harf sisteminin ikinci işareti olması sebebiyle, bazı istisnalar dışında bugün de bütün alfabelerin ikinci harfidir. En önemli temsilcisi Fenike alfabesi olan Kuzey Sâmî harf sisteminin Yunan alfabesine de alfa, beta, gamma, delta ... şeklinde geçen alef, beth, gimmel, daleth ... sıralamasında b fonemini (ses birimi) gösteren beth işareti bir “kulübe, ev” piktogramından (sesi ve anlamı olan resim-yazı unsuru) geliştiği için bu adı almıştır (Akkadca bītu/bētu, İbrânîce bēth, Arapça beyt “ev”); Arapça ve Farsça’da “bâ” ( باء , با ), Türkçe’de “be” şeklinde söylenir.

Bâ, muhtemelen Arap alfabesinin ilk noktalanan harflerindendir (Abdüssabûr Şahin, s. 406; İA, I, 500); benzeri diğer noktalı harflerle karıştırılmasını önlemek ve tek noktalı olduğunu belirtmek için el-bâü’l-muvahhade, noktasının altta bulunduğunu ifade için de el-bâü’t-tahtâniyye gibi terkiplerle tanımlanır. Ebced hesabındaki sayı değeri 2’dir ve ikinci harf olmasından dolayı sıralama ve sınıflandırmalarda 2 rakamı yerine kullanılır. Astronomide İkizler (Gemini) burcunun, Arap takviminde haftanın ikinci günü olmasından dolayı el-isneyn (iki) adını taşıyan pazartesinin ve adının yazılışında son harfi teşkil etmesinden dolayı da receb ayının rumuzudur.

B, patlayıcı (inficârî, plosive) dudak konsonantlarının (hurûf-ı şefeviyye, bilabiale) sadalı (cehrî, sonore) olanıdır ve kapatılan iki dudağın açılışı sırasında nefes vermek suretiyle çıkarılır. Sert ve sadasız (mehmûs, sourd) şekli p olup Osmanlıca ve Farsça alfabelerde üç noktalı bâ ( پ ) şeklinde gösterilerek bâ-i müsellese adıyla anılır. Arapça’da p sesi bulunmadığı için bu sesi ihtiva eden yabancı asıllı veya diğer Sâmî dillerle ortak kelimeler b ve f sesleriyle telaffuz edilir; meselâ: Ptolemaios > Batlamyus, Pers / Parth > Fars. B sesi bütün dillerde olduğu gibi Arapça, Farsça ve Türkçe’de de kolaylıkla m, v/w, f seslerine dönüşür: Ar. Bekke ( بكّه) Mekke ( مكّه ; Âl-i İmrân 3/96), elbür‘ul ( البرعل ) el-für‘ul ( الفرعل ; Onat, I, 139), el-bâşak ( الباشق ) el-vâşak ( الواشق ; a.g.e., I, 141); Far. nebişten ( نبشتن ) nevişten ( نوشتن ; Ateş, s. 13), âb ( آب ) âv ( آو ; a.g.e., s. 13; Türkçeleşmiş hoş-âb > hoşav/hoşaf); Türkçe ben > men, bin > min gibi. Bu değişme kabiliyetine bağlı olarak bâ harfinin okunuşu tecvid ilminde de bazı özel kaidelere tâbi olmaktadır. 1) İdgām-ı mütecâniseyn: Aynı mahreçten çıkan, fakat nitelikleri farklı olan iki harfin seslerinden birinin diğerine karıştırılarak telaffuz edilmesi (meselâ: yâ büneyyerkemme‘anâ يا بنيّ اركب معنا ; Hûd 11/42). 2) İklâb (çevirme): Bâ harfinin kendinden önce gelen nunu mim sesiyle okutması (meselâ: mimba‘lihâ من بعلها; en-Nisâ 4/128). 3) Kalkale (vurgu, accent): Sâkin olan bânın üstüne bastırılarak vurgulu telaffuz edilmesi (meselâ: kabl قبل; el-Bakara 2/25; karîb قريب ; el-Bakara 2/ 186). B harfi, mahrecinin tabiatına uygun olarak başka dillerde olduğu gibi Türkçe’de de kelime içinde kendinden önce gelen n harfini m sesiyle okutur (meselâ: İstanbul > İstambul, minber > mimber, sünbül > sümbül). Türkçe kelime ve hece sonlarında b fonemi bulunmaz ve Türkçeleşmiş yabancı asıllı kelimelerde de “p”ye dönüşüp kendini takip eden yumuşak sessiz harfi sert hale getirir (meselâ: Ar. kitâb > kitap, abdâl > aptal).

Bâ harfi Arapça’da edattır (harfü’l-cer, preposition) ve bu durumda “bi”- okunarak “-e, -de, ile” vb. anlamlarını taşır, yemin ifade eder (billâh بالله ) ve önüne geldiği isimlere aynı zamanda zarf manası verir (meselâ: bi-hakkın بحق “hakkıyla”, bi’l-ittifâk بالاتفاق “ittifakla”, bi-nefsihi بنفسه “kendisi”). Bâ ayrıca Arapça’da fiillerin geçişlilik derecelerine de tesir eder: etâ ( أتى ) “geldi”, etâ bi ( أتى ب ) “getirdi” gibi. Farsça’da da “bâ”nın muhaffefi olan “be”, “-e, ile” anlamlarını taşıyan ve isimlerden zarf yapan bir ön edat olarak kullanılmaktadır (dest-be-dest دست بدست “elden ele”, tâ-be-sabâh تابصباح “sabaha kadar”); ancak bugün bu edatın yalnız bâ harfinden ibaret olmayıp aslının Pehlevîce’deki pat olduğu bilinmektedir (bk. Ateş, s. 75). Ayrıca Farsça’da fiillerden önce “bi” şeklinde gelir ve Arapça’daki ( قد ) manâsını taşır; meselâ bigoft ( بكفت ) “dedi”.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “bâǿ” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “bâǿ” md.; Lane, Lexicon, I, 141-144; Kāmûs-ı Türkî, I, 256; Türk Lugatı, I, 560-562; J. W. Redhouse, Türkish and English Lexicon, İstanbul 1978, s. 134-135; Ahmed Ateş - Abdülvehhâb Tarzî, Farsça Grameri, İstanbul 1970, s. 13, 75, 89; Naim Hâzım Onat, Arapçanın Türk Diliyle Kuruluşu, İstanbul 1944, I, 139-157; Alphabete und Schriftzeichen des Morgen- und des Abenlandes (nşr. O. Harrassowitz), Berlin 1969, s. 10, 80; S. Moscati, An Introduction to Comparative Grammar of the Semitic Languages, Wiesbaden 1980, s. 24-27; Muhammad H. Bakalla v.dğr., A Dictionary of Modern Linguistic Terms, Beirut 1983; Ali Kemal Belviranlı, Tecvid, Konya 1980, s. 38-39, 46, 54-56; Abdüssabûr Şâhin, “Hz. Muhammed Devrinde Arap Yazısında Hareke ve Nokta” (trc. Tayyar Altıkulaç), Diyanet Dergisi, IX/102-103, Ankara 1970, s. 403-406; B. Moritz, “Arabistan (yazı)”, İA, I, 500; A. Schaade, “Bâ”, İA, II, 160; TDEA, I, 271.

Sargon Erdem