BAHRÜLULÛM el-LEKNEVÎ

بحر العلوم اللكنوي

Ebü’l-Ayyâş Muhammed Abdülalî b. Nizâmiddîn b. Kutbiddîn el-Ensârî es-Sihâlevî (ö. 1225/1810)

Başta usûl-i fıkıh ve mantık olmak üzere İslâmî ilimlerin çeşitli alanlarındaki şerh ve hâşiyeleriyle tanınan Hindistanlı âlim.

Herat’tan göç ederek Hindistan’a gelen ve Leknev yakınlarındaki Sihâlev civarına yerleşen bir ulemâ ailesine mensuptur. “Melikü’l-ulemâ” unvanıyla da tanınmaktadır. 1143 (1731) yılında Leknev’in Firengî Mahal diye bilinen bölgesinde doğdu. Nesebi, uzak ceddi Molla Alâeddin yoluyla ünlü mutasavvıf Abdullâh-ı Ensârî’ye (ö. 481 / 1089) kadar uzanır. Hint-İslâm eğitim tarihinin önemli ilim merkezlerinden biri olan Firengî Mahal’in temeli, Bahrülulûm’un dedesi Molla Kutbüddin ve ailesinin Sultan Evrengzîb (1658-1707) tarafından Leknev’deki metrûk bir mâlikâneye yerleştirilmeleriyle atılmıştır. Ailenin müderris olan fertleri tarafından kısa zamanda ünlü bir ilim ve kültür ocağı haline getirilen bu yer, eski sahibinin Avrupalı olması dolayısıyla Firengî Mahal olarak tanınmıştır. Bahrülulûm’un babası Molla Nizâmeddin de burada “ders-i Nizâmî” adını taşıyan yeni müfredat programını hazırlayıp uygulayan meşhur bir müderristir.


Bahrülulûm ilk öğrenimine Firengî Mahal’de başladı. On yedi yaşına kadar babasının burada verdiği dersleri takip etti. Bu arada Şeyh Muhammed Eşref Kâkürî’nin kızıyla evlendi. Kısa bir müddet sonra babası vefat etti. Yarım kalan tahsilini, babasının halefi ve seçkin talebesi Kemâleddin es-Sihâlevî’den ders görerek tamamladı. Öğretim hayatına Molla Nizâmeddin’in Firengî Mahal’deki kürsüsünde başladı. Yazdığı bir risâlenin Leknev’deki Sünnîler’le Şiîler arasında münakaşaya, hatta muharrem ihtifallerinin birinde ciddi olaylara sebep olması üzerine Leknev’den ayrılarak Şahcihânpûr şehrine gitti. Dinî, siyasî ve içtimaî karışıklıklardan hoşlanmadığı anlaşılan Bahrülulûm bu yüzden birçok defa yer değiştirmek zorunda kaldı. Şahcihânpûr’daki uzun ikameti sırasında Hâfız Rahmet Han’dan saygı ve ilgi gördü. Onun öldürülmesi ve yerine Şücâüddevle’nin geçmesi üzerine Râmpûr’a gitti. Burada bulunduğu dört yıllık süre içinde devlet yönetimi kendisine ve talebelerine geniş maddî ve ilmî imkânlar sağladı. 1775’te babası Seyyid Celâleddîn-i Tebrîzî’nin anısına Burdvan’ın küçük bir kasabası olan Bohâr’da bir medrese (Medrese-i Celâliyye) kuran Münşî Sadreddin’in teklifini kabul ederek bu medresede bir müddet ders verdi. Ancak daha sonra Münşî Sadreddin ile arası bozulunca Vâlâcâh Muhammed Ali Han’ın davetini kabul ederek Bohâr’dan ayrıldı ve Madras’a yerleşti. Vâlâcâh’ın himayesinde kendisine tahsis edilen medresede ilmî faaliyetlerine devam etti. Vâlâcâh’tan gördüğü himaye ve destek, ondan sonra şehri yöneten oğulları tarafından da sürdürüldü. Hayatının sonuna kadar Madras’ta kaldı ve 12 Receb 1225’te (13 Ağustos 1810) burada vefat etti. Madras’taki Vâlâcâhî Camii Mezarlığı’nda bulunan kabri Hindistan’daki müslümanların büyük ilgi gösterdiği ziyaretgâhlardan biridir.

Kaynakların belirttiğine göre çok yönlü bir âlim, başarılı bir müderris, velûd bir müellif, döneminin ilim hayatında etkili bir şahsiyet olan Molla Abdülalî elLeknevî’ye “Bahrülulûm” ve “Melikü’l-ulemâ” unvanlarının kimin tarafından verildiği hususu tartışmalıdır. Birinci unvanın Abdülazîz ed-Dihlevî ikincisinin ise Vâlâcâh Muhammed Ali Han’ın oğlu Umdetü’l-ümerâ tarafından verildiği şeklindeki görüş, onun hayatı ve eserleriyle ilgilenen pek çok araştırmacı tarafından benimsenmiştir. Hindistan’ın kuze yinde daha çok Bahrü’l-ulûm, güneyinde ise Melikü’l-ulemâ unvanıyla tanınmaktadır.

Eserleri. Bahrülulûm’un günümüze ulaşan pek çok matbu ve yazma eseri kendisinin İslâmî ilimlerin birçok sahası ile ilgilendiğini göstermektedir. Tasavvufî eserlerinde özellikle İbnü’l-Arabî’nin Fusûsü’l-hikem ve el-Fütûhâtü’l-Mekkiyye’sinin etkisini görmek mümkündür. Yaşadığı dönemin geleneğine uyarak usûl-i fıkıh, felsefe, mantık, kelâm ve tasavvuf alanlarında kendisinden önce yazılmış önemli eserlere yaptığı şerh ve hâşiyeler, onun eser listesinde geniş bir yer tutmaktadır.

1. Fevâtihu’r-rahamût fî şerhi Müsellemi’s-sübût. Muhibbullah el-Bihârî’nin usûl-i fıkıhla ilgili Müsellemü’s-sübût adlı eserinin şerhidir. İlk defa Leknev’de yayımlanan (1878) bu eserin Gazzâlî’ye ait el-Müstasfâ’nın kenarında yapılmış değişik baskıları vardır (Bulak 1322; Kahire 1324). 2. Tekmiletü Şerhi Tahrîri’l-usûl. İbnü’l-Hümâm’ın usûl-i fıkıh alanındaki ünlü eseri et-Tahrîr’e, Bahrülulûm’un babası Molla Nizâmeddin tarafından başlanıp bitirilemeyen şerhe yaptığı tekmiledir (bk. Ansarı, s. 90). 3. Tenvîrü’l-menâr şerhu Menâri’l-envâr (usûl). Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin Menârü’l-envâr adlı usûl-i fıkha dair eserine Farsça olarak yaptığı şerhtir. Eserin Urduca tercümesi neşredilmiştir (Karaçi 1961). 4. el-Erkânü’l-erbaǾa (Resâǿilü’l-erkân). Namaz, oruç, zekât ve hac ile ilgili esasları Hanefî mezhebi prensiplerine göre ele alıp inceleyen ve Hindistan medreselerinde ders kitabı olarak okutulan bu eser Resâǿilü’l-erkân adıyla Leknev’de, el-Erkânü’l-erbaǾa başlığıyla da Kalküta’da birçok defa basılmıştır (Ansarı, s. 85, nr. 2). 5. Şerhu Süllemi’l-Ǿulûm. Muhibbullah el-Bihârî’nin mantığa dair Süllemü’l-Ǿulûm’unun şerhidir (Delhi 1861). 6. el-Hâşiye Ǿalâ Şerhi Hidâyeti’l-hikme. Esîrüddin el-Ebherî’nin Hidâyetü’l-hikme adlı birinci kısmı mantığa ayrılmış olan felsefî eserine Sadreddîn-i Şîrâzî tarafından yapılan şerhin hâşiyesidir (Leknev 1846). 7. el-Hâşiye Ǿalâ zâbitati’t-Tehzîb. Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin Tehzîbü’l-mantık, adlı eserinin “kıyas” bölümüne yapılmış hâşiyedir (Madras 1373). 8. el-Hâşiye Ǿalâ Hâşiyeti Mîr Zâhid ale’r-Risâleti’l-Kutbiyye. Hint âlimi Kutbüddin Mahmûd b. Muhammed’in er-Risâletü’l-Kutbiyye diye tanınan mantıkla ilgili risâlesine Mîr Zâhid el-Herevî tarafından yapılan hâşiyenin hâşiyesidir (Delhi 1875). 9. el-Hâşiye Ǿalâ Hâşiyeti Mîr Zâhid Ǿalâ Molla Celâl. Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin Tehzîbü’l-mantıķ’ına Celâleddin ed-Devvânî tarafından yapılan ve Molla Celâl olarak bilinen şerhe Mîr Zâhid el-Herevî’nin yaptığı hâşiyenin hâşiyesidir (Leknev 1872). 10. el-Hâşiye Ǿalâ Hâşiyeti Mîr Zâhid Ǿalâ Serhi’l-Mevâkıf. Adudüddin el-Îcî’ye ait olan el-Mevâkıf’a Seyyid Şerif el-Cürcânî tarafından yapılan meşhur şerhin “el-umûrü’l-âmme” bölümüne yine Mîr Zâhid el-Herevî’nin kaleme aldığı hâşiyenin hâşiyesidir (Leknev 1876). 11. Şerh-i Mesnevî-i Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî. Bahrülulûm’un bu şerhi, onun tasavvuf alanında İbnü’l-Arabî’nin etkisinde kaldığını gösteren önemli bir eserdir (I-VI, Leknev 1873).

Bahrülulûm’un bunlardan başka Hindistan’ın çeşitli kütüphanelerinde nüshaları bulunan hadis, ahlâk ve matematikle ilgili başka eserleri de vardır (bk. Brockelmann, II, 625; EI² [İng.], I, 937; Ansārī, s. 85-90).

BİBLİYOGRAFYA:

Serkîs, MuǾcem, I, 531; Brockelmann, GAL Suppl., II, 624-625; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 586-587; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, XI, 262; el-Kāmûsü’l-İslâmî, I, 278; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü’l-havâtır, VII, 282-287; Annemarie Schimmel, Islam in the Indian Subcontinent, Leiden 1980, s. 172-175; Yûnus İbrâhim es-Sâmerrâî, ǾUlemâǿü’l-ǾArab fî şibhi’l-kārreti’l-Hindiyye, Bağdad 1986, s. 623-625; Muhamad Iqbāl Ansārī, “Mullā ǾAbd al-ǾAlī Bahr al-ǾUlum”, HI, VI/2 (1983), s. 69-96; M. Hidayet Hosayn, “Bahrül’ulûm”, İA, II, 233; Mohammad ShafıǾ, “Bahr al-ǾUlum”, EI² (İng.), I, 936-937; a.mlf., “Bahrü’l-Ǿulûm”, UDMİ, IV, 62-64; F. C. R. Robinson, “Farangī Mahall”, EI² Suppl. (İng.), s. 293; a.mlf., “ǾAbd-al-ǾAlı Bahr-al-Olūm”, EIr., I, 95.

Metin Yurdagür