BALIM SULTAN

(ö. 922/1516 [?])

XVI. yüzyılda Bektaşîliği yeni baştan düzenleyip bilinen hüviyetine kavuşturan mutasavvıf.

Mensuplarınca Hacı Bektâş-ı Velî’den sonra ikinci pîr (pîr-i sânî) kabul edilen Balım Sultan’ın asıl adının Hızır Balı olduğu ileri sürülür. Yaşadığı dönemden kalma doğrudan kendisiyle ilgili hiçbir belge bulunmadığından hakkında bütün bilinenler yazılı ve sözlü Bektaşî geleneğine dayanır. Ancak bu gelenekteki rivayetler de bazan birbirini tutmaz. Belki de bu yetersizlik yüzünden günümüze kadar bu önemli şahsiyet hakkında herhangi bir monografi yayımlanmamıştır.

Balım Sultan, Hacı Bektâş-ı Velî Türbesi’nin yanında bulunan türbesindeki


kapı kitâbesinde Hacı Bektaş’ın soyundan Resul Balı’nın oğlu olarak gösterilmişse de Bektaşî geleneği onun Resul Balı’nın değil Mürsel Balı’nın oğlu olduğu ve üstelik Hacı Bektaş’ın evliliği söz konusu olmadığından ancak “yol oğlu” olabileceği inancındadır (meselâ bk. Baha Said, s. 314-315; Şapolyo, s. 320). Buna karşılık geleneğin Çelebiler kolu, yani Hacı Bektaş’ın evlendiği ve dolayısıyla kendilerinin onun neslinden geldiği iddiasında olanların temsil ettiği kol ise Balım Sultan’ın gerçekten Hacı Bektaş soyuna mensup bulunduğunu, zira Bektaşîler’in pîr soyundan gelmeyen hiç kimseye “sultan” demediklerini ileri sürmektedir (meselâ bk. Ulusoy, s. 77).

Baha Said, Manisa Vâlide Camii Kütüphanesi’nde rastladığını söylediği 1315 (1897-98) tarihinde istinsah edilmiş bir yazmadan naklen Balım Sultan’ın Bektaşî şeyhlerinden Sersem Ali Baba’nın Dimetoka’da evlendiği bir Sırp prensesinden doğma olduğunu iddia etmektedir.

Bugün için bu rivayetlerden hangisinin gerçeğe dayandığını tesbit etmek imkânsız gibidir. Ancak burada önemli olan, Balım Sultan’ın nesebi meselesinden ziyade onun XVI. yüzyıl başlarında Bektaşîlik tarikatının gelişmesinde oynadığı rol ve buna paralel olarak Osmanlı-Safevî mücadelesinin kızıştığı bir dönemde Osmanlı yönetimi ile olan dikkate değer yakın ilişkileridir. Rivayetler, Hızır Balı yahut Balım Sultan’la Osmanlı Sultanı II. Bayezid’i sıkı bir ilişki içinde göstermektedir. Bu ilişki, Dimetoka’da doğduğu için eskiden beri buradaki büyük Bektaşî tekkesi Seyyid Ali Sultan (Kızıl Deli) Zâviyesi’ne ilgi duyan II. Bayezid’in o zaman şeyh olan Balım Sultan’la tanışması sonucu doğmuştur. Yine söz konusu rivayetlere göre Safevî propagandası Anadolu’da faaliyete geçtiği zaman II. Bayezid Balım Sultan’ı Dimetoka’daki tekkeden alarak Hacı Bektaş Dergâhı’nın başına getirmiştir. Böylece 907 (1501) tarihinde Balım Sultan resmen Osmanlı yönetimi tarafından Bektaşî tarikatının başına geçirilmiş oluyordu. Baha Said’in, II. Bayezid’in bu işi Anadolu’daki Bektaşîler’i ve belki kısmen kızılbaşları (Alevî) bu propagandanın tesirinden korumak maksadıyla yaptığını söylemesi son derece mantıklıdır. Nitekim Bektaşîler kendileriyle pek çok noktada müşterek olan kızılbaşlar gibi Safevî yanlısı olmak yerine Osmanlı yönetimi yanında kalmayı tercih etmişlerdir. Herhalde bunda Balım Sultan’ın payını unutmamak lâzımdır. Bu sebeple Bektaşî geleneği II. Bayezid’in Balım Sultan’ın müridi olduğu inancındadır.

Balım Sultan’ın iş başına gelir gelmez Bektaşîliği yeni bir ıslahat ve teşkilâtlanmaya tâbi tuttuğu bilinmektedir. Bektaşîliğin başlangıçta Sünnî eğilimli bir tarikat olmasına rağmen Balım Sultan tarafından bugün bilinen hüviyetine kavuşturulduğu, yani gayri Sünnî bir yapı kazandığı tezinin tarihî bir dayanağı yoktur. Bu görüşün yanı sıra bazı Bektaşî çevreler, özellikle Çelebiler koluna mensup olanlar, Balım Sultan’ın tarikatta birtakım yenilikler yaptığını kabul etmekle beraber ne mücerred*lik erkânını ne de dede-babalığı kabule yanaşmazlar. Bununla beraber mücerredlik erkânı başta olmak üzere Bektaşîlik’teki on iki imam kültü ve “Hak-Muhammed-Ali” şeklinde ifade edilen ulûhiyyet telakkisi ile on iki post erkânının Balım Sultan zamanında düsturlaştırıldığı bir gerçektir. Balım Sultan, XV. yüzyıldan beri tarikat üzerinde etkilerini göstermeye başlayan Şiî ve Hurûfî unsurları Bektaşîliğin bünyesine uygun bir şekilde ve Safevî propagandası ile politize olmasına imkân vermeden kaideleştirmeyi başarmış bir kişi olarak Bektaşîlik tarihinde büyük bir rol oynamıştır. Bu yüzdendir ki ona duyulan minnet ve saygıyı en iyi şekilde ifade etmek üzere Bektaşîlik’te “Balım niyazı” denilen bir erkân geliştirilmiştir.

Balım Sultan’dan bugüne intikal etmiş bir eser olmadığı gibi ona atfedilen bazı nefeslerin kendisine aidiyeti de ispat edilmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

J. K. Birge, The Bektashi Order of Dervishes, London 1937, s. 56-58; Abdülbâki Gölpınarlı, Alevî Bektaşi Nefesleri, İstanbul 1963, s. 108-109; E. Behnan Şapolyo, Mezhepler ve Tarikatlar Tarihi, İstanbul 1964, s. 320; M. Tevfik Oytan, Bektaşiliğin İçyüzü, İstanbul 1979, s. 373; A. Celâlettin Ulusoy, Hünkar Hacı Bektaş-ı Velî ve Alevî-Bektaşî Yolu, Hacı Bektaş 1980; Baha Said, “Bektaşiler”, TY, sy. 28 (1927), s. 314-326; Kāmûsü’l-a‘lâm, II, 1219; TA, V, 146.

Ahmet Yaşar Ocak