BAYBARS

Rüknüddîn Baybars el-Mansûrî en-Nâsırî ed-Devâdâr el-Hitâî (ö. 725/1325) Memlükler döneminin meşhur emîr, fakih ve tarihçilerinden.

el-Melikü’l-Mansûr Seyfeddin Kalavun’un (1280-1290) kölelerinden olduğu için el-Mansûrî nisbesiyle anılmaktadır. Sultan I. Baybars zamanında (1260-1277) Suriye ve Kilikya’da Franklar’a karşı yapılan seferlere katıldı. Kalavun zamanında Kerek ve Şevbek ile civarına vali tayin edildi. Ancak el-Melikü’l-Eşref Halil (1290-1293) bir yıl sonra onu bu görevden aldı. Mısır’a dönen Baybars daha sonraki yıllarda Akkâ ve Anadolu’daki Kal‘atü’r-Rûm kuşatmalarına ve Moğollar’a karşı yapılan iki sefere katıldı. Kısa bir süre sonra el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun tarafından “eddevâdârü’l-kebîr” unvanıyla Dîvân-ı İnşâ reisliğine getirildi. el-Melikü’l-Mansûr Lâçin 1297’de tahta geçince onu azletti. Ancak el-Melikü’n-Nâsır 1299’da Baybars’ı tekrar devâdar tayin etti ve 1304


yılına kadar bu unvanı korudu. 1303’te meydana gelen bir zelzele sonucu yıkılan İskenderiye’nin imarı ile görevlendirildi. Ertesi yıl nâib-i saltanat Sellâr tarafından görevinden alındı. 1308-1309 yıllarında Sultan el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun ile emîrleri arasındaki bazı ihtilâfların halledilmesine çalışan heyetin faal bir elemanı oldu. el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un üçüncü saltanatı sırasında tekrar eski vazifesi olan Dîvân-ı İnşâ reisliğine getirildi. Ayrıca nazarü’l-ahbâs ve dârü’l-adl nâibliklerinde bulundu. 1311 yılında nâib-i saltanat olduysa da bu görevi bir yıldan az sürdü. Ertesi yıl diğer bazı emîrlerle birlikte tevkif edilerek İskenderiye’de hapsedildi. Beş yıl kadar süren hapis hayatından sonra nâib-i saltanat Argun’un aracılığı ile tahliye edildi. 1323 yılında hacca gitti. 25 Ramazan 725’te (4 Eylül 1325) vefat etti.

Aynı zamanda değerli Hanefî fıkıhçılarından olan Baybars, Kahire’nin dışında Süveykatülizzî denilen yerde el-Medresetü’d-devâdâriyye adında bir Hanefî medresesi yaptırmıştır. Bilgili, faziletli ve vakarlı bir kimse olduğu, Sultan el-Melikü’n-Nâsır Muhammed b. Kalavun’un kendisine büyük hürmet gösterdiği rivayet edilmektedir.

Eserleri. 1. Zübdetü’l-fikre fî târîhi’l-hicre. On bir ciltten meydana gelen (İbn Hacer, İbnü’l-İmâd, Sehâvî ve Kehhâle’ye göre yirmi beş cilt) bu büyük eser yıllara göre tertip edilmiş bir umumi tarihtir. İlk devirlere ait başlıca kaynağı İbnü’l-Esîr’in el-Kâmil fi’t-târîħ’idir. Müellif eserinde yaratılıştan 724’e (1324) kadar meydana gelen olayları anlatır. Özellikle kendi gözlemlerine dayanan son kısımlar, Bahriyye Memlükleri tarihinin orijinal kaynaklarındandır. Nitekim Aynî ve İbn Tağrîberdî eserlerinde Zübdetü’l-fikre’ye sık sık atıflar yapmışlar ve bu eseri kaynak olarak kullanmışlardır. Ancak bu önemli tarihin günümüzde yalnız birkaç cildinin varlığı bilinmektedir. Bunlardan IV. (131-252), V. (252-322), VI. (323-399) ve IX. ciltlerin (655-709) çeşitli Avrupa kütüphanelerinde yazmaları mevcuttur (bk. İA, II, 364). 2. et-Tuhfetü’l-mülûkiyye fi’d-devleti’t-Türkiyye. 647-711 (1249-1311) yılları arasında meydana gelen olayları ihtiva eden ve birinci elden kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmış olan Bahriyye Memlükleri tarihidir. Müellif 710 (1310) yılında tamamladığı eserini Sultan Kalavun’a ithaf etmiştir. Daha sonra bazı ilâvelerde bulunduğu bu tarih, 711 (1311) yılında nâib-i saltanat tayin edilmesiyle sona ermektedir. Daha sonra 721 (1321) yılına ait olayları da eserine ilâve etmek için bazı teşebbüslerde bulunmuşsa da bunlar sonuçsuz kalmıştır. Eser olayları bizzat yaşamış, Moğollar ve Haçlılar’la yapılan savaşlara katılmış bir görgü şahidinin kaleminden çıkmış olması dolayısıyla çok önemli bir vesika mahiyetindedir. Baybars bizzat şahit olmadığı olayları yazarken de çok itina göstermiş ve doğruluğunu tesbit edemediği hadiseleri eserine almamıştır. Müellif şahıslardan ziyade olaylarla ilgilenmiştir. Halbuki diğer Arap tarihçileri olayları genellikle şahısların üzerindeki tesirleri açısından ele alıp incelerler. Baybars bu eserinde, Zübdetü’l-fikre’de yer almayan olaylar hakkında ayrıntılı bilgi vermekte, kendi devrinde Mısır ve Suriye’de vuku bulan bütün olayları anlatmaktadır. Eserin 728’de (1327-28) Ahmed b. Muhammed el-Kindî tarafından Dımaşk’ta istinsah edilen yazma nüshası Viyana Millî Kütüphanesi’ndedir.

Sehâvî Baybars’ın el-Letâif fî ahbâri’l-halâif adlı bir eserinden, Süyûtî ve Bağdatlı İsmâil Paşa da bir Kur’an tefsirinden bahsederler. Mevâizü’l-ebrâr adlı kitabından ise sadece Brockelmann söz etmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Kesîr, el-Bidâye, XIV, 62-65; İbn Hacer, ed-Dürerü’l-kâmine, Kahire 1966, II, 43; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, VIII, 4, 9, 20, 99, 100, 167, 172-173, 215, 233, 270-272; IX, 3-5, 11, 16-17, 30-34, 56, 263-264; Sehâvî, el-İǾlân bi’t-tevbîh, s. 95, 150-154; Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara, I, 555; İbnü’l-İmâd, Şezerât, VI, 66-67; Keşfü’z-zunûn, II, 1951; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 59-60; Kehhâle, MuǾcemü’l-müellifîn, III, 85; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 233; Brockelmann, GAL, II, 54-55; Suppl., II, 43; el-Kamûsü’l-İslâmî, I, 402-403; F. Rosenthal, History of Muslim Historiography, Leiden 1968, s. 75, 335, 418; Sarton, Introduction, III/1, s. 961-962; Abdel Hamid Saleh, “Un mot sur Baybars al-Mansurı et son Euvre, la Tuhfa”, Annales Islamologiques, XX, Caire 1984, s. 55-60; D. S. Margoliouth, “Baybars”, İA, II, 363-364; E. Ashtor, “Baybars al-Mansurı”, EI² (Fr.), I, 1162.

Asri Çubukçu