BEDEVİYYE

البدويّة

Ahmed el-Bedevî (ö. 675/1276) tarafından kurulan ve daha çok Mısır’da yaygın olan bir tarikat.

Ahmediyye olarak da bilinen bu tarikatın temelinde Bedevî’nin fikirleri bulunmakla birlikte âdâb ve erkânının büyük bir kısmı daha sonraki asırlarda teşekkül etmiştir.

Genellikle müstakil bir tarikat olarak değerlendirilen Bedeviyye, Ahmed el-Bedevî’nin mürşidlerinden Şeyh el-Berrî’nin silsilesinin Ahmed er-Rifâî’ye ulaşması sebebiyle Rifâiyye’nin, kendisinin Ebü’l-Hasan eş-Şâzelî ile görüşmesi sebebiyle de Şâzeliyye’nin bir kolu olarak da ele alınmıştır. İthâfü’l-asfiyâǿ (s. 167) ve Ǿİkdü’l-cevher’de (s. 20) bu tarikatı Şâzeliyye’nin büyük bir kolu olarak gösteren Zebîdî, Harîrîzâde’nin iktibas ettiği RefǾu’n-nikāb adlı risâlesinde de Bedevî-Şâzelî münasebetleri üzerinde durmuştur (Tibyân, I, 48b).

Tarikatın silsilesi şöyledir: Ahmed el-Bedevî, Abdülcelîl, Hüseyin b. Ali, Abdülcelîl b. Abdurrahman, Abdülmecîd el-Mağribî, Ali b. Hasan, Abdürrezzâk el-Endelüsî, Abdülkuddûs el-Mağribî, Muhammed b. Yûsuf el-Fâsî, Ahmed-i Tebrîzî, Ma‘rûf-i Kerhî, Dâvûd et-Tâî, Habîb el-Acemî, Hasan-ı Basrî, Hz. Ali. Tarikat pîrinden sonra Tanta’daki merkez dergâhta postnişin olan sûfîler ise şunlardır: Abdül‘âl b. Fakıh, Abdurrahman Ali Nûreddin, Şemseddin Muhammed, Şehâbeddin Ahmed, Muhammed Abdurrahman, Abdülkerîm b. Ali, Sâlim, İbrâhim el-Esmer, Muhammed el-Ebyaz, Abdülkerîm, Abdülmecîd, Abdül‘âl b. Sâlim, Abdülkerîm. Bedevî’nin ilk halifesi Abdül‘âl’in (ö. 733/1332), tarikatın kuruluş ve teşekkülünde önemli hizmetleri olmakla birlikte hayatı hakkında bilgi yoktur. Aynı aileye mensup olan bu şeyhlerden Sâlim ve İbrâhim el-Esmer gibi bazıları çeşitli sebeplerle şeyhlikten azledilmişlerdir. Bu sebeplerin başında cehrî zikir tartışmaları, mevlid törenleri ve beşik şeyhliği (Tibyân, I, 50b) gibi ulemâ ile meşâyihin farklı baktıkları konular gelmektedir.

Tarikat pîrinin Vesâyâ’sında (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1397) özellikle üzerinde durduğu şu konular tarikatın esasları haline gelmiştir: Kur’an ve Sünnet’e bağlı kalmak, kalbî zikre devam etmek, teheccüd namazı kılmak, sıkıntılara karşı sabır ve tahammül göstermek, sözünde durmak, kötülüklere iyilikle karşılık vermek, gariplere ve misafirlere ilgi göstermek, mütevazi olmak, şeyhlere hürmet etmek, dervişliğin âdâbına dikkat etmek. Ahmed el-Bedevî’ye göre zikirde esas olan kalbî zikirdir. Buna rağmen Bedeviyye’nin zikri tarihî seyir içinde cehrî, kıyâmî-kuûdî olarak icra edilir hale gelmiştir. Bedevî dervişleri âyin sırasında heyecanları artınca birbirlerine sarılarak zikre devam ederler. Buna “Bedevî topu” adı verilir.

Tarikata giriş merasimi şeyh ile mürid arasında cereyan eden soru ve cevaplarla başlar. “Arzu ve isteğin nedir?” sorusuna mürid adayı, “Âriflerin yoluna girmek için bana rehber olmanızı istiyorum” diye cevap verir. Şeyh, “Ben size sadece iyi şeyleri emrediyor ve kötü şeylerden sakınmanızı istiyorum” dedikten sonra adayın şu ifadeleri tekrarlamasını ve mânalarını her zaman düşünmesini söyler: “Allah benimle beraberdir, Allah bana bakmaktadır, Allah bana şahittir”. Namaz ve zikirden sonra biat merasimi başlar. Bu sırada şeyh müridin baş parmağını elinin içine alır ve Feth sûresinin 10-18. âyetlerini okur.

Tarikatın hizb ve evrâdı şöyledir: Eûzü besmele, Fâtiha sûresi (bir defa), Kevser sûresi (on defa), İhlâs sûresi (on defa), Muavvizeteyn (bir defa), “ve ilâhüküm ilâhün vâhid” (el-Bakara 2/163), Âyetü’l-kürsî, “Lillâhi mâ fi’s-semâvâti...” (el-Bakara 2/284-286), “Yâ erhame’r-râhimîn...” (krş. el-A‘râf 7/151; Yûsuf 12/64), “İnnemâ yürîdüllāhü li-yüzhibe anküm...” (el-Ahzâb 33/33), “İnnallāhe ve melâiketehû yüsallûne...” (el-Ahzâb 33/56). Evrâd, salli ve bârik dualarından sonra uzunca bir salavât-ı şerife ile son bulur. Tesbih şekli ise şöyledir: Sübhânellah, el-hamdü lillâh, Allâhü ekber (otuz üçer defa), kelime-i tevhid (bir defa), istiğfar (100 defa), salâtü selâm (100 defa). Bu tesbihler her farz namazdan sonra günde beş defa, bu mümkün olmazsa sabah ve yatsı namazlarından sonra, o da mümkün olmazsa günde bir defa okunur. Bedeviyye’de haftanın günlerine göre de evrâd ve ezkâr vardır. Pazar: Salât ve selâm (elli veya 100 defa), el-hamdü lillâh, Allâhü ekber (en az 100 defa). Pazartesi: Sübbûh, kuddûs (en az 100 defa). Salı: Sübhâne’l-kadîr, el-muktedir. Çarşamba: Sübhâne zi’l-mülki ve’l-melekût. Perşembe: Sübhānellâhi ve bi-hamdihî (1000 defa). Cuma: Sübhâne zi’l-izzi ve’l-ceberût (100 ilâ 1000 defa). Cumartesi: Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm (100 defa).

Bedevî hırkası ile tarikatın alem ve sancağı kırmızıdır. Bir gün Abdül‘âl bu sancağı taşıyan insanda bulunması gereken şartları mürşidine sorduğunda şu karşılığı almıştı: Yalan söylememek, fuhuştan uzak durmak, haramlardan yüz çevirmek, iffetli olmak, Allah’tan korkmak, Kur’an’ın emirlerine boyun eğmek, zikre yapışmak, tefekküre devam etmek. Bedevî dervişlerinin kullandığı tac da iki terekli olup lenger kısmına kırmızı sarık sarılır.

Bedeviyye’nin Mısır’da bugün mevcut olan kolları şunlardır: Hamûdiyye, Kinâsiyye, Zâhidiyye, Enbâbiyye, Münâviyye, Selâmiyye, Fergāliyye, Sâibiyye, Merâzıkıyye, Şinâviyye, Halebiyye, Sütûhiyye, Beyyûmiyye.

Bedeviyye’nin Mısır kültüründeki yeri, Bektaşîliğin Anadolu ve Rumeli’deki tesirine benzetilebilir. Ahmed el-Bedevî’nin tarikat silsilesinin Hz. Ali’ye ulaşması, Hüseynî olması, nûr-ı Muhammedî’den bahseden ilk sûfî kabul edilmesi gibi sebeplerle Bedeviyye zaman içinde Alevîmeşrep bir tasavvufî mektep hüviyetini kazanmıştır. Gerçekte Ahmed el-Bedevî’nin fikir ve görüşleriyle bu meşrep arasında bağlantı kurmak mümkün olmamakla birlikte yine de o “Fâtımî casusu” olmakla suçlanmıştır. Ahmed el-Bedevî’nin etrafında oluşan kültürün halk üzerindeki hâkimiyeti asırlar içinde tarikatın yaygınlığı ile birlikte tekkenin de çok zengin malî kaynaklara sahip olmasını sağlamıştır. Devlet yöneticilerinin, özellikle el-Melikü’z-Zâhir Baybars ve Sultan Kayıtbay’ın Bedevîler’e ve Tanta’daki Bedevî Tekkesi’ne ilgi göstermeleri, tarikat mensuplarının siyasî hayatla olan münasebetleri konusunda bilgi vermektedir.


Zilhicce ayının son haftasında Ahmed el-Bedevî için düzenlenen mevlid törenleri yüzyıllardan beri devam etmektedir. Bir panayır şenliği gibi kutlanan bu haftada Mısır’ın çeşitli bölgelerinden ve diğer ülkelerden gelen 100.000’lerce insan aynı dinî ve mistik havayı teneffüs etmektedir. Zeki Mübârek’in ifadesiyle, birçok Mısırlı sadece bu törenler sebebiyle Kahire ve Kuzey Mısır’ı görebilme fırsatını elde edebilmektedir. Ulemâ-meşâyih tartışmaları bazı dönemlerde bu törenlerin yasaklanmasına sebep olmuştur. Mısır’daki Bedeviyye kültürü sadece tasavvuf tarihi araştırıcılarına değil ediplere de bolca malzeme verebilecek bir zenginliğe sahiptir. Abdülhakîm Kāsım’ın Eyyâmü’l-insân adlı romanının esas malzemesi bu kültürdür.

Bedeviyye Mısır dışında pek yaygınlık kazanmamıştır. Hatta Kuzeybatı Afrika’da yaygın olan tarikatlar arasında bile görünmemektedir (L. Rinn, s. 551-552). Aziz Mahmud Hüdâyî’nin VâkıǾât adlı eserinde Bedevî ile Hacı Bektâş-ı Velî arasında vuku bulan kerametlerden bahsetmesi de dikkat çekicidir. Evliya Çelebi Bursa’da bir Bedevî tekkesinin varlığından bahseder. Kocamustafapaşa Bedevî Tekkesi’nin ilk şeyhinin 1739’da vefat ettiği, Kasımpaşa Uzunyol’daki Arapzâde Bedevî Tekkesi’nin 1828’de yapıldığı dikkate alınırsa bu tarikatın Osmanlı topraklarındaki tarihçesi daha kolay anlaşılmış olur.

Ahmed el-Bedevî’nin dua ve hizipleriyle tarikatın âdâb ve erkânını konu alan eser ve menâkıbnâmelerin en meşhurları şunlardır: 1. Abdüssamed b. Abdullah el-Mısrî, el-Cevâhirü’s-seniyye fi’nnisbe ve’l-kerâmâti’l-Ahmediyye (Mısır 1288). 2. Nûreddin b. İbrâhim el-Halebî, en-Nasîhatü’l-Ǿaleviyye fî beyâni hüsni’t-tarîkati’l-Ahmediyye (Ezher Ktp., nr. 1540). 3. Zebîdî, RefǾu’n-nikāb (Tibyân, I, 47ª-52b). 4. Hasan Râşid el-Meşhedî, en-Nefehâtü’l-Ahmediyye ve’l-cevâhirü’s-Samedâniyye (Mısır 1321). Bunların dışında bazı kaynaklarda şu eserler de zikredilmektedir: Muhammed b. Selâme, el-Makāsıdü’l-Muhammediyye fi’l-menâkıbi’l-Ahmediyye; Ali b. Muhammed Adevî el-Mâlikî, Şerhu salavâti Seyyid Ahmed el-Bedevî; Mustafa b. Kemâleddin el-Bekrî, el-Feyzü’l-ehadi’r-rûmî Ǿalâ salavâti Seyyid Ahmed el-Bedevî; Harîrîzâde, Fevâǿihu ezhâri’l-hakāǿik ve levâǿihu envâri’t-tarâǿik.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, Kahire 1348/1929, VII, 252; Süyûtî, Hüsnü’l-muhâdara, I, 299-300; Şa‘rânî, et-Tabakāt, Kahire 1317, I, 155, 214; Keşfü’z-zunûn, II, 532; İbnü’l-İmâd, Şezerât, V, 345; İbnü’l-Mülakkın, Tabakātü’l-evliyâǿ, s. 422-423; Zebîdî, İthâfü’l-asfiyâǿ, s. 167; a.mlf., Ǿİkd, s. 20; Hârîrîzâde, Tibyân, I, 41b-47b, 48b, 50b, 52b; Muhammed Veffâk en-Nakşibendî, Terceme-i Menâkıb-ı Seyyid Ahmed Bedevî, Süleymaniye Ktp., Hasan Hüsnü Paşa, nr. 587; Muhammed Saîd, ed-Dürrü’l-manzûm, Süleymaniye Ktp., Tâhir Ağa, nr. 421; Hüseyin Vassâf, Sefîne, I, 219-226; Hasan Adevî, Meşâriku’l-envâr fî nûri ehli’l-iǾtibâr, Bulak 1275, s. 186; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 181, 547; II, 382, 448; L. Rinn, Marabouts et Khouan, Alger 1884, s. 551-552; Ahmed Emîn, Duha’l-İslâm, Beyrut 1351-55/1933-36, III, 246; Zeki Mübârek, et-Tasavvufü’l-İslâmî fi’l-edeb ve’l-ahlâk, Kahire 1356/1937, I, 389; Brockelmann, GAL, I, 450; Suppl., I, 808; Mahmûd Fehmi Abdüllatîf, es-Seyyid el-Bedevî ve devletü’d-derâviş, Kahire 1367/1948, s. 46, 61; İbrâhim Ahmed Nûreddin, Hayâtü’s-Seyyid el-Bedevî, Tanta 1369; Ziriklî, el-AǾlâm, I, 180; Kehhâle, MuǾcemü’l-müǿellifîn, I, 314; Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâǿ, I, 309; II, 70; Ali Safî Hüseyin, el-Edebü’s-sûfî fî Mısr, Kahire 1964, s. 146-148; Ahmed Hicâb, el-Ǿİzatü ve’l-iǾtibâr, Kahire 1389, s. 113, 130; Saîd Abdülfettâh Âşûr, es-Seyyid Ahmed el-Bedevî, Kahire 1389, s. 24, 52; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 14, 38, 45; F. De Jong, Turuq and Turuq-Linked Institutions in Nineteenth Century in Egypt, Leiden 1978, s. 8, 18, 28, 36, 45, 157, 178; Fâruk Ahmed Mustafa, el-Binâǿü’l-ictimâǾî li’t-tarîkati’ş-Şâzeliyye fî Mısr, İskenderiye 1980, s. 300; Âmir en-Neccâr, et-Turuku’s-sûfiyye fî Mısr, Kahire 1983, s. 159-192; K. Vollers - E. Litmann, “Ahmad al-Badawī”, EI² (İng.), I, 280; Mustafa Kara, “Ahmed el-Bedevî”, DİA, II, 47-48.

Mustafa Kara