BEDÎÜZZAMAN el-HEMEDÂNÎ

بديع الزمان الهمداني

Ebü’l-Fazl Bedîüzzamân Ahmed b. el-Hüseyn b. Yahyâ el-Hemedânî (ö. 398/1008)

Arap edebiyatında makāme türünün ilk örneklerini veren şair ve kâtip.

358’de (968-69) Hemedan’da doğdu. Her ne kadar İranlı olduğu ileri sürülmüşse de bizzat kendisi Fazl b. Ahmed el-İsferâyînî’ye yazdığı bir mektupta (Ahdeb, s. 7-8) Arap asıllı olduğunu belirtmektedir. İlk tahsilini babasının yanında yaptı. Hemedan’daki âlimlerin İslâmî ilimler, dil ve edebiyat alanlarında verdikleri derslere devam ederek yirmi iki yaşında tahsilini tamamladı. Hocaları arasında ona en çok emeği geçen ve Makāmât’ındaki orijinal üslûbu yakalamasında payı olan İbn Fâris’tir.

Bundan sonra Bedîüzzaman’ın bazı kültür merkezlerine seyahatte bulunduğu görülmektedir. Nitekim Hemedan’dan Rey’e gitti ve orada ünlü Büveyhî veziri Sâhib b. Abbâd’la dostluk kurdu; onun ilminden ve kütüphanesinden faydalandı. Bedîüzzaman’ın üstün bir kabiliyet ve zekâya sahip olduğunu gören vezir kendisine büyük ilgi gösterdi. Fars dili ve edebiyatına vâkıf olması sebebiyle Rey’de kaldığı sürece, Sâhib b. Abbâd’ın teklif ettiği bazı Farsça şiirleri Arapça’ya nazmen tercüme etti. Daha sonra Sâhib b. Abbâd’la arası açıldığı için Rey’den Cürcân’a gitti. Burada İsmâilî lakabıyla bilinen Sünnî bir aile ile tanıştı (İbnü’l-Esîr, I, 58) ve bu aileden bilhassa Ebû Saîd Muhammed b. Mansûr el-İsmâilî’nin yardımlarını gördü. Bedîüzzaman’ın hayatını yazan bazı müellifler (bk. Mârûn Abbûd, s. 17-18), bu ailenin İsmâilî nisbesinden hareketle onun İsmâiliyye mezhebi mensuplarıyla ilişki kurup onların inançlarından etkilendiğini iddia etmektedir. Ancak gerek bu lakapla bilinen Sünnî bir ailenin Cürcân’da bulunması, gerekse bıraktığı vasiyetnâmesi bu iddianın asılsız olduğunu ortaya koymaktadır.


Bedîüzzaman burada kısa bir süre kaldıktan sonra 992’de büyük edip Ebû Bekir el-Hârizmî ile tanışmak için Nîşâbur’a gitti; ancak ondan beklediği ilgiyi göremediğinden hayal kırıklığına uğradı. Bu sebeple onunla münazaraya tutuştu ve hakemlerce galip ilân edildi (bu münazara ile ilgili yazma bir nüsha için bk. Âtıf Efendi Ktp., nr. 2272). Bunun üzerine büyük bir şöhret kazandı; aynı yıl Hârizmî ölünce de âdeta rakipsiz kaldı. Nîşâbur’da bulunduğu sırada Sâmânîler’le Gazneliler arasında savaş çıkınca Sicistan’a geçti ve burada Emîr Halef b. Ahmed ile tanıştı; onun iltifatlarına mazhar oldu. Sicistan’dan Gazne’ye geçen Bedîüzzaman Gazneli Mahmud’la görüştü ve Hindistan’ı fethinden dolayı yazdığı kasidelerle onu övdü. Bütün bu seyahatleri sırasında ilim ve devlet adamlarıyla görüşüp kütüphanelerinden faydalandı. Daha sonra Herat’a geçti. Herat’ta Hüseyin b. Muhammed el-Huşnâmî adında zengin ve faziletli birinin kızıyla ikinci evliliğini yapıp oraya yerleşti. Bu sayede bir çiftliğe sahip olan ve ölümüne kadar rahat bir hayat süren Bedîüzzaman 11 Cemâziyelâhir 398 (22 Şubat 1008) tarihinde henüz kırk yaşında iken vefat etti. Bir rivayete göre zehirlenerek öldürülmüştür. Bir başka rivayette ise geçirdiği bir kalp krizi sonucunda öldü sanılarak gömülmüş, ancak mezarda ayılarak bağırıp çağırması üzerine mezarı açılmış, bu defa da mezar korkusundan dolayı ölmüştür. Bedîüzzaman bid‘atlardan uzak sağlam bir inanca sahip olduğunu gösteren bir vasiyetnâme bırakmış, burada cenaze namazının “sünnet ehli” tarafından kılınmasını istemiştir.

Bedîüzzaman çok zeki ve kabiliyetli bir edipti. Çağdaşı Seâlibî onun hakkında, “Edebiyatın sırrına ve özüne Bedîüzzaman kadar vâkıf, onun gibi sihirli ve veciz bir üslûba sahip kimse ne görüldü ne de böyle birinden bahsedildi... O son derece şaşırtıcı ve daha önce bilinmeyen bir edebî üslûba sahipti” diyerek bu alandaki gücünü belirtmektedir. İşte bütün bu özelliklerinden dolayı olacaktır ki kendisine hayatta bulunduğu dönemden itibaren “zamanın hârikası” anlamında “Bedîüzzaman” denilmiştir. Bedîüzzaman şiirlerinden çok Makamât ve Resâǿil’indeki nesriyle şöhret yapmıştır. Arap edebiyatında makāme* türünde ilk eser verenin Bedîüzzaman olduğu kabul edilmekle beraber bu türün kendi buluşu olup olmadığı konusunda ihtilâf vardır. Nitekim Husrî, Bedîüzzaman’ın Makāmât’ını İbn Düreyd’in “el-Erbaûne hadîsen” adlı konuşmalarından faydalanarak yazdığını (Zehrü’l-âdâb, I, 261) ileri sürmüştür.

Eserleri. Bedîüzzaman’ın günümüze ulaşan eserleri şunlardır: 1. Makāmât. Toplumdaki eksikliklere dikkat çekmek maksadıyla akıcı bir üslûpla kaleme aldığı bu eseri onun edebî gücünü meydana çıkardığı gibi kendisine şöhret de sağlamıştır. Makāmât bir edebiyat şaheseri olması yanında devrinin sosyal, siyasî, iktisadî ve fikrî durumunu belirtmesi sebebiyle medeniyet tarihi araştırmaları açısından da büyük bir değer taşımaktadır. Bedîüzzaman 400 makāme yazdığını söylemekte ise de (bk. Ahdeb, s. 389-390, 516) elimizdeki makamât mecmualarında onun elli iki makāmesi mevcuttur. Eser Arap edebiyatında çok tanınmasına ve kendinden sonra yazılan birçok makāmâta tesir etmesine rağmen Muhammed Abduh’a gelinceye kadar üzerinde şerh yazılmamış (Ahdeb, s. 517) ender kitaplardan biridir. Daha sonra ise muhtelif âlimler tarafından bu esere şerh ve hâşiyeler yazılmıştır. Ayrıca Bedîüzzaman’ın İblîsiyye makamesinde geçen cinler vadisindeki konuşmaları İbn Şüheyd’in et-TevâbiǾ ve’z-zevâbiǾ, Ebü’l-Alâ el-Maarrî’nin Risâletü’l-gufrân adlı eserlerinin yazılmasında ilham kaynağı olmuştur (Şevki Dayf, V, 673). Makāmât’ın çeşitli baskıları yapılmış (Bulak 1291; Tahran 1296 taş basması; Hindistan 1296; İstanbul 1298), ayrıca eser Muhammed Abduh’un şerhiyle birlikte Beyrut’ta yayımlanmıştır (1889). Ancak Abduh’un ifadesine göre müstehcenliği dolayısıyla “el-Makāmetü’ş-Şâmiyye”nin tamamı ve “el-Makāmetü’r-Rusâfiyye”den bazı kelime ve cümleler bu neşirde çıkarılmıştır. Şerhleri arasında en makbulü olan bu baskı daha sonra ofset halinde defalarca basılmıştır (Resâǿil’in kenarında Muhammed Mahmûd er-Râfiî’nin şerhiyle [Kahire 1315], Muhammed Muhyiddin Abdülhamid şerhiyle [Kahire 1342/1923]). Eserin bazı makameleri müstakil olarak da şerhedilmiştir (İA, VII, 198). Türkçe tercümesine rastlanmayan Makāmât’ın Latince, Almanca, İngilizce, Fransızca ve Hintçe tercümeleri vardır (Brockelmann, GAL Suppl., I, 150-152). 2. Resâǿil. Dostlarına yazdığı mektuplardan ibaret olan ve el-Hâkim Ebû Saîd Abdurrahman b. Dost tarafından derlenen eserin çeşitli baskıları vardır (İbn Hicce’nin Hizânetü’l-edeb’i kenarında, Bulak 1291; İstanbul 1298; Hizânetü’l-edeb’in kenarında, Kahire 1304; Ahdeb’in, Keşfü’l-meǾânî ve’l-beyân Ǿan Resâǿili BedîǾizzamân adlı şerhiyle, Beyrut 1890 ıbu şerh, 1921’de Fâhûrî tarafından yeniden yayımlanmıştır]; Muhammed Mahmûd er-Râfiî şerhiyle ve Makāmât’la birlikte, Kahire 1315). 3. Dîvân. Pek başarılı sayılmayan şiirlerini ihtiva eden bu küçük divanı Muhammed Şükrî el-Mekkî tarafından Kahire’de yayımlanmıştır (1321/1903).

BİBLİYOGRAFYA:

Bedîüzzaman el-Hemedânî, Makāmât (Muhammed Abduh şerhi ile), Beyrut 1889; a.mlf., Resâǿil (İbrâhim el-Ahdeb şerhi ile), Beyrut 1890; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, IV, 293-344; İbrâhim b. Ali el-Husrî, Zehrü’l-âdâb (nşr. Muhammed Ali el-Bicâvî), Kahire 1389/1969, I, 261; İbnü’l-Esîr, el-Lübâb, I, 58; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, II, 161-202; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 127-129; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVII, 67-68; Safedî, el-Vâfî, VI, 355-358; Ahdeb, Keşfü’l-meǾânî ve’l-beyân an Resâǿili BedîǾizzamân, Beyrut 1890, s. 7-8, 389-390, 516-517; Serkîs, MuǾcem, I, 77; II, 1895-1896; Brockelmann, GAL, I, 93-94; Suppl., I, 150-152; a.mlf., “Makame”, İA, VII, 197-201; Sezgin, GAS, II, 639; Hannâ el-Fâhûrî, Târîhu’l-edebi’l-ǾArabî, Beyrut, ts. (el-Matbaatü’l-Bûlisiyye), s. 736-738; Mârûn Abbûd, BedîǾüzzamân el-Hemezânî, Kahire, ts. (Dârü’l-Maârif); Şevki Dayf, Târîhu’l-edeb, V, 673; Zeki Mübârek, en-Nesrü’l-fennî fi’l-karni’r-râbiǾ, Beyrut 1975, I, 252-277; II, 395-434; Mustafa eş-Şek‘a, BedîǾüzzamân el-Hemezânî, Kahire 1975; Mirza Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâzü’l-Ǿulemâ ve hıyâzü’l-füzalâǿ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, I, 36-38; Ömer Ferrûh, Târîhu’l-edeb, II, 595-612; Abdullah Şarît, Târîhu’s-sekāfe ve’l-edeb fi’l-meşrik ve’l-magrib, Cezayir 1983, s. 207-211; AǾyânü’ş-ŞîǾa, II, 570-581; C. Zeydân, Âdâb, I, 585; Muhammed Kürd Ali, Künûzü’l-ecdâd, Dımaşk 1984, s. 169-179; Yûsuf Nûr Avad, Fennü’l-makāmât beyne’ş-şark ve’l-garb, Mekke 1406/1986, s. 15-146; M. Rıdvân ed-Dâye, AǾlâmü’l-edebi’l-ǾAbbâsî, Beyrut 1407/1987, s. 178-183, 239-241; Mâzin el-Mübârek, MüctemeǾu’l-Hemezânî, Dımaşk 1970; Nevzat Âşık, BediǾu’z-Zemân el-Hemezânî: Hayatı, Makâmâtı ve Te’sîri (doktora tezi, 1977), Dokuz Eylül Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi; a.mlf., “el-Hemezâni ve Makâmâtı”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, sy. 1, İzmir 1983, s. 78-96; F. Malti-Douglas, “Maqâmât and Adab: al-Maqâma al-Madîriyya of al-Hamadhânî”, JAOS, CV/2 (1985), s. 247-258; a.mlf., “BadīǾ-al-Zamān Hamadānı”, EIr., III, 377-379; Everett K. Rowson, “Religion and Politics in the Career of BadîǾ al-Zamân al-Hamadhânî”, JAOS, CVII/4 (1987), s. 653-673; TA, XIX, 161; D. S. Margoliouth, “Hemedânî”, İA, V/1, s. 425-426; Ronart, CEAC, s. 199-200; R. Blachère, “al-Hamadhānī”, EI² (İng.), III, 106-107.

Nevzat Âşık