BELYÛNEŞ

بليونش

Cebelitârık Boğazı’nın güney kıyısında tarihî bir şehir.

Arapça’da Belyûneş veya Benyûneş, Portekizce’de Bulhoes ve İspanyolca’da Bullones olan şehrin adı, Ortaçağ halk Latince’sinde “üzüm bağı” anlamını taşıyan Bunyolex kelimesinden türemiştir. Bu isim aynı anlama gelmek üzere Faslı seyyah Hasan el-Vezzân’ın (Afrikalı Leon) eserinde Vignones, Marmol’un Afrika’yı anlatan kitabında ise Valdevinêones şeklinde geçmektedir.

Sebte’nin (Ceuta) 8 km. kuzeybatısında kurulan şehir, Cebelitârık Boğazı’na dik inen bir vadide yer alır; batı ve güneyden Cebelimûsâ ile kuşatılmıştır.

İslâmiyet’in bölgeye girişi, Mûsâ b. Nusayr’ın Kuzey Afrika’yı fethi sırasında gerçekleşmiştir. Mûsâ b. Nusayr 712’de İspanya’ya geçerken daha sonra Mersâ Mûsâ diye adlandırılan Belyûneş sınırları içindeki bir limandan hareket etmişti. Belyûneş, Endülüs Emevî Devleti’nin ünlü hâcibi İbn Ebû Âmir’in (ö. 1002) burada yaptırdığı bahçeler içindeki sarayla şöhret, sahilde inşa ettirdiği kale ile de önem kazandı. Coğrafyacı Bekrî XI. yüzyılda Belyûneş’i toprakları verimli ve nüfusu kalabalık bir yer olarak anlatır. Şehrin önemi daha sonra Sebte ile birlikte arttı. 1184 yılında Muvahhidî Hükümdarı Yûsuf b. Abdülmü’min, su kaynakları bol olan Belyûneş’ten içme suyu sıkıntısı çeken Sebte’ye yer altı kanallarıyla su götürmeye teşebbüs ettiyse de başaramadı. Bu tasarı ancak 1921 yılında gerçekleşmiş ve kanallarla içme suyu götürülen Sebte’nin ihtiyacı karşılanarak limanının gelişmesi sağlanmıştır. Belyûneş 1342’de Merini ve Kastilya donanmaları arasındaki bir savaşa sahne oldu. XIV. yüzyılda altın çağını yaşadı; XV. yüzyılın başlarında ise binaları, bahçeleri ve su kaynakları ile önemli bir sayfiye yeri idi. 1415’te Portekizliler’in Sebte’yi zaptından sonra 1418’de kısa bir süre Portekiz kraliyet ailesinden birinin mülkiyetine geçti.

Ortaçağ’da zenginlerin bir mesire yeri olan Belyûneş, özellikle Merînîler zamanında meyve bahçeleriyle Sebte yarımadasını besleyen bir kaynaktı ve bu özellikleri sebebiyle şiirlere konu teşkil ediyordu. Bugün de mesirelik özelliğini koruyan ve yaklaşık 1000 nüfuslu bir köy halinde bulunan Belyûneş’te hâlâ Endülüs mimarisinin ve sanat tesirinin izlerini taşıyan harabelere rastlanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

İdrîsî, Sıfatü’l-Magrib, s. 167; Yâkut, MuǾcemü’l-büldân, I, 493; el-İstibsâr fî acâibi’l-emsâr (nşr. Sa‘d Zağlûl Abdülhamîd), Dârülbeyzâ 1985, s. 137-138; Himyerî, er-Ravzü’l-mitâr, s. 103; Makkarî, Ezhârü’r-riyâzé (nşr. Saîd Ahmed A‘râb - Muhammed b. Tâvît), Rabat 1398/1978, I, 33-37; İbnü’l-Hatîb es-Selmânî, Kitâbü Miyâri’l-ihtiyâr (nşr. M. Kemal Şebâne), Beyrut 1982, s. 72; M. de Carvajal, De l’Afrique, Paris 1887, III, tür.yer.; Mv.M, IV, 281-283; Vezzân ez-Zeyyâtî, Vasfü İfrîkıyye, I, 317; Sebte ve devrühâ fî isrâi’l-fikri’l-İslâmî, Tatvan 1984, s. 275-276, 291-303; G. S. Colin, “Étymologies Maghribines”, Hespéris, VII, Paris 1926, s. 59-89; L. T. Balbas, “Les Ruinas de Beliounech”, Tamuda, V, Paris 1957, s. 275-296.

Abdürrahîm b. Hâdde