BERÂSÂ &&&(براثا)&&& Bağdat’ın batı yakasında eski bir yerleşim merkezi.

İslâmiyyet’ten önce de mevcut olan bu küçük kasaba Kerh’in kuzeybatı, Muhavvel’in güneydoğusunda Kerhâyâ Kanalı’nın yakınında kurulmuştur. Bağdat’ın kurulduğu tarihlerde şehrin batı yakasından bir hurmalık ve Künâse (el-Makberetü’l-kadîme) adlı bir mezarlıkla ayrılan Berâsâ zamanla tamamen Bağdat’a karışmıştır.

Rivayete göre, Hz. Ali’nin Hâricîler’in isyanını bastırmak üzere Nehrevan’a giderken abdest alıp namaz kıldığı yerde inşa edildiği için Şiîler arasında kutsal bir mahiyet kazanan Berâsâ Camii uzun zaman bu vasfını korumuştur. Ancak Şiîler’in özellikle cuma günleri burada toplanıp ashâb-ı kirâm aleyhinde konuşmaları yüzünden Sünnîler’in sert tepkisine sebep olmuş ve Halife Muktedir devrinde (908-932) Şiîler isyan için hazırlık yapmakla itham edilerek Abbâsî birlikleri tarafından kuşatılmış ve bir kısmı hapsedilerek cezalandırılmışlardır. Bu olay üzerine mescid de tahrip edilmiştir. Daha sonraki yıllarda umumi istek üzerine Râdî-Billâh (934-940) Emîrü’l-ümerâ Beckem’e caminin tekrar inşa edilerek Sünnîler’e tahsis edilmesine izin verdi. Bunun üzerine cami daha geniş bir plan üzerine yeniden yapıldı ve etrafı sağlam duvarlarla çevrildi. İnşaat Halife Müttakī devrinde tamamlanmış ve 12 Cemâziyelevvel 329 (12 Şubat 941) Cuma günü halifenin de katıldığı büyük bir merasimle ibadete açılmıştır. Berâsâ Camii bu tarihten itibaren Bağdat’ta cuma namazı kılınan dört büyük camiden biri olmuştur.

Eserini bu tarihten yaklaşık on yıl sonra (340/951) telif eden İstahrî, Berâsâ Camii’ni cuma namazı kılınan camiler arasında zikretmediği halde İbn Havkal eserinde (telifi 367/978) cuma namazı kılınan dört büyük cami arasında Berâsâ Camii’ni de sayar. Hatîb el-Bağdâdî Bağdat’tan ayrıldığı 451 (1059) yılına kadar Berâsâ Camii’nde cuma namazı kılındığını ve bu tarihten sonra ise artık kılınmadığını söyler. Yâkūt el-Hamevî’nin (ö. 626/1229) verdiği bilgilerden VII. (XIII.) yüzyılın ilk çeyreğinde caminin yıkıldığı ve sadece duvarlarının ayakta kaldığı anlaşılmaktadır.


BİBLİYOGRAFYA:

Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân (Âyetî), s. 16; Ebû Bekir es-Sûlî, Ahbârü’r-Râdî-Billâh ve’l-Muttakī-Lillâh (nşr. H. Dunne), Beyrut 1403/1983, bk. İndeks; İstahrî, Mesâlik (nşr. de Goeje), s. 84; İbn Havkal, Sûretü’l-arz, I, 241; Hatîb, Târîhu Bagdâd, I, 111; V, 159-160; Sem‘ânî, el-Ensâb, II, 117-118; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 362-364; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 312; XII, 26; G. Le Strange, Baghdad During the Abbāsid Caliphate, Oxford 1924, s. 153-156; a.mlf., The Lands of the Eastern Caliphate, Cambridge 1966, s. 32; M. Streck, “Berâsâ”, İA, II, 523; G. Awad, “Barāthā”, EI² (İng.), I, 1038.

Abdülkerim Özaydın