BEYÂN-ı MENÂZİL-i SEFER-i IRÂKEYN

بيان منازل سفر عراقين

Matrakçı Nasuh’un, Kanûnî Sultan Süleyman’ın 1533-1536 yılları arasında çıktığı ilk İran seferine dair minyatürlü eseri.

Tam adı Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultan Süleyman Han olan eser, aslında Matrakçı Nasuh’un Kanûnî dönemine dair tarihinin (Süleymannâme, TSMK, Revan, nr. 1286) 1533-1536 yılları arasındaki ilk İran seferini konu edinen bölümüdür. Bununla birlikte Matrakçı Nasuh eserinde, Irâkeyn Seferi sırasında konaklayıp göçülen menzillerin resimlerini yapmak, bu resimlerin uygun yerlerine menzillerin adlarını yazmak suretiyle eserini gerçekten bir “menzilnâme” haline getirmiştir. Eserin adında geçen “iki Irak”tan birisi Irâk-ı Arab, diğeri Irâk-ı Acem’dir. Ancak bu ismin esere bizzat müellif tarafından verildiği şüphelidir. Çünkü eserin gerçek adının, içinde bulunan manzum ifadeler arasında (vr. 12b) Mecmû-ı Menâzil şeklinde geçtiği görülmekte, hatta aynı yerde kısaca Menâzil de denilmektedir.

Bir yol üzerinde konaklayacak yerleri ve bu yerler arasındaki uzaklıkları bildiren eserler genellikle menzilnâme adıyla anılır. Bu gibi eserlerde konaklar arasındaki uzaklıklar umumiyetle saat hesabıyla verildiği halde müellif bunları belirtmemektedir. Fakat Kanûnî’nin 1548’deki ikinci İran seferinin menzillerini veren ve tek nüshası Almanya’da Marburg Devlet Kütüphanesi’nde bulunan bir başka eserinde İstanbul-Tebriz arasındaki menzillerin birbirlerine uzaklıklarını mil olarak belirtmektedir. Matrakçı Nasuh’un bu ikinci eseri, Beyân-ı Menâzil’in resimleri üzerindeki okunması güç bazı menzil adlarının doğru bir şekilde tesbitinde de büyük ölçüde yardımcı olmaktadır.

Eser Irâkeyn Seferi’nin sebepleri ve ordunun hareketiyle başlamakta, Doğu Anadolu ve Tebriz’e kadar uzanan bölgede bulunan ve o sırada zaptedilmiş olan yerlerin adlarını topluca vermektedir. Müellif bundan sonra “ekalîm-i seb‘a” adıyla “yedi iklim bölgesi”nden ve bu bölgelerin her birinde bulunan beldelerden bahsetmekte, ardından Ebû Reyhân el-Bîrûnî’den naklen sözü edilen yedi iklim bölgesine giren ülke ve beldelerin adlarını vermektedir. Daha sonra da sırasıyla ve bölge bölge başlıca menzilleri isim ve resimleriyle göstermektedir. Dinlenme amacıyla fazlaca kalınan büyük konaklar esas alınarak yapılmış bu düzenlemede bölümlerin her birinin başında küçük bir giriş bulunmakta, bundan sonra menzillerin resimleri yer almakta, resimlerin alt, üst veya ortalarında da bu yerlerin adlarının kaydedildiği görülmektedir.

Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn’de bulunan menzil resimlerinin, sembolik olmaktan çok genellikle ait oldukları şehir, kasaba, köy ve diğer konak yerlerini oldukça doğru ve asıllarına uygun bir şekilde göstermesi ayrıca önemlidir. Bu menzillerin adları Feridun Bey’in Münşeâtü’s-selâtîn adlı eserinde de bulunmaktadır. Ancak Matrakçı Nasuh’un kendi fırçasından çıkmış olan menzil resimlerinin padişah için özel şekilde hazırlanmış olması eserin değerini daha da arttırmaktadır. Eser, Anadolu’dan geçerek İran’a giden yollar hakkında verdiği bilgiler ve ihtiva ettiği kroki tarzındaki haritalarla coğrafî bakımdan da çok önemlidir. Müellif bu eserinde şehirler, kasabalar, kaleler, köyler, harabeler, durak yerleri, hanlar, derbentler, dağlar, geçitler, önemli akarsular, köprüler, çöller, stepler ve bahçelerin adlarını ve stilize haldeki resimlerini vermiş, bunların hangi bölgede bulunduğuna işaret etmiş, hatta bitki örtüsünü ve hayvanları bile resmetmiştir. Böylece eser bir coğrafya atlası olarak XVI. yüzyıl başlarında Anadolu, Batı İran ve Irak’ın şehir tiplerini, şehirlerdeki büyük binaları, şehirlerin etrafındaki tesisleri tanıttığı gibi yol üzerinde ve şehirleri çevreleyen orman ve bahçelerde bulunan ağaç türleri ve av hayvanları hakkında da açık bilgiler vermektedir.

Mecmû-ı Menâzil’in büyük şehirlere ait resimlerinin birer şehir planı olarak ayrıca önemi vardır. Gerçekten başta Galata olmak üzere eserde mevcut İstanbul, Diyarbakır, Tebriz, Sultâniye ve Bağdat gibi şehirlerin resimleri, mimarlık tarihçilerinin ilgisini çekecek kadar değerli malzemeyi ihtiva etmektedir. Bu resimler arasında gözleme dayananlar çoğunluktadır.

Matrakçı Nasuh’un bu eseri Yakındoğu şehirciliği bakımından birinci elden kaynak niteliğindedir. Zira ihtiva ettiği minyatürler ve bu minyatürlerde kullanılan renklerin ihtişamı, dağ sıralarının


anlamlı görünüşleri, bu dağlarda görülen jeolojik girinti ve çıkıntılar içine resmedilmiş hayvanların güzelliği, bunları yapan sanatkârın ne kadar hünerli ve duygulu bir insan olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçekten müellif gözlemlerini resmetmekteki kabiliyetini bir minyatürcü olarak mükemmel bir şekilde ortaya koymuş, özellikle çizdiği şehir resimleriyle önemli bir şehir analizcisi olduğunu göstermiştir. Bu resimler ait oldukları zamanın şartlarını da ortaya koyan yegâne belgeler niteliğindedir. Meselâ İstanbul minyatüründe büyük ve küçük unsurların sıralanışı, bu şehrin XVI. yüzyıldaki görünümünü aslına uygun bir şekilde aksettirmektedir. Kayseri’deki kale bölgesi Matrakçı’nın gösterdiği gibi XVI. yüzyılda şehrin çekirdeği durumunda idi. Surların gerisinde ise yeni gelişmelerin başladığı görülmektedir.

Beyân-ı Menâzil’den anlaşıldığına göre, Kanûnî’nin bu ilk İran seferi sırasında konup göçülmüş olan bütün meskûn yerlerin % 15’inin şehir, % 30’unun kasaba, geri kalan kısmının da köy statüsünde olduğu, yerleşim merkezlerinin genellikle yarlara ve dağlara sırtını vermiş aşağı yamaçlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Buradaki resimlerden, o dönem şehirlerinde bulunan kurumların tipleri de incelenebilmektedir. Minyatürlerde evlerin yanında camiler, kervansaraylar, hamamlar ve pazarlar da açıkça tesbit edilebilmektedir.

Beyân-ı Menâzil’in bazı eksiklik ve yanlışlıkları, Yavuz Sultan Selim’in İran ve Mısır seferlerinin menzillerini ihtiva eden Haydar Çelebi Ruznâmesi, Kanûnî’nin bu seferinin bir rûznâmesini ihtiva eden Feridun Bey’in Münşeâtü’s-selâtîn’i, Âlî’nin Nusretnâme’si, IV. Murad’ın Revan (1635) ve Bağdat (1637) seferlerinin rûznâmeleri, Mehmed Edib’in Menâsikü’l-Hac adlı eseriyle Kâtib Çelebi’nin Cihannümâ’sı, Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’si ve Hamdullah Müstevfî’nin Nüzhetü’l-kulûb’u ile karşılaştırılarak tamamlanabilir. Böylece o devrin Anadolu, Batı İran ve Irak’ın topografik yapısı hakkında mükemmel bir kaynak elde edilebilir.

Tek nüshası İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY, nr. 5964) bulunan Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn, Matrakçı Nasuh’un hayatını ve eserlerini ihtiva eden Türkçe ve İngilizce uzunca bir giriş ile tenkitli metin ve tıpkıbasım halinde Hüseyin G. Yurdaydın tarafından neşredilmiştir (Ankara 1976). Bu neşir sırasında Beyân-ı Menâzil’de geçen menzil adları, çeşitli kaynak ve araştırmalarda bulunan menzil adlarıyla karşılaştırılmış, böylece bunların mümkün olduğunca doğru olarak tesbitine çalışılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Nasûhü’s-Silâhî [Nasûh-i Matrakı], Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultan Süleyman Han (nşr. Hüseyin G. Yurdaydın), Ankara 1976; Fr. Taeschner, Das Anatolische Wegenetz nach Osmanischen Quellen, Leipzig 1924-26, I-II, tür.yer.; a.mlf., “Muhtelif Devirlerde Anadolu’nun Yolları ve Cihan Münakalâtına Nazaran Vaziyeti” (trc. Hamit Sadi), DEFM, I/1-2 (1927), s. 96-108; a.mlf., “The Itinerary of the First Persian Campaign of Sultan Süleyman 1534-1536, According to Nasūh al-Matrākī”, Imago Mundi, XIII (1956), s. 53-55; Hüseyin G. Yurdaydın, Matrakçı Nasuh, Ankara 1963, tür.yer.; a.mlf., “Matrakçı Nasuh’un Minyatürlü İki Yeni Eseri”, TTK Belleten, XXVIII/110 (1964), s. 229-233; Hamit Sadi Selen, “XVI. Asırda Yapılmış Anadolu Atlası: Nasuh Silâhî’nin Menâzil’i”, TTK Bildiriler, II, İstanbul 1943, s. 813-817; Albert Gabriel, “Les Étapes d’une Campagne dans les deux Irak d’après un Manuscrit Turc du XVIe siècle”, Syria, IX, Paris 1928, s. 328-345; Walter B. Denny, “A Sixteenth-Century Architectural Plan of Istanbul”, Ars Orientalis, VIII, Washington 1970, s. 49-63; Normal J. Johnston, “The Urban World of Matraki Manuscript”, JNES, XXX/3 (1971), s. 27-31.

Hüseyin Gazi Yurdaydın