BÎBÎ

Eski Türk devletlerinin bir kısmında yüksek rütbeli kadınların isimlerinin başında unvan olarak kullanılan bir kelime.

Aslının Eski Türkçe bübi “hanım” veya Farsça bîve “dul kadın” olduğu ileri sürülen kelimenin, birçok dilde bulunabilecek bir “lallwort” (çocuksu kelime) olması da mümkün görülmektedir. Önceleri Farsça’da “evin hanımı, sahibe” anlamında kullanılmıştır. Meselâ son Sâsânî Hükümdarı III. Yezdicerd’in (632-651) kızı Şah Bânû bu unvanı almış ve onun Tahran dolaylarındaki türbesi Bîbî Şah Bânû olarak ün kazanmıştır. Doğu Türkçesi’nde soylu kadınlar için kullanıldığı gibi normal dilde “hanım, büyükanne” karşılığı olarak da kullanılmıştır. XII. yüzyılın ünlü Selçuklu şairi Enverî’nin bir mısraında da geçen bîbî, XIII. yüzyıl boyunca Horasan’da yüksek rütbeli hanımların unvanı olmuştur. Salgurlu prenseslerinden Bîbî Salgom ile Bîbî Terken bunlardandır. Özellikle Hârizmşahlar ve Anadolu Selçukluları saraylarında hizmet etmiş olan Bîbî Müneccime Hatun bu unvanla bilinmektedir. Onun oğlu olan el-Evâmirü’l-Ǿalâǿiyye müellifi Hüseyin b. Muhammed b. Ali el-Ca‘ferî el-Rugadî, kendi adından çok İbn Bîbî şeklinde annesine nisbetle şöhret bulmuştur. Aynı şekilde Şeyh Sâfî’nin iki hanımından biri Bîbî Fâtıma, Timur’un zevcesi de Bîbî Hanım’dır. Bîbî Hanım’ın Semerkant’taki cami ve medresesi de kendi adıyla anılmaktaydı.

Hindistan’ın batısında Seylan adası karşısındaki Melibar’da hüküm süren Bîbî Sultan bu unvanı taşıyan son kadınlardandır. Bîbî Sultan XIX. yüzyıl sonlarında İngiliz ve Portekiz baskılarına karşı Osmanlı Padişahı I. Abdülhamid’den birkaç defa yardım istemiş, fakat zamanın ve durumun elverişsizliği yüzünden bu isteğine olumlu cevap verilememiştir.

Bîbî kelimesi Anadolu Türkçesi’nde “kadın, zevce, hala, büyükanne” mânalarına geldiği gibi günümüzde de Anadolu’nun birçok yerinde “hala, teyze, nine”, hatta “hindi” anlamlarında kullanılmaktadır. İran’da Künbed-i Kābûs’un 16 mil batısında, Kurgan yolu ve nehri üzerindeki şehrin adı Bîbî-Şirvan’dır.

Bîbî kelimesi, 1815’te bir ara moda olmuş bir çeşit küçük kadın şapkası için de kullanılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, Cevdet-Saray, nr. 2323; Cevdet-Dahiliye, nr. 11.786; Doerfer, TMEN, II, 379-382; Räsänen, Versuch, s. 75; Vâsıf, Târih (İlgürel), s. 228; Cevdet, Târih, II, 146-147; Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV/2, s. 157-158; Tarama Sözlüğü, Ankara 1963-77, I, 543; Derleme Sözlüğü, Ankara 1965, II, 677-678; Erdoğan Merçil, Fars Atabegleri, Salgurlular, Ankara 1975, s. 95, 99-105, 107-108; Barthold, İslâm Medeniyeti, s. 69; TA, VI, 328; Cl. Huart, “Bibi”, İA, II, 596-597; H. W. Duda, “Bībī”, EI² (Fr.), I, 1232-1233.

Abdülkadir Özcan