BİH-ÂFERÎD b. MÂHFERVEDÎN

به آفريد بن ماهفرودين

(ö. 131/748-49)

Emevîler’in son dönemlerinde ortaya çıkan ve Mecûsîliği İslâm’ın bazı esaslarına göre yeniden şekillendirmeye çalışan İranlı din reformcusu.

Sîsân veya Sîs diye de tanınır. Kaynaklarda hayatına dair fazla bilgi yoktur. Sadece Nîşâbur’un Havâf bölgesinde yaşadığı bilinmektedir. 129 (747) yılında bir kâhin ve Mecûsî peygamberi olarak ortaya çıktı. Rivayete göre yedi yıl kaldığı Çin’den Havâf’a döndüğü zaman öldükten sonra dirildiğini ve cennetten gelmekte olduğunu, diğer bir rivayete göre kabirde bir yıl ölü olarak kaldıktan sonra oradan çıktığını ve Zerdüşt’ün asıl dinini getirdiğini öne sürdü. Bütün Mecûsîler’den ateşe tapmaktan vazgeçmelerini ve göklerde öğrendiğini iddia ettiği asıl dine uymalarını istedi. Bazı İslâmî esaslardan etkilenerek yeniden şekil vermeye çalıştığı Mecûsîliğin yeni esaslarını Farsça olarak yazdığı bir kitapta açıkladı. Buna göre ateşe tapmayı, ana, kız kardeş ve kız çocuğuyla evlenmeyi, hayvanları ihtiyarlamadan kesmeyi, ölü hayvan eti yemeyi, şarap içmeyi yasakladı. Bunlardan başka güneşe karşı dönmek ve tek diz üzerinde durmak suretiyle günde beş veya yedi defa dua etmeyi, zekât vermeyi, saçları uzatmayı ve Zerdüşt’ün peygamberliğine inanmayı emretti. Davetine pek çok Mecûsî’nin uyması ve görüşlerinin yayılması üzerine Mecûsî din adamları (mubedler) harekete geçerek kendisini Ebû Müslim’e şikâyet ettiler. Ebû Müslim de onu Şebîb b. Dâh ve Abdullah b. Saîd vasıtasıyla müslüman olmaya ve Abbâsî idaresine boyun eğmeye davet etti. Bih-âferîd İslâmiyet’i kabul etmiş görünmekle birlikte kâhinliğe devam etti; bunun üzerine Nîşâbur’da bazı taraftarlarıyla beraber öldürüldü (İbnü’n-Nedîm, s. 407). Ölümünden sonra Sîsâniyye (Sîsiyye), Üstâdiyye, Bih-âferîdiyye gibi adlarla anılan ve IV. (X.) yüzyıla kadar faaliyetlerini sürdüren taraftarları onun sarı bir katır üzerinde göğe yükseldiğini, bir gün dünyaya dönerek düşmanlarından intikam alacağını iddia etmişlerdir.

Abdülkāhir el-Bağdâdî, dört Mecûsî fırkasından biri olan Bih-âferîdiyye’nin, diğer Mecûsîler’e nisbetle İslâm’a yakın bazı görüşlerinin bulunmasına rağmen kestikleri hayvanların etini yemenin, kadınlarıyla evlenmenin câiz olmadığını ve kendilerinden cizye kabul edilemeyeceğini, kısaca onlara Ehl-i kitap muamelesi yapılamacağını belirtir (el-Fark, s. 214).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Nedîm, el-Fihrist, s. 407; Muhammed b. Ahmed el-Hârizmî, Mefâtîhu’l-Ǿulûm, Kahire 1342, s. 26; Bağdâdî, el-Farķ (Kevserî), s. 214; Şehristânî, el-Milel (Kîlânî), I, 238; Browne, LHP, I, 308-310; S. M. Stern, Studies in Early IsmaǾilism, Leiden 1983, s. 43-46; “Bih’âfrîd”, İA, II, 603-604; D. Sourdel, “Bihǿāfrīd b. Farwardīn”, EI² (İng.), I, 1209.

Ahmet Saim Kılavuz