BİRGİ

Aydınoğulları Beyliği’nin ilk merkezi, bugün İzmir ilinin Ödemiş ilçesine bağlı bucak.

Bozdağ’ın (2159 m.) güney eteklerinde tepeler arasında, dağdan inen Sarıyar deresinin iki yamacında kurulmuş olup denizden yüksekliği 390 metredir. Yörede bazı antik şehirler olmakla birlikte Birgi bir Ortaçağ şehri olarak gelişme göstermiştir. Hypaiapa antik şehrinin


yer aldığı bölgede yerleşmenin milâttan önce 3000’lere kadar indiği sanılmaktadır.

Birgi yöresi Frig, Lidya, Pers, Bergama ve Roma hâkimiyetinde kaldıktan sonra Bizans idaresine geçti. Birgi bu dönemde savunma maksadına yönelik olarak ovaya bakan yüksek bir mevkide kale-şehir olup Pyrgion veya Pyrgi adlarıyla anılmaktaydı. Şehrin bugünkü ismi de buradan gelmektedir. Bölgeye yönelik ilk Türk akınları XI. yüzyılda Selçuklular tarafından gerçekleştirildi. 1193-1199 yılları arasında metropolitlik derecesini kazanan Pyrgion, XIII. yüzyıl sonlarında bölgede faaliyet gösteren Menteşe Bey’in damadı Sasa Bey’in hücumlarına hedef oldu. Sasa Bey şehri, Bizanslılar tarafından bölgeye sevkedilen Katalanlar’ın çekilmesinden hemen sonra muhtemelen 1304’te aldı; onun fütuhatına katılan Aydınoğlu Mehmed Bey ise burayı 1307’de ele geçirerek kurduğu beyliğin merkezi yaptı. Hatta 1312’de burada bir cami, türbe ve medrese inşa ettirdi; onun hâkimiyetindeki bölge Memleket-i Birgi adıyla anıldı. Nitekim Ömerî Aydın-ili için bu tabiri kullandığı gibi İbn Battûta’nın eserinde de benzeri bir ifadeye rastlanır. İbn Battûta 1333’te yaz mevsiminde Bozdağ’daki sayfiyesinde bulunan Mehmed Bey’i ziyaret ettikten sonra onunla birlikte geldiği Birgi’yi güzel ve zengin bir belde olarak tarif eder. Mehmed Bey’in Birgi’deki sarayını gören İbn Battûta onun çeşitli ihsanlarına nâil olmuş, şehirdeki ilim adamları, müderris ve fakihlerle tanışmış, onların ihtişamına ve yaşayışlarına hayran olmuştu. Onun Birgi’den ayrılmasından hemen sonra Mehmed Bey vefat etti (1334). Yerine geçen oğlu Gazi Umur Bey burada tahta çıktı ve üç gün kadar Birgi’de kaldıktan sonra İzmir’e döndü. Aydınoğulları’nın hâkimiyeti devrinde Birgi bir metropolitlik olma özelliğini sürdürüyordu. Hatta Efes (Ayasuluk) metropoliti bağımsız Birgi metropolünün kendisine bir piskoposluk olarak bağlanması için çalışıyordu. İki metropolitlik arasındaki tartışmalar ve suçlamalar İstanbul patrikliğinin müdahalesine yol açmış, mahallinde bir soruşturma bile yaptırılmıştı. Nihayet 1378’de Birgi piskoposluk olarak Efes’e bağlandı ve XV. yüzyılın başlarındaki çalkantılı döneme kadar faaliyet gösterdi.

Birgi 1391’e doğru Îsâ Bey tarafından Osmanlılar’a terkedildi. Ancak Ankara Savaşı’ndan sonra yeniden Aydınoğulları’nın eline geçti, bir ara İzmir Beyi Cüneyd Bey tarafından işgal edildiyse de II. Murad tarafından kesin olarak Osmanlı hâkimiyeti altına alındı. Osmanlı hâkimiyetinde, Aydın sancağına bağlı bir kazanın merkezini teşkil eden Birgi, bilhassa XV. yüzyıldan itibaren XIX. yüzyıla kadar uzanan yavaş ve sürekli bir gelişme seyri gösterdi.

1451’de dokuz mahalleli, nüfusu 1200’e ulaşan bir kasaba durumundaydı. Mahalleleri Dernekpazarı, Kadı, Ahî Germiyan, Sinli, Hisariçi, Sasalu, Taşpazarı, Samet (Sâmût) ve Demirboğa adlarını taşımakta olup bunların arasında en kalabalık olanlarını kale içindeki Hisariçi mahallesiyle Sinli ve Samet adlı mahalleler teşkil ediyordu. Demirboğa mahallesinde oturan hıristiyanların nüfusu ise otuz kadardı (BA, TD, nr. 1/1 m., s. 331-338). 1475’e doğru Birgi’nin sadece hıristiyanların oturduğu Demirboğa mahallesi ortadan kalktı; tamamını müslümanların oluşturduğu nüfusu biraz artış göstererek 1380 dolayına ulaştı. Sinli mahallesi ayrıca Elekçi adıyla da şöhret kazandı. En kalabalık mahallesi şehir dışındaki Samet idi (BA, TD, nr. 8, s. 1-5). XVI. yüzyılın başlarında Birgi nüfus ve fizikî yönden gelişmeye başladı. 1512’de mahalle sayısı on ikiye ulaşmıştı. Bu defa tamamen müslümanların yerleşmiş olduğu Demirboğa mahallesi yeniden iskâna açılmış, Sarubey, Kızılmescid ve Hıdırlık (Kadı) mahalleleri kurulmuştu. Ayrıca şehrin iskânı için bazı yörük grupları da buraya yerleştirilmişti. Bunlar şehrin dış mahallesi olan Samet’e kayıtlı olup Vakkaslar, Dânişmendlü, Kutlubeylü ve Eğricedere adlarını taşıyan dört cemaate mensuptular. Şehrin nüfusu ise 2400 civarındaydı ve bunun 100 kadarını yeniden buraya yerleştikleri anlaşılan hıristiyanlar teşkil ediyordu. Samet hâlâ en kalabalık mahalle olma özelliğini sürdürüyordu (BA, TD, nr. 87, s. 196-205). 1530’a doğru nüfusu 2000’e inen, ancak fizikî durumunu koruduğu anlaşılan Birgi’de, bu sıralarda çeşitli vakıflar tahsis edilen Aydınoğlu Mehmed Bey Camii ve Medresesi, Aydınoğlu Îsâ Bey Camii ve Türbesi, Hayreddin Mescidi, Kurd Kadı Mescidi, Seferşah Mescidi, Ahî Hayreddin Zâviyesi, Silâhdar Ahmed Zâviyesi, Abdülkâfi Zâviyesi, Hacı Ahmed Zâviyesi, Şeyh Muhiddin Zâviyesi, Muslihiddin Muallimhânesi yer alıyor; ayrıca iki hamam, bir kervansaray, mumhâne ve bezirhâne bulunuyordu (BA, TD, nr. 148, s. 364-369; TD, nr. 166, s. 423-436).

XVI. yüzyılın son çeyreğine doğru Birgi, fizikî yapı ve nüfus bakımından gösterdiği gelişmenin son noktasına ulaşmıştı. Altı yeni mahalle (Çelebi Kadı, Hacı Sâdi Ahmed Mescidi, Abdülkerim Çelebi Mescidi, Hacı Abid Mescidi, Hacı Kerim Mescidi ve Fatma Bula) kurulmuş ve mahalle sayısı on sekizi bulmuştu. Nüfusu ise 4500 dolayındaydı ve Samet, Hisariçi, Sasalu gibi eski mahalleleri yine en kalabalık iskân yerlerini oluşturuyordu. Şehrin dış mahalleleri oldukları anlaşılan yeni kurulmuş mahalleler arasında Çelebi


Kadı en kalabalık yerleşme yeriydi (TK, TD, nr. 129, s. 74-75).

Birgi XVII. yüzyılın başlarında bölgede hüküm süren karışıklıklardan etkilendi. Hatta Birgili olduğu belirtilen Celâlî Cennetkarı oğlu kaleye kapanarak etrafa hücumlarda bulunmuş, Aydın yöresine hâkim olmuş, Tire ve Turgutlu’yu zaptetmiş, ancak Manisa ovasında karşılaştığı Osmanlı kuvvetlerine yenilmiş ve Denizli’ye doğru kaçarken yakalanıp Birgi’ye getirilerek burada idam edilmişti (1625). Muhtemelen bu mücadeleler sırasında Birgi tahribata uğradı. Nitekim şehir bundan sonra uzun süre 1575’teki durumuna bile ulaşamadı. 1662’de yapılan bir avârız* tahririne göre burada on sekiz mahalle bulunuyordu; ancak bunların yedisi muhtemelen tahribattan sonra teşekkül etmiş mahallelerdi. Hisariçi mahallesi ortadan kalkmış, Akmescid, Manastır, Kutlubeyler, Çürük Baba, Dereli, Çakalderesi, Sitte adlı mahalleler ortaya çıkmıştı. Şehrin nüfusu ise 1250 civarındaydı ve bunun sadece üç hânesi gayri müslimdi (BA, MAD, nr. 3032, s. 47, 12-14). Bu tarihten kısa bir süre sonra Birgi’ye gelen Evliya Çelebi ise buranın Bozdağ’ın eteklerinde yer alan, dış surları harap olmuş bir kaleye sahip bulunduğunu, kale içinde 400 ev, aşağı şehirde on sekiz mahalle, yirmi dört cami ve mescid, 2600 kadar ev, yedi sıbyan mektebi, 200 dükkân, iki han ve bir bedesten olduğunu, halkının başlıca geçim kaynağını beyaz iplik dokumacılığının teşkil ettiğini belirtir. Ancak ev sayısı hakkında verilen rakam şüphelidir. 1662’de 1250 kişinin yaşadığı bilindiğine göre bu sayı ya yanlış ya da evlerin çoğu boş olmalıdır. 1677’de yapılan bir başka avârız tahririnde de on sekiz mahalleden ibaret Birgi’nin yaklaşık 1600 dolayında nüfusa sahip olduğu, 1706’da ise nüfusun 1800-1900 dolayında bulunduğu anlaşılmaktadır (BA, MAD, nr. 15623, s. 5; KK, nr. 2791, vr. 33ª-37b, 43ª-43b).

XIX. yüzyılda Birgi, Ödemiş’in önem kazanmasıyla giderek onun gölgesinde kalmaya ve bölgedeki ova şehirlerinin gelişmesiyle de gerilemeye başladı. XIX. yüzyılın başlarında buraya gelen Ch. Texier, pek zarif bir köprü ile iki kısmının birbirine bağlandığı Birgi’yi rengârenk evleriyle ağaçlar ve bahçeler içinde küçük ve şirin bir kasaba olarak tarif eder ve antik eserlerden hiçbir şey bulunmadığını belirterek büyük caminin kurşun kubbeli olduğunu yazar. 1831’de 5900 civarında nüfusu bulunduğu tesbit edilen kasaba, en büyük sarsıntıya XX. yüzyılın ilk çeyreğinde şahit oldu. 1920’de Birgi’yi işgal eden Yunan kuvvetleri 1922’de çekilirken şehri ateşe verdiler. Bunun sonucu birçok ev yandığı gibi derenin doğu yamacındaki mahalleler tamamen ortadan kalktı. Bundan sonra önemini iyice kaybeden Birgi, bugün başlıca ekonomik faaliyeti ziraatin teşkil ettiği, Ödemiş’e 7 - 8 km. mesafede, 1990 sayımına göre 4435 nüfuslu bir kasaba ve bucak merkezidir.

Aydınoğulları devrinde önemli bir kültür merkezi olan Birgi’de meşhur tabip Hacı Paşa da bulunmuştu. Birgi bir kültür şehri olma özelliğini Osmanlılar zamanında da sürdürdü. Kâtib Çelebi’nin kaydettiğine göre Hoca Atâullah Efendi ve Hocazâde adlı ilim adamları burada yetişmişti. Nitekim Birgi’de doğan Hoca Atâullah Ahmed (ö. 1571), Manisa’daki şehzadeliği sırasında II. Selim’in hocalığını yapmış, Birgi’de de bir dârülhadis (medrese) tesis etmişti. Hatta bu medreseye ilk müderris olarak meşhur âlim Mehmed Efendi (ö. 1573) getirilmiş, vefatına kadar ilmî faaliyetlerini sürdürdüğü bu kasabada oturduğu için Birgivî lakabıyla şöhret kazanmıştır. Birgi’nin tahribattan kurtulan en önemli tarihî eseri, Ulucami de denen Mehmed Bey Camii ve Türbesi’dir. Türbede Aydınoğlu Mehmed Bey’den başka Umur Bey, Îsâ Bey ve Bahadır Bey’e ait mezarlar bulunur. Diğer önemli âbideleri arasında Evliya Çelebi’nin de bahsettiği Derviş Ağa Camii ile Kurşunlu Camii ve Karaoğlu Camii ayaktadır. Ayrıca XVIII. yüzyıldan kalma Çakırlar’ın Tâhir Bey Konağı da sanat değeri yüksek bir tarihî eser olarak bugüne ulaşmıştır.

Birgi’nin merkezi olduğu kaza ise XVI. yüzyıl başlarında 106 köy, on üç çiftlik ve mezraadan ibaretti ve burada 15 - 16.000 kişi yaşıyordu. Kazanın Birgi’den başka diğer bir kasabası ise Balyambolu idi. Kazada toplam altı cami, dokuz mescid, on yedi zâviye, sekiz hamam, 345 vakıf dükkân yer alıyordu. 1575’e doğru Birgi kazası altmış yedi köye, yedi çiftlik ve beş mezraaya sahipti. XVII. yüzyılda kaza merkez nahiyeden başka Süleyman, Bâdemiye, Şamlıca adlı üç nahiyeye bölünmüştü; toplam köy sayısı ise yetmiş kadardı. Kaza olmaktan çıktığı XIX. yüzyılın ikinci yarısında İzmir iline bağlı Ödemiş kazasının bir nahiyesi haline geldi. Bugün de Ödemiş’in bucağı olan Birgi sekiz köye sahip olup toplam nüfusu 7225’tir (1990).

BİBLİYOGRAFYA:

BA, TD, nr. 1 / 1 m., s. 331-338; nr. 8, s. 15; nr. 87, s. 196-205; nr. 148, s. 364-369; nr. 166, s. 423-436; TK, TD, nr. 129, s. 74-77; BA, MAD, nr. 3032, s. 4-7, 12-14; nr. 3098, s. 5-8; nr. 15623, s. 5; BA, KK, Mevkufat, nr. 2791, vr. 33ª-37b, 43ª-43b; İbn Fazlullah el-Ömerî, Mesâlik (Taeschner), s. 45 vd.; İbn Battûta, Seyahatnâme, I, 329-334; Enverî, Düsturnâme, s. 17, 33, 35; Atâî, Zeyl-i Şakāik, s. 149, 161, 462; Kâtib Çelebi, Cihannümâ, s. 637; a.mlf., Fezleke, II, 72; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IX, 173-177; Texier, Küçük Asya, II, 57; Kāmûsü’l-a‘lâm, II, 285-286; Cuinet, III, 516-517; M. Halil Yınanç, Düsturnâme-i Enverî, Medhal, İstanbul 1929, s. 21, 23; Uzunçarşılı, Kitâbeler II, İstanbul 1348 / 1929, s. 105; a.mlf., Anadolu Beylikleri, s. 104-119; P. Wittek, Menteşe Beyliği (trc. O. Şaik Gökyay), Ankara 1944, s. 36-38, 43, 113-114; W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası (trc. Mihri Pektaş), İstanbul 1960, s. 11, 117, 481; R. M. Riefstahl, Cenubu Garbî Anadolu’da Türk Mimarisi (trc. Cezmi Tahir Berktin), İstanbul 1941, s. 20 vd.; Himmet Akın, Aydınoğulları Tarihi Hakkında Bir Araştırma, Ankara 1968, s. 24-25, 37-38, 40, 42; Sp. Vryonis, The Decline of Medieval Hellenism in Asia Minor, London 1971, s. 137, 297-298, 315-316, 328-329, 332; E. Zachariadou, Trade and Crusade, Venetian Crete and the Emirates of Menteshe and Aydın (1300-1415), Venice 1983, s. 108, 112-113, 128; Besim Darkot, “Birgi”, İA, II, 632-634; V. J. Parry, “Birge”, EI² (İng.), I, 1234-1235.

Feridun Emecen