BORNU

Orta Sudan’da kurulmuş olan eski bir İslâm devleti ve bugün Nijerya’da bir eyalet.

Nijerya’nın Bornu eyaleti, XX. yüzyılın başlarına kadar varlığını sürdürmüş olan Bornu Devleti’ne ait toprakların bir kısmı Nijerya’da, bir kısmı da Nijer’de kaldığı için bu devletin ancak bir bölümünü kapsamaktadır. Bornu Devleti’nin kuzeyinde Büyük Sahrâ, güneyinde Adamava, doğusunda Çad gölü ve batısında Hevsa ülkesi bulunuyordu. Yüzölçümü 116.400 km², nüfusu 6.371.000 (1990) olan bugünkü Bornu’nun merkezi Maiduguri’dir ve eyalet kuzeyde Nijer Cumhuriyeti, kuzeydoğuda Çad gölü ve Çad Cumhuriyeti, doğuda Kamerun, güney ve batıda ise Nijerya’nın Gongola, Bauchi ve Kano eyaletleriyle çevrilidir.

Bornu esas itibariyle geniş, kumlu bir ovadır. Kuzeyde Yobe, güneyde Yedresan nehirleri bölgenin sularını Çad gölüne boşaltır. Arazinin ortalama yüksekliği 1000 m. kadar olup güney ve güneydoğu sınırında hafif tepelikler bulunmaktadır. Güneyden kuzeye doğru akan Şari nehri Bornu’nun doğu sınırını teşkil eder ve bölgeyi Bagirmi’den ayırır. İklimi kasım-mart arasında kurak ve serin, mart-haziran arasında kurak ve sıcak, haziran-ekim arasında ise yağmurlu ve sıcak geçer. Genelde sağanak halinde yağan ve güneyden kuzeye doğru giderek azalan yağmurlar Çad gölü çevresinde bataklıkların meydana gelmesine sebep olur. Bitki örtüsü de yağışların azalmasına paralel olarak güneyden kuzeye doğru gittikçe fakirleşir; kuzeyde otlak ve çalılıklar, güneyde ise savanlar önemli yer tutar.

Bornu halkı Kenuri, Fülânî, Hevsa, Şüve Arapları ve Berberîler’den meydana gelmiştir; bu unsurların günümüzdeki kesin sayı ve oranları belli değildir. Nüfus içerisinde hâkim unsuru teşkil eden Kenuriler Çad gölünün güney ve batısındaki topraklarda yaşamaktadırlar; konuştukları Nil-Sahrâ grubundan Kenurice Nijerya’nın başlıca yerli dillerinden biridir. Kânim-Bornu Devleti’nin idareci sınıfından gelen Kenuriler’in parlak bir tarihî geçmişleri vardır. Nüfus içerisinde ikinci derecede rol oynayan Hevsalar, Bornu’nun batı taraflarında Kano eyaletine yakın yerlerde yaşamakta ve genellikle ticaretle uğraşmaktadırlar. Zinder civarında yaşayan Fülânîler ise esas itibariyle batıdan buraya gelmişlerdir; hayvancılık ve çobanlık yaparlar. Bunların yanında Bornu’da yerleşmiş olan ve Şüve Arapları adı verilen grubun çoğu yerleşik, bir kısmı ise göçebe halde yaşamaktadır. Ayrıca Kotokolar, Keribanalar, Mobberler, Mangalar, Bâbirler gibi sayıları nisbeten az olan çeşitli kabileler de Bornu’nun nüfusu içerisinde yer alırlar. Şehir merkezlerinde ve resmî işlerde İngilizce kullanılmakla beraber halk arasında başta Kenurice olmak üzere Arapça ile Hevsa ve Fülânî dilleri konuşulmaktadır.

Bornu halkının hemen hepsi müslümandır. İslâmiyet buraya XII. yüzyılda bölgeyi ele geçiren Kânimliler vasıtasıyla girmiş, doğudan ve kuzeydoğudan gelen Araplar’la batıdan gelen Fülânîler tarafından da hızla yayılmıştır. Ayrıca Kahire’den ve Fizan’dan başlayan ticaret yollarının son bulduğu yer olması sebebiyle müslüman tüccarların buraya sık sık uğramaları, İslâmiyet’in şehirlerden başlayarak kırsal alanlara doğru tanıtılmasını sağlamıştır. Mâlikî mezhebine bağlı olan müslümanlar arasında Ticâniyye, Kādiriyye, Senûsiyye ve Şâzeliyye tarikatları yaygındır. Sayıları son derece azalmış bulunan animistlerin yanında Bura kabilesine mensup küçük bir hıristiyan grup da mevcuttur.

Bölgenin ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır. Süpürge darısı, darı, yer fıstığı, soğan, susam, pamuk, pirinç ve mısır tarımı ekonomik hayatta önemli yer tutar. Hayvancılık alanında büyük baş hayvan yetiştiriciliği gelişmiştir. Çad gölü çevresinde balıkçılık yapılır. Hurma, incir, balık ve tuz en önemli ticaret ürünleridir. Bölgeden dışarıya canlı hayvan, işlenmiş deri, pamuk ve yer fıstığı ihraç edilir. Demiryolu hattıyla Kano ve oradan da Lagos’a bağlanmış olan Bornu’nun merkezi Maiduguri, aynı zamanda bölgenin sanayi merkezidir. Bornu’yu batıdan doğuya doğru geçen eski Kano-Kukava-Bilma kervan yolunun yerini alan bugünkü Kano-Maiduguri-N’camena yolu hem bölgenin hem de Nijerya’nın ekonomisinde önemli rol oynamaktadır.

Tarih. Bornu’nun tarihi, Çad gölünün doğusunda Dârfûr’dan gelen Zegaveler tarafından kurulmuş olan Kânim Sultanlığı’nın tarihiyle yakından ilgilidir. XIX. yüzyılın ortalarına kadar Bornu’da iktidarı elinde tutan Seyfiye hânedanı önceleri yalnız Kânim’de hüküm sürmüştür. Adını efsanevî şahsiyet Seyf b. Zûyezen’den alan bu hânedandan Hume veya Umme Cilmi’nin (1086-1097) Müslümanlığı kabul etmesiyle hükümdarların gücü arttı. Hacca giderken Mısır’da vefat eden Humay’ın halefi Dûneme (1098-1150) güçlü bir ordu kurdu ve ülkesini genişleterek İslâmiyet’in Çad gölünün doğu tarafında Bornu bölgesine de yayılmasını sağladı. İslâmî ilimler alanında ünlü bir kişi olan May (sultan) Dâlâ Bîrî’den (1151-1177) itibaren devletin sınırları Nil’den Nijerya’ya kadar genişledi; Hafsîler’le iyi ilişkiler kuruldu ve Tîbular’la Fizanlılar’a da boyun eğdirildi. Fakat XIV. yüzyılda çeşitli karışıklıklar çıktı ve ülke kuzeydeki Bulalar’ın işgaline uğradı. Bunun üzerine May Ömer b. İdrîs (1394-1398) taraftarlarıyla birlikte Çad gölünün batı tarafına çekilerek burada merkezi Kafa olan Bornu Devleti’ni kurdu. Ortaçağ’ın tarihçi ve coğrafyacılarından İbn Fazlullah el-Ömerî (ö. 1349), İbn Haldûn (ö. 1406) ve Makrîzî (ö. 1442) eserlerinde bu devletin kendi zamanlarındaki durumundan bahsetmektedirler.


Bornu XV. yüzyılın sonuna doğru bölgenin en güçlü devleti haline geldi. May Ali (Gazî) b. Düneme (1472-1505) kuzeyde Birni N’gazargamu şehrini kurdu ve burayı devletin merkezi yaptı. İç barışı tesis ederek sınırları genişleten Ali Dûneme’nin yerine geçen oğlu İdrîs Katakarmâbi (1505-1526) zamanında Kânim’in de bir bölümü Bornu’ya katıldı. Bornu en parlak dönemini May İdrîs Elevmâ (Alûmâ, ألوما, 1571-1603) zamanında yaşadı. Komşusu Kânim’i hükmü altına alan İdrîs Elevmâ akıllı bir siyasetçi ve bölgede İslâm’ın ilerlemesini isteyen dindar bir kişiydi. Ülkesini siyasî, ekonomik ve askerî yönlerden güçlendirmeye çalışan Elevmâ 1576 yılında Osmanlı Padişahı III. Murad’a bir elçi göndererek bağlılığını bildirdi ve olumlu yönde gelişen münasebetler sonunda Osmanlı Devleti’nden askerî ve teknik yardım sağladı. Bu yardımla Elevmâ’nın çakmaklı tüfeklerle donatılmış bir ordu kurduğu ve özellikle bu ordu sayesinde topraklarını güneye doğru genişleterek Bulalar’ı hâkimiyeti altına almayı başardığı bilinmektedir. Bornu ile Osmanlılar’ın Trablusgarp eyaleti arasında sınırın ortak olması ilişkilerin geliştirilmesinde olumlu rol oynamıştır. Bornu hükümdarları hac ziyaretleri vesilesiyle Osmanlı topraklarından geçmekte ve Osmanlı resmî makamları ile temas kurmaktaydılar. Genel olarak Bornu sultanları komşu müslüman ülkelerin idarecileriyle ilişkilerini geliştirmeye önem vermişlerdir.

İdrîs Elevmâ’nın parlak dönemini iki asır devam eden bir fetret devri takip etti. XVII. yüzyılda birkaç defa meydana gelen kuraklık Bornu’yu iyice sarsarak açlık ve karışıklık içinde bıraktı. Bornu önce Tuaregler’in, sonra da Songaylar’ın saldırılarına uğradı. Seleflerine göre faal bir hükümdar olan Ali b. Ömer (1645-1684) bu saldırıların birinde başşehirde öldürüldü. XIX. yüzyılın başlarında Fülânîler Bornu’ya saldırdılar ve önce buraya bağlı olan Hevsa’yı, sonra da ayaklanan Bornu’daki Fülânîler’in yardımıyla ülkenin tamamını istilâ ettiler (1808). May Ahmed b. Ali (1793-1808) devletin merkezini Kurnava’ya nakletmek zorunda kaldı. Bu sırada adını duyuran Şehu Muhammed el-Emîn el-Kânimî (Şeyh Laminû; ö. 1837) adında bir âlim Bornu’nun Fülânîler’den kurtarılmasında önemli rol oynadı. Aslen Fizanlı olan Kânimî Bornu ile Murzuk’ta eğitim görmüş, 1790’da hacca giderek orada birkaç yıl kaldıktan sonra geri dönüşünde Ngala şehrine yerleşip buradaki mahallî sultanın kızıyla evlenmişti. Fülânîler Bornu’ya saldırdıklarında Kanembular’la Şüve Arapları’ndan bir ordu kuran Kânimî onları yenilgiye uğrattı ve elde ettiği zafer büyük bir ün kazanmasına, Bornu’nun siyasî tarihinde etkili bir güç haline gelmesine yol açtı. Bu arada Ahmed b. Ali’nin yerine hükümdar olan oğlu Düneme b. Ahmed (1808-1811) Fülânîler’e karşı mücadeleye başladıysa da başarı sağlayamadı ve Birni N’gazargamu’yu geri alabilmek için Kânimî’den yardım istedi. Bunun üzerine Kânimî kendi ordusuyla hücuma geçerek eski başşehri kurtardı (1809). Bu büyük zafer onun ününü ve nüfuzunu daha da arttırarak devlet yönetimini fiilen ele geçirmesini sağladı. Bu durum May Dûneme’yi rahatsız ettiğinden onu uzaklaştırmanın yollarını aramaya başladı; fakat Kânimî daha çabuk davranarak Dûneme’yi tahttan indirdi ve yerine amcası Muhammed Neclerûmâ’yı (1811-1814) geçirdi. Ancak gücü giderek artan Kânimî, yeni hükümdarın da kendisini saf dışı bırakmak istediğini anlayınca bu defa da onu tahttan uzaklaştırıp daha kolay anlaşacağına inandığı Dûneme’yi yeniden başa getirdi (1814). Fakat bir süre sonra Bagirmi sultanıyla iş birliğine giden Dûneme yine ondan kurtulmak için plan yapmaya başladı, ancak bu defa da başarılı olamadı ve çıkan karışıklıklarda öldürüldü (1818). Yerine kardeşi İbrâhim (1818-1846) hükümdar oldu ve Kânimî’nin devlet yönetimindeki otoritesini kabul etmek zorunda kaldı. May İbrâhim döneminde ülkedeki kabileler üzerinde yeniden otorite sağlanmasında, altı yıl devam eden savaş sonunda Bagirmi’ye boyun eğdirilmesinde ve Fizan ve Trablusgarp’la iyi ilişkiler kurulmasında Kânimî’nin büyük rolü oldu. Kânimî öldüğünde yerini oğlu Ömer aldı ve onun rolünü devam ettirmeye çalıştı. Şehu Ömer (ö. 1881) ilk yıllarda May İbrâhim adına iktidarı kullandı ve komşularla olan iyi ilişkileri sürdürmeye özen gösterdi. Şehu Ömer’in devlet yönetimindeki nüfuzunu kabullenemeyen Seyfiye hânedanı taraftarlarının Vedaylılar’la iş birliği yaparak ona karşı harekete geçmeleri üzerine Şehu Ömer May İbrâhim’i hapsettirdi ve Veday ordusu üzerine yürüdü; fakat başarılı olamadı ve hapisteki hükümdarı idam ettirerek ülkenin batısına doğru çekildi (1846). Veday ordusu Şehu Ömer’in babası Kânimî’nin kendine yönetim merkezi olarak kurduğu fiilî başşehir Kukava’yı ele geçirip tahrip ettikten ve çeşitli yerleşim merkezlerini yağmaladıktan sonra ülke topraklarını terketti. Aynı yıl Seyfiye hânedanı taraftarları May İbrâhim’in oğlu Ali’yi hükümdarlığa getirdilerse de yeni hükümdar Şehu Ömer’e karşı yapılan savaşta öldü ve böylece bu hânedan son bulmuş oldu. Seyfiye hânedanı taraftarlarını etkisiz hale getiren Şehu Ömer devlet yönetiminde tek kişi olarak kaldı; fakat bütün yetkileri elinde topladığı halde kendini sultan ilân etmeyerek “şehu” unvanı ile yetindi. Şehu Ömer yönetimine karşı zaman zaman ayaklanmalar olduysa da o bunlardan fazla etkilenmedi ve ölünceye kadar Bornu’yu yönetti. Yerine geçen oğulları Bû Bekr (1881-1884), İbrâhim (1884-1885) ve Hâşim (1885-1894) yine “şehu” unvanıyla hükümdarlık yaptılar. Şehu Ömer’in son zamanlarında başlayan Bornu’nun gerilemesi oğulları döneminde giderek hızlandı ve devlet mekanizması iyice sarsıldı. Halkın askerliğe ve devlet yönetimine ilgisi ve güveni kalmadı; taşradaki mahallî idareciler merkezi dinlemez hale geldiler.

XIX. yüzyıldan önce Kânimî’nin kurduğu idarede sultanın geniş yetkileri vardı ve devletin ileri gelenleriyle eşrafın üye bulundukları bir danışma meclisi (nôkena) yönetim işlerinde ona yardımcı oluyordu. Meclis üyelerinin bir kısmı hür (kambés), bir kısmı da köle kökenli (kachelas) idiler. Siyasî otorite Kukava’da oturan şehu ile kabile başkanlarının elinde bulunuyordu. İdarî bakımdan ülke şehunun doğrudan yönettiği Bilâd-i Kukava


denilen bölge ile onun tayin ettiği yerli kabile reisleri tarafından yönetilen bağlı sultanlıklar şeklinde bölünmüştü. İslâm’ın bir devlet dini olduğu Bornu’da önde gelen şahsiyetler kadı ve imam gibi din görevlileriydi.

XIX. yüzyılın sonlarına doğru Bornu, Bagirmi Sultanı Rabih b. Zübeyir’in hâkimiyetine girdi (1893). 1896’ya kadar ülkenin tamamını ele geçiren ve Dikoa’yı merkez edinen Rabih 1900’de Fransız sömürge ordusu tarafından mağlûp edilerek öldürülünce yerine oğlu hâkimiyetini devam ettirmek istedi, fakat Fransızlar karşısında tutunamadı. 1902 yılında Bornu Fransa, İngiltere ve Almanya arasında paylaşıldı. Kânim ile Damergu Fransız, Kukava ile birlikte Ngornu ve merkezî Bornu İngiliz, Dikoa ile güney bölgesi Alman sömürge idarelerine bağlandı. I. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’nın elindeki bölge de İngiltere’nin hâkimiyetine geçti ve Bornu Nijerya sömürgesi içinde bir emirlik olarak yer aldı; Nijerya’nın bağımsızlığını kazanması üzerine de 1967 yılında eyalete dönüştürüldü.

BİBLİYOGRAFYA:

Aziz Samih, Şimali Afrika’da Türkler, İstanbul 1937, II, 128; L. Brenner, “Muhammad al-Amīn al-Kānimī and Religion and Politics in Bornu”, Studies in West African Islamic History (Ed. J. R. Willis), London 1979, I, 160-176; P. B. Clarke, West Africa and Islam, London 1982, s. 66-71, 102-104; M. Hiskette, The Development of Islam in West Africa, London 1984, s. 59-67, 194-201; D. H. Spain, “Kanuri”, Muslim Peoples, I, 375-380; İbrâhim Ali Turhân, İmbarâtûriyyetü’l-Bornû el-İslâmiyye, Kahire 1985; J. S. Trimingham, A History of Islam in West Africa, Oxford 1985, s. 207-213; Mustafa Ali Besyûnî, Bornû fî Ǿahdi’l-üsreti’l-Kânimiyye, 1814-1969, Riyad 1405/1985; Cengiz Orhonlu, “Osmanlı-Bornu Münâsebetine Ait Belgeler”, TD, sy. 23 (1969), s. 111-130, rs. VIII; B. G. Martin, “Maī İdrīs of Bornu and the Ottoman Turks, 1576-78”, IJMES, III/4 (1972), s. 470-490; D. Lange, “Progrès de l’Islam et changement politique au Kānem du XIe au XIIIe siècle: un essai d’interprétation”, JAfr.H, XIX/4 (1978), s. 495-513; Emîn et-Tîbî, “Vüsûlü’l-İslâm ve intişâruhû fî Kânim-Bornû”, Mecelletü Külliyeti’d-DaǾveti’l-İslâmiyye, IV, Trablus 1987, s. 180-190; a.mlf., “Kânim-Bornû bi’s-Sûdâni’l-evsat fi’l-Ǿasri’l-vasît: Ǿalâkāt târîhiyye Ǿarîke bi’l-ǾArab ve’l-müslimîn”, el-Müǿerrihu’l-ǾArabî, XXVII, Bağdad 1988, s. 115-127; G. Yver, “Bornu”, İA, II, 718-725; a.mlf., “Kânem”, a.e., VI, 155-157; a.mlf., “Kanem”, EI² (Fr.), IV, 563-565; C. E. J. Whitting, “Bornū”, a.e., I, 1297-1299; Abdullahi Smith, “al-Kānemī”, a.e., IV, 565.

Davut Dursun