BOZDOĞAN KEMERİ

İstanbul’da Geç Roma-Erken Bizans dönemine ait su kemeri.

Bozdoğan Kemeri, şehrin üçüncü ve dördüncü tepeleri olan Fatih ile Beyazıt arasındaki çukur sahada uzanıyor ve dışarıdan gelen suyun Beyazıt’taki başhavuza


akmasını sağlıyordu. İlk yapılışı hakkındaki bilgiler kesin değildir. Roma İmparatoru Hadrianus zamanında 123 yılına doğru İstanbul’da birtakım su tesislerinin yapıldığı bilinmekte, fakat Bozdoğan Kemeri’nin bunlarla ne derecede ilgili olduğu açık şekilde anlaşılmamaktadır. I. Constantinos tarafından şehir 300’de yeniden kurulduktan sonra tesisler de yenilenmiştir. Genellikle kemerin Valens (364-378) tarafından yaptırıldığı kabul edilir ve bu sebeple “Valens su kemeri” adıyla da anılır. Belki Hadrianus tesislerinden de faydalanılarak 368-378 yılları arasında doğu tarafındaki ucuna, şimdiki İstanbul Üniversitesi merkez binası bahçesinin olduğu yerde, praefectus (belediye başkanı) Clearchus tarafından “Nymphaeum majus” veya “Mymphaeum maximum” olarak adlandırılan büyük bir başhavuz ve çeşme binası yaptırılmıştır. Bozdoğan Kemeri’nin yapımında, bir ayaklanma denemesinden dolayı cezalandırılan Khalkedon (Kadıköy) şehrinin surlarının yıktırılması suretiyle elde edilen malzemeden faydalanıldığı yolundaki iddiayı destekleyen inandırıcı bir dayanak yoktur. Kemerin Hadrianus ve daha sonra I. Theodosius (378-395) tarafından yaptırılan şehir dışı su tesislerine bağlandığı muhakkak olmakla beraber bu şebekenin genellikle sanıldığı gibi Belgrad orman bölgesinden değil batı tarafındaki sulardan beslendiği anlaşılmaktadır. Nitekim Trakya’da Erken Bizans dönemine ait irili ufaklı birçok su kemeri kalıntısı bugün hâlâ görülebildiği gibi Türk devrinde de kullanılan Ma‘zul (Mazlum) Kemer’in de üzerindeki işaretlerden ve yapı tekniğinden bir Geç Roma-Erken Bizans eseri olduğu anlaşılmaktadır. Avarlar’ın 626’da tahrip ettiği Valens su kemeri, surlardan içeri giremediklerine göre Bozdoğan Kemeri olmayıp şehrin dışındaki tesisler olmalıdır ve böylece bunların bütününe VII. yüzyılda “Valens tesisleri” denildiği tahmin edilebilir. Bu su yolları ve herhalde kemer de 758’den sonra V. Konstantinos (741-775) tarafından çok sayıda işçi toplanarak tamir ettirilmiştir. Bozdoğan Kemeri Bizans devrinde başka tamirler görmekle beraber bunların ne derecede oldukları bilinmemekte, yalnız II. Basileios tarafından 1019’da yaptırılan bir bölüm tanınmaktadır. Bizans’a batıdan gelen kuşatmalar sırasında şehrin dış şebekesi tahrip edildiğine göre Bozdoğan Kemeri’nin aralıklı olarak çalıştığına ihtimal verilebilir. Bizans’ın son yıllarında kemerin etrafındaki bağ ve bahçelerin sulanmasına yardımcı olduğu, 1403’te İstanbul’dan geçen İspanyol elçisi Ruy Gonzales de Clavijo’nun seyahatnâmesinden öğrenilmektedir.

Fetihten sonra şehrin su sıkıntısı içinde olduğunu gören Fâtih Sultan Mehmed’in acele bir su şebekesi ihya ettirdiği ve bu arada Bozdoğan Kemeri’nin de devreye girdiği anlaşılmaktadır. Fâtih vakfiyelerinde sadece Kemer adı ile belirtilen eserin bugünkü adını ne zaman ve ne münasebetle aldığı henüz aydınlatılamamıştır. Bazı kaynaklarda görülen ve Bozdoğan adının bir çeşit doğan kuşundan yahut bu adı taşıyan armut veya ona benzer gürzden gelmiş olduğu yolundaki görüşler, bu su kemeriyle aralarında ilgi kurulamadığından inandırıcı sayılmazlar. II. Bayezid (1481-1512) ve Kanûnî Sultan Süleyman (1520-1566) zamanlarında yapılan su tesislerinde de Bozdoğan Kemeri üzerinden yeni su yolları (Halkalı suyu) geçirilmiştir. Kemerin Şehzade Camii yakınındaki kısmının, öteden beri sanıldığı gibi caminin Haliç tarafından görünümünü kapattığı için yıktırılmadığı artık anlaşılmıştır. Bu kısmın büyük bir depremde, muhtemelen “kıyâmet-i suğrâ” denilen 1509 yılı depreminde yıkıldığı 1607 tarihli bir su yolu haritasından öğrenilmektedir. Bu haritaya dayanarak kemerin Türk devrinde aldığı Bozdoğan adının bu yıkılma ile ilgili olduğu ve haritada görülen Bozulgan Kemer adının zamanla Bozdoğan Kemeri şekline dönüştüğü ileri sürülmektedir. Bu yıkılma sonunda Şehzadebaşı-Vefa bölgesinde bir süre su toplandığından bir gölcük meydana gelmiş ve buna “büyük batak” denilmiştir. İlk Kırkçeşme sularının şehre getirilmesine yardımcı olan kemer Süleymaniye su yolu yapıldığında (964/1556-57) bu şebekeye hizmet etmiş ve bilhassa Sarây-ı Âmire’nin suyunun nakline yaramıştır.

Bozdoğan Kemeri’nin doğu bölümü Sultan II. Mustafa tarafından 1109’da (1697-98) tamir ettirilmiş ve bu münasebetle, tarih beyti, “Şâd-âb kılıp âlemi izzile Sultan Mustafâ / Bâlâ-yı tâk-ı serbülend mâü’l-hayâta nâvedan” olan beş satırlık bir kitâbe kuzey cephesinde 45. pâyenin yüzüne konulmuştur. Bundan sonra da zaman zaman ufak tamirlerin yapıldığı bilinmektedir. 23 Ağustos 1908’de İstanbul’un bu bölgesini mahveden büyük yangının sabahında çevredeki bütün cami ve mescidler yandığından ezanın kemerin üstünden okunduğu o günleri yaşayanlar tarafından söylenmektedir. II. Dünya Savaşı’ndan önceki yıllarda İstanbul’un nâzım planını hazırlayan H. Prost, şehri Galata-Beyoğlu’na bağlayan ana caddenin (Atatürk Bulvarı), Bozdoğan Kemeri’nin heybetini belirtecek şekilde onun altından geçirilmesine özen göstermiştir.

Bugünkü haliyle Bozdoğan Kemeri tamam olmayıp her iki ucundan ve doğudaki bölümünün içinden bazı parçaları eksiktir. Fatih tarafındaki ucundan 50 metrelik bir parçasının yakın tarihlerde eksildiği bilinmektedir. Kemerin bugün mevcut olan parçalarının Fatih tarafından itibaren 1’den 40’a ve 46’dan 51’e kadar olan gözleri Roma devri yapısıdır; 52-56. gözler Kanûnî Sultan Süleyman, 41-45. gözler ise II. Mustafa devirlerinde tamir ettirilmişlerdir. Şehzade Camii ile Delikanlı sokağı arasındaki parçasından ise toprak üstünde hiçbir iz kalmamıştır. En üst kenarı deniz seviyesinden 61 m. yüksekte olan kemerin, 1-17. gözleri tek sıra, 18-73. gözleri ise çift sıra halindedir; diğer uçta gözlerin yine tek sıraya indikleri görülür. Kemerin genişliği Fatih tarafı ucunda 3,40 m. ile başlamakta, gözlerin çift kat olduğu yerde 5,65 metreyi bulmakta ve doğu ucuna yaklaşırken 4,30 metreye inmektedir. Aslında su kemerin üstünden açık bir kanal içinde geçirilmekte iken sonraları künkler döşenmiş, daha sonra da demir borular konulmuştur. Bu borulardan gelen su yakın tarihlere kadar Süleymaniye Camii’ne ve Beyazıt’tan itibaren yer altı kanalı ile Ayasofya taksimine ve oradan da Topkapı Sarayı’na gidiyordu. Kemerin zeminden şimdiki yüksekliği bazı kısımlarda 28-29 metreyi bulmaktadır. Uzunluğu ise Fatih’ten Şehzade Camii’ne kadar olan parçası 592,40 m., Beyazıt tarafındaki parçası 199,28 m. olduğuna göre, bu uzunluğa aradaki eksik kısım ve batı ucunda yıkılan parça da eklendiğinde 971 metreyi bulmaktadır; şüphesiz ilk yapıldığında her iki ucunda da biraz daha ileri uzanıyor olmalıydı.

Muntazam kesme taşlarla inşa edilen Bozdoğan Kemeri’nin orijinal teknik özellikleri, en iyi durumda kalabilmiş olan 25. gözde görülmektedir; bazı kısımlarda ise tuğladan yapılmış yamalar dikkati çeker. 1988 yılında belediye tarafından büyük bir onarım faaliyetine girişilerek Atatürk Bulvarı üzerinde uzanan en göze çarpıcı kısmında cephelerinin temizlenip takviye edilmesine çalışılmış, bu arada zeminde yapılan kazılarla da


temel taşları meydana çıkarılmıştır. Yangınlardan ve tabiat tesirlerinden zarar görmemiş olan alt kısımlarda taşların çok düzenli bir biçimde kesilmiş ve bağlanmış olduğu görülmektedir.

İstanbul’un en eski eserlerinden biri olan Bozdoğan Kemeri, Geç Roma ve Bizans devirlerinde şehrin su ihtiyacının karşılanmasına yardım etmiş ve bütün Osmanlı devri boyunca da Türk su şebekesinin bir parçası olarak bu hizmetini sürdürmüştür; bunun için de devamlı bakım görmüştür.

BİBLİYOGRAFYA:

K. O. Dalman, Der Valens-Aëquadukt in Konstantinopel, Bamberg 1933; W. Müller-Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 273-277; Kâzım Çeçen, İstanbul’un Vakıf Sularından Halkalı Suları, İstanbul 1991; R. Ekrem Koçu, “Bozdoğan Kemeri”, İst.A, VI, 3062-3064.

Semavi Eyice