BU‘D

البعد

Cismin boyutlarından her birini ifade eden klasik felsefe terimi.

Bu‘d genel olarak “iki şey arasındaki en kısa mesafe” (boyut, imtidâd) diye tarif edilir. Kelâm ilminde bu‘d, halâ* ile aynı mânada olmak üzere, gerçek varlığı olmamakla birlikte, cisimde bulunduğu veya kendi başına var olduğu farzedilen ve cismin kendisine bürünmesine elverişli olduğu düşünülen itibarî bir boyuttur.

Klasik felsefede boşluğun (halâ) gerçek varlığı olduğunu düşünen atomist filozoflara göre bu‘d, ya maddeye nüfuz edip cisimle birlikte bir araz olur ki buna “ta‘lîmî cisim” denir; veya kendi başına varlığını sürdüren maddeden bağımsız soyut (mücerred) bir cevher olur, buna da “meftûr bu‘d” denir. Bu görüşte olanlar akıl, nefis, cisim, madde ve sûretten ibaret beş cevhere altıncı cevher olarak “mücerred bu‘d”u ilâve ederler. Boşluğun gerçek varlığı olmadığını savunan filozoflar ise mücerred bu‘d görüşünü reddetmişler ve “cisimle kaim olan uzantı” anlamında bir tek bu‘d kabul etmişlerdir.

Cisimlerin boyutlarını teşkil eden üç bu‘ddan yükseklik (tûl), iki nokta arasındaki tek boyutlu mesafedir; buna çizgi de denir. Genişlik (arz), ilk bu‘du dik olarak kesen ve onunla birlikte yüzeyi (satıh) oluşturan ikinci mesafe, derinlikse (umk), diğer iki bu‘du dik olarak kesen üçüncü mesafedir. Böylece bu üç bu‘d bir yerde birleşerek hacmi meydana getirir. Bununla birlikte İbn Sînâ’ya göre her cismin bu üç bu‘du birden taşıması ve üç yüzeyli olması gerekmez. Zira yükseklik, genişlik ve derinlikten her biri çizgiyi hatırlatır. Oysa meselâ kürede çizgi yoktur ve tek yüzeyi vardır. Aynı şekilde üç bu‘d birbirinden uzun ve kısa oluşlarına göre ayırt edilir. Halbuki küpte bütün boyutlar birbirine eşit olduğundan farklı üç bu‘ddan söz edilemez. Esasen cismin kendisi cevher olup ondaki bu‘dlar, şekiller vb., cismin mahiyetinde bulunmayan ve ona sonradan katılmış olan arazlardır.

Astronomide bu‘d, “yıldızla felek-i a‘zam arasındaki mesafe” anlamında kullanılır.

BİBLİYOGRAFYA:

A. Lalande, Vocabulaire Technique et Qritique de la Philosophie, Paris 1976, s. 236; Cemîl Salîbâ, el-MuǾcemü’l-felsefî, Beyrut 1982, I, 213-214; İbn Sînâ, eş-Şifâǿ, s. 61-64; Cürcânî, Şerhu’l-Mevâkıf, I, 485, 489-490; Tehânevî, Keşşâf, I, 115-116.

M. Naci Bolay