BÜLBÜLDAĞI

Batı Anadolu’da İzmir’e bağlı Selçuk ilçesinin güneybatısında, üzerinde Hz. Meryem’e nisbet edilen bir evin bulunduğu tepe.

Selçuk ilçesine 12 km. uzaklıkta bulunan Bülbüldağı’nın arkeoloji ve dinler tarihi bakımından önemi, eteğinde tarihî ve turistik yerleşim merkezleri bulunmasından kaynaklanır. Bunların başında Peleponnes ve İyon adalarından gelme göçmenler tarafından kurulan Efes şehri gelir. Bazı rivayetlere göre Efes Amazonlar tarafından kurulmuş ve burada dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı da bunlar tarafından yapılmıştır.

Bu bölge Hıristiyanlığın doğuşundan sonra da önemini korumuştur. Ashâb-ı Kehf’in Kral Dakyanus (Decius) zamanında mağaraya sığınarak 309 yıl süren mûcizevî uykularını tamamladıkları mağaranın Bülbüldağı’nın eteklerinde olduğuna inanılmaktadır. Kur’an’da da yer alan bu olayın (bk. el-Kehf 18/9-26) Tarsus, Elbistan ve Antakya gibi yerlerde geçtiğine dair farklı rivayetler vardır.

Bizans kaynaklarına göre havâri Yuhanna’nın (Saint Jean) mezarının da buradaki bir tepe üzerinde bulunması dolayısıyla bu bölgeye Latince Ayasuluk (Ayaslug) denilmiştir. Saint Jean Kilisesi ve Hz. Meryem’e nisbet edilen ev dolayısıyla hıristiyanlar son yıllarda bölgeyi bir ziyaret yeri haline getirmişlerdir. Ancak eski kaynaklarda Hz. Meryem’in buraya geldiği, burada öldüğü hakkında açık bir ifade yoktur. Bu bölgede Hz. Meryem’e isnat edilen bir mezar da mevcuttur. Buna karşılık Kudüs’te de ona nisbet edilen iki mezar daha bulunmakta olup bunların biri Jeoshaphat (Kedron) vadisinde, diğeri Gethsemani’dedir (geniş bilgi için bk. Tümer, s. 89-98). Bu konuyu ilk defa araştıran eski kilise babalarından Epiphanius (ö. 403), Yuhanna’nın Meryem’i Efes’e götürdüğünü hiçbir yerde okumadığını söylemektedir (a.g.e., s. 87).

Bütün bunlara rağmen XIX. yüzyılın başında Catherine Emmerich adlı bir Alman mistiği Hz. Meryem’in evinin Bülbüldağı’nda bulunduğu iddiasını ortaya attı. Başlangıçta bu iddia kilise yetkililerince reddedildi. Çünkü 431’deki Efes Konsili’nde Hz. Meryem’e “Theotokos” (tanrıyı doğuran) unvanı verilmiş, daha sonra günahtan, hatta aslî günah*tan muaf ve ölümsüz sayılmış, Papa IX. Pius 1854’teki papalık bildirisiyle onun günahsızlığını ilân etmişti; nihayet 1950’de Papa XII. Pius Îsâ gibi Hz. Meryem’in de göğe yükseldiğini açıklamıştı. Ancak tarihî delillere ve yaygın inanışa pek uygun düşmemekle beraber Catherine Emmerich’in yukarıdaki iddiası bazı kilise çevrelerini harekete geçirdi. Lazarist rahiplerin Bülbüldağı’nda buldukları ev (şimdi Meryemana Evi deniliyor) ve ayazmayı içine alan 919 dönümlük arazi, Fransız uyruklu Lazarist başrahip M. Joseph B. Gabriel (Türkçe kayıtlarda M. Josef B. Gavriel) adına satın alındı ve Kuşadası Tapu Sicil Muhafaza Memurluğu’nda tescil ettirildi. Halbuki bu evi bölgede yerleşen ilk hıristiyan topluluktan kalma bir yapı olarak görenler yanında Efes Konsili dolayısıyla yapıldığını ve Hz. Meryem adına ithaf edilen yüzlerce binadan biri olduğunu ileri sürenler de vardır.

Çeşitli ülkelerdeki Hz. Meryem’le ilgili makamlardan biri olarak kabul edilebilecek Bülbüldağı’ndaki bu yeri 1967’de Papa VI. Paul de ziyaret etti ve burasını “resmî kutsal hac mahalli” ilân etti. Böylece hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Bülbüldağı’ndaki bu evde her yıl 15 Ağustos’ta âyinlerle “Meryem’in göğe çıkma bayramı” bir hac havası içinde kutlanmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

L. Heidet – L. Pirot, “Assomption, Thèse du Bulbul-Dagh”, DB2, I, 647-652; Hikmet Tanyu, Dinler Tarihi Araştırmaları, Ankara 1973, s. 126-134; Günay Tümer, Hıristiyan ve İslâm Dinlerinde Meryem (doçentlik tezi, 1979), AÜ İlâhiyat Fakültesi, s. 83-98; TA, XXIV, 22-23.

Orhan Seyfi Yücetürk