ÇANDARLI İBRÂHİM PAŞA

(ö. 905/1499)

Osmanlı vezîriâzamı.

Çandarlı Halil Paşa’nın küçük oğludur. 833 (1429) veya 834 (1430) yılında Edirne’de doğdu. Kaynaklarda adına ilk defa Edirne kadısı olarak rastlanır. Bu sebeple medreseden yetiştiği ve ilmiye sınıfına mensup olduğu söylenebilir. Ancak kimlerden ders gördüğü ve daha önce hangi vazifelerde bulunduğu bilinmemektedir. Fâtih Sultan Mehmed’in, babası Halil Paşa’yı katlettirmesine ve diğer kardeşleriyle beraber bir ara sıkıntı çekmiş olmalarına rağmen İbrâhim Çelebi’nin Edirne’nin Gazi Hoca mahallesinde oturduğu, kısa bir mâzuliyetten sonra yeniden Edirne kadılığına getirildiği, 1453, 1460-1461 ve 1465 yıllarında Edirne kadısı olarak görev yaptığı anlaşılmaktadır.

İbrâhim Çelebi, Edirne kadılığından sonra kazasker oldu ve 1468 yılında Amasya sancak beyi Şehzade Bayezid’in lalalığına getirildi. Mart 1473’te Fâtih’in Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan üzerine yaptığı sefer sırasında Bayezid’in lalası olarak bulunuyordu. Daha sonra 1483’te Anadolu kazaskerliği görevini yapmakta iken Kili ve Akkirman seferine katıldı (Temmuz 1484). 1485’te Rumeli kazaskeri oldu. Ardından babası ve dedeleri gibi ilmiyeden ayrılarak idarî göreve başladı. 1486 Şubatında üçüncü, 1487 Şubatında ise ikinci vezirliğe yükseltildi ve II. Bayezid’in Edirne’de yaptırmış olduğu tesislere mütevelli tayin edildi. 1498 Eylülüne kadar ikinci vezirlik hizmetinde bulundu ve bu tarihte Damad Hersekzâde Ahmed Paşa’nın yerine vezîriâzam oldu. II. Bayezid ile birlikte İnebahtı (Lepanto) Seferi’ne çıktı; İnebahtı Kalesi’nin kuşatılması sırasında Ağustos 1499’da vefat etti, naaşı buraya defnedildi. İznik’te babasının türbesinde mevcut kitâbesiz mezar mahallinin sonradan yapılmış bir makam olduğu tahmin edilmektedir.

İbrâhim Paşa babası gibi zengin, cömert, iyilik sever, tedbirli, ileri görüşlü, ilim ve fazilet sahibi bir vezirdi. Tursun Bey’e göre yüzü tıpkı babasına benzemekteydi (Târîh-i Ebü’l-Feth, s. 34). Edirne’de vakfetmiş olduğu kitaplar arasında tefsir, hadis, fıkıh, kelâm, tasavvuf, lugat ve edebiyata dair çok kıymetli eserler vardı. Edirne, İstanbul, Bursa ve Kastamonu ile İznik’te çeşitli hayır eserleri meydana getirdi. 859 (1455), 862 (145-758), 866 (1461-62), 869 (1464-65) ve 870 (1465-66) tarihli vakfiyelerinde görüldüğü üzere Edirne kadılığı sırasında bu şehirde bir cami ile medrese, imaret, muallimhâne, çilehâne ve çeşme yaptırmıştı. İstanbul’da Mercan Yokuşu’nda, Uzunçarşı başındaki konağı civarında, Nisan 1494 tarihli vakfiyesiyle sabit ayrıca bir cami ile medrese ve mektebi vardı. Yine aynı vakfiyeden İznik’te bir camii, Kastamonu’da bir medresesi olduğu anlaşılmaktadır. Bursa’da 1488’de inşa edilmiş bir de mektebi bulunuyordu. Bunların vakıfları ise Nisan 1494 ve 1498 tarihli vakfiyelerle düzenlenmişti. Bunlardan başka İstanbul’da Saraçhane’de Mimar Ayaz mahallesinde İbrâhim Paşa Hamamı ile Edirne’de Kazasker Hamamı diye meşhur hamam da onun eseriydi. İbrâhim Paşa ayrıca büyük dedesi Kara Halil Hayreddin Paşa’nın Serez’deki cami evkafını yeni vakıflarla genişletmiştir.

İbrâhim Paşa’nın, biri Dayı Karaca Paşa’nın kızı Hundi Hatun, diğeri Hızır Bey’in kızı Hundi Hatun ve üçüncüsü Çelebi Sultan Mehmed’in kızı Selçuk Sultan kerimesi Hanzâde Hanım Sultan olmak üzere üç hanımından dört oğlu ve üç kızı vardı. Hanımlarından Dayı Karaca Paşa’nın kızı Hundi Hatun’dan olan kızı Şah Hûban Hatice Hatun için Edirne’de Yıldırım Bayezid imareti civarında bir mescid yaptırmıştı. Diğer hanımı Hundi Hatun’un da Edirne’de bir mescidi ve buna ait vakıfları vardı.

BİBLİYOGRAFYA:

Tursun Bey, Târîh-i Ebü’l-Feth (nşr. Mertol Tulum), İstanbul 1977, s. 34; Oruç b. Âdil, Tevârîh-i Âl-i Osmân, s. 49, 114; Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 220-223; Hoca Sâdeddin, Tâcü’t-tevârîh, I, 347; II, 512-514; Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 417-426; İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Çandarlı Vezir Ailesi, Ankara 1986, s. 100-108.

Münir Aktepe