CELÂLEDDİN HÜSEYİN el-BUHÂRÎ

جلال الدين حسين البخاري

Ebû Abdillâh Celâlüddîn Hüseyn b. Ahmed el-Buhârî (ö. 785/1384)

Celâliyye tarikatının kurucusu olarak kabul edilen Hindistanlı mutasavvıf.

707’de (1308) Hindistan’ın Bahâvelpûr bölgesine bağlı Uç’ta doğdu. Şehâbeddin es-Sühreverdî’nin halifelerinden Bahâeddin Zekeriyyâ’nın müridi olan


dedesi Celâleddin Ahmer Hüseyin b. Ahmed (ö. 691/1292), Sühreverdiyye tarikatının Buhâriyye kolunun kurucusudur. Uç’ta Kadı Burhâneddin el-Uççî’den, Mültan’da Rükneddin Ebü’l-Feth el-Mültânî ve Mecdüddin el-Mültânî’den ilim tahsil eden Celâleddin tarikat hırkasını babasından giydi. Sühreverdiyye ve Çiştiyye tarikatlarından hilâfet aldı. Kaynaklarda bir bayram günü Şeyh Bahâeddin ve Şeyh Sadreddin adlı iki şeyhin türbelerini ziyaret ettiği sırada, “Allah âlemdeki her şeyi senin hizmetine vermiş; senin bayramın işte budur” şeklinde bir ses işittiği, bu olaydan sonra “âlemde var olan her şeyin kendisine hizmet ettiği kişi” anlamına gelen Mahdûm-i Cihâniyân unvanını aldığı belirtilir. Delhi’ye giderek “Çerâğ-ı Dihlî” (Delhi’nin kandili) lakabıyla tanınan meşhur Şeyh Nasîrüddîn-i Çiştî ile görüşen Celâleddin Hüseyin daha sonra bilgisini arttırmak amacıyla Hicaz’a gitti. Mirâtü’l-cinân müellifi Şeyh Abdullah b. Es‘ad el-Yâfiî ile birlikte çeşitli muhaddislerden Kütüb-i Sitte’yi, Medine’de iki yıl yanında kaldığı Afîfüddin Abdullah el-Matarî’den Avârifü’l-maârif’i okudu. Hicaz’dan sonra Kâzerûn, Mısır, Suriye, Filistin, Irak, Belh, Buhara ve Horasan’ı dolaştı. Bu sebeple kendisine “dünyayı dolaşan seyyah” anlamına gelen Cihângeşt lakabı verildi ve “Mahdûm-i Cihâniyân u Cihângeşt” unvanıyla anılmaya başlandı. Seyahatlerini ve hâtıralarını Sefernâme-i Cihâniyân (Lahor 1909) adlı seyahatnâmesinde menkıbe üslûbuyla anlatan Celâleddin el-Buhârî, Tuğluk hânedanının kurucusu Tuğluk’un oğlu Sultan II. Muhammed Şah tarafından şeyhülislâmlığa getirildiyse de görevine başlamadan hacca gitti. Dönüşünde Fîruzşah Tuğluk’un yakın ilgisini gördü; kırk hankahın denetimi kendisine verildi. Ancak o dedesinin Uç’ta bulunan dergâhında inzivaya çekilmeyi tercih etti. Dedesinin kurduğu Sünnî Buhâriyye tarikatının âdâb ve erkânından bir ölçüde uzaklaşarak Kalenderîler gibi yaşamaya başladı. Uç’ta 10 Zilhicce 785’te (3 Şubat 1384) vefat etti.

Celâleddin Hüseyin hakkında bazı menâkıbnâmeler kaleme alınmıştır. Bunlardan Câmiu’l-ulûm, müridlerinden Alâeddin Alâ b. Saîd tarafından 1380’de Celâleddin Hüseyin’in sağlığında derlenmiş menkıbelerden meydana gelir. Eser ed-Dürrü’l-manzûm fî tercemeti teleffuzâti’l-Mahdûm (Delhi, ts.) adıyla Urduca’ya çevrilmiştir. Menâkıb-ı Mahdûm-i Cihâniyân adıyla tanınan Hizâne-i Celâlî, Sirâcü’l-hidâye ve Hizânetü’l-fevâidi’l-Celâliyye adlı eserler de müridleri tarafından derlenmiştir. Abdülhay el-Hasenî bu son eserden bazı alıntılar yapmıştır (Nüzhetü’l-havâtır, II, 2632).

BİBLİYOGRAFYA:

Dârâ Şükûh, Sefînetü’l-evliyâ, Leknev 1876, s. 116-117; Zebîdî, İkd, s. 40-41; Ma‘sum Ali Şah, Tarâik, II, 525; Schimmel, Mystical Dimensions of Islam, s. 354; a.mlf., Tasavvufun Boyutları, s. 303; “Celâl Buharî”, İA, III, 47; A. S. Bazmee Ansarı, “Djalal al-Dın Husayn al-Bukharı”, EI² (İng.), II, 392.

Hasan Kâmil Yılmaz