CEM‘ ve TE’LÎF &&&(الجمع والتأليف)&&& Hadisler arasında görülen ihtilâfları giderme yollarından biri.

Hadislerden birinin emrettiğini ötekinin nehyetmesi şeklinde özetlenebilecek olan “ihtilâfü’l-hadîs” meselesinin çözümü için cem‘, nesih, tercih ve tevakkuf gibi çeşitli usuller bulunmaktadır. Birbirine zıt gibi görünen iki hadisten her biriyle aynı zamanda amel etmeyi mümkün kılan bu usullerin başında cem‘ ve te’lîf metodu yer almaktadır. Bu metot, iki hadis arasındaki ihtilâfı te’vil yoluyla giderme esasına dayanmaktadır. Çünkü peygamber olması itibariyle Resûlullah’ın tenâkuza düşmesi, tutarsız sözler söylemesi düşünülemez. Buna göre Hz. Peygamber’e aidiyeti kesinlikle bilinen hadisler arasında daima mâkul bir izah bulunabilir. Abdülhay el-Leknevî, bu tür hadislerde âlimlerden birinin dikkatinden kaçan bir ittifak noktasının bir başkası tarafından bulunabileceğini ileri sürerek cem‘ ve te’lîf usulünün sınırsız olduğunu söylemektedir. Tevfîk diye de adlandırılan cem‘ ve te’lîf metoduyla hadisler üç şekilde bağdaştırılır. 1. Hükmü umumi olan delili bir mânaya tahsis ederek; 2. Mutlak olanı sınırlandırarak; 3. Hadislerin ayrı ayrı durum ve olaylara ait olduğunu göstererek. Hadisleri bağdaştırmada dikkate alınacak husus, sonuçta her iki delilin de yürürlükte kalmasıdır. Bu sebeple problemin çözümünde hadisçiler daha çok cem‘ ve te’lîf metoduna öncelik vermişler, Hz. Peygamber’e ait olma ihtimali bulunan rivayetlerin hiçbirini terketmemek için zorlanmadan te’vil etmenin gereğini savunmuşlardır. Bunun her zaman mümkün olduğunu söyleyen İbn Huzeyme, “Resûlullah’tan sahih senedle gelmiş birbirine zıt iki hadis bilmiyorum; kimin elinde böyle hadis varsa getirsin te’lif edeyim” demiştir. Bu sözünden, onun aslında cem‘ ve te’lîf sınırları dışında kalan nesih, tercih ve tevakkuf gibi usulleri de te’lîf yolu kabul ettiği anlaşılmaktadır.

Cem‘ ve te’lîfe örnek olarak şu hadisler zikredilebilir: “Dinini değiştireni öldürünüz” (Buhârî, “Cihâd”, 149, “İǾtisâm”, 28, “İstitâbetü’l-mürteddîn”, 2; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 1) hadisiyle -dinden dönen kadınlar söz konusu olduğunda- “Resûlullah kadınları öldürmekten menetti” (Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 111; İbn Mâce, “Cihâd”, 30; Dârimî, “Siyer”, 25) hadisi birbiriyle çelişkili görünmektedir. Birinci hadisi bir genelleme kabul edip dinini terkeden kadın erkek herkesin öldürüleceği, ikinci hadisi de savaşa katılmayan gayri müslim kadınlara tahsis etmek suretiyle onların öldürülmeyeceği sonucunu çıkarmak mümkündür. Ayrıca birinci hadisteki genel hükmün ikinci hadisle tahsis edildiğini düşünerek hadisleri cemetmek ve dinden dönen kadınlar öldürülmez sonucuna ulaşmak da mümkündür. Nitekim Hanefîler bu ikinci çözümü benimsemişlerdir.

Diğer bir cem‘ ve te’lîf şekli de bir sebep ve zaruretin bulunması kaydıyla birbirine zıt görünen her iki hadisi te’vil etmektir. Buna da örnek olarak şu hadisler gösterilebilir: “En hayırlı şahit, istenmeden şahadette bulunandır” (Müslim, “Akziye”, 19; Ebû Dâvûd, “Akziye”, 13; Tirmizî, “Şehâdât”, 1; İbn Mâce, “Ahkâm”, 26). “Nesillerin en hayırlısı çağdaşlarım, sonra onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir” hadisinin devamında “daha sonra istenmeden şahitlik yapacak bir neslin geleceği” belirtilmiştir (bk. Buhârî, “Fezâǿilü ashâbi’n-nebî”, 1, “Rikāk”, 7; Müslim, “Fezâǿilü’s-sahâbe”, 210-212, 214-215). Birinci hadiste dava sahibi tarafından tanınmayan, ikinci hadiste tanınan şahit kastedilmiştir. Çünkü tanınan şahit istenmeden gelirse bunu yaranmak için yapmış olabileceğinden çağrılmayı beklemesi daha uygundur. Bu tür te’lîflerde hadislerin özelliklerine göre daha çok izah şekli bulmak da mümkündür. Nitekim bu son iki hadisle ilgili üç ayrı te’vil daha yapılmıştır.

Cem‘ ve te’lîfin pratikteki sonucu, her hadisi uygulama imkânına kavuşturmaktır. Ancak yapılan te’villeri destekleyen şer‘î delillerin bulunması temel şarttır. Böyle olmadan sırf re’y* ile yapılacak bir cem‘ ve te’vil makbul değildir. Bu sebeple cem‘ ve te’lîf, hadis ve fıkıh ilimlerini ve bunların usullerini iyi bilenler tarafından yapılabilir. İslâm âlimleri, zorlama olmadan yapılan te’villerle cem‘ ve te’lîf edilmiş hadislerin her ikisiyle birlikte amel etmenin vâcip olduğu hususunda görüş birliği içindedirler.

BİBLİYOGRAFYA:

Dârimî, “Siyer”, 25; Buhârî, “Cihâd”, 149, “İǾtisâm”, 28, “İstitâbetü’l-mürteddîn”, 2, “Fezâǿilü ashâbi’n-nebî”, 1, “Rikāk”, 7; Müslim, “Akziye”, 19, “Fezâǿilü’s-sahâbe”, 210-212, 214-215; İbn Mâce, “Cihâd”, 30, “Ahkâm”, 26; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 1, “Cihâd”, 111, “Akziye”, 13; Tirmizî, “Şehâdât”, 1; Hattâbî, MeǾâlimü’s-Sünen (nşr. M. Râgıb et-Tabbâh), Haleb 1932, III, 80; Şevkânî, İrşâdü’l-fuhûl, s. 38-42; Leknevî, el-Ecvibetü’l-fâzıla (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Haleb 1384/1964, s. 160-221; İsmâil Hakkı İzmirli, İlm-i Hilâf, İstanbul 1914, s. 202-203; İsmail L. Çakan, Hadîslerde Görülen İhtilaflar ve Çözüm Yolları, İstanbul 1982, s. 169-194.

İsmail L. Çakan