CEMÎL &&&(جميل)&&& Ebû Amr Cemîl b. Abdillâh b. Ma‘mer el-Uzrî (ö. 82/701)

Yazdığı aşk şiirleriyle meşhur olan Arap şairi.

Hicaz’da Vâdilkurâ’da doğdu. Hayatına dair fazla bilgi yoktur. Amcasının kızı Büseyne hakkında söylediği aşk şiirleriyle şöhret kazandığı için ona nisbetle Cemîlü Büseyne diye tanınmıştır.

Cemîl, Büseyne’ye küçük yaşta âşık oldu, büyüdüğünde de onunla evlenmek istedi. Ancak Büseyne’nin ailesi, daha önce kızları hakkında gazel söyleyerek -o zamanki Arap âdetine göre- aileyi küçük düşürdüğü için kızlarının Cemîl’le evlenmesine karşı çıktı ve Büseyne’yi yine aynı kabileden olan Nübeyh b. Esved adında biriyle evlendirdi. Fakat Cemîl’in Büseyne hakkında gazel söylemeye ve onunla gizli gizli buluşmaya devam etmesi üzerine ailesi Cemîl’i Medine Valisi Mervân b. Hakem’e şikâyet etti, o da bu işi Vâdilkurâ Valisi Decâce b. Rib‘î’ye havale etti. Decâce Cemîl’i ölümle tehdit edince Cemîl dayıları olan Cüzâm kabilesinin bulunduğu Yemen’e kaçtı. Ancak Büseyne’nin ailesinin hayvanlarına otlak aramak için Suriye’ye göç ettiğini duyunca peşlerinden Suriye’ye gitti, oradan tekrar Vâdilkurâ’ya döndü. Burada da Büseyne ile buluşmaya devam edince Decâce b. Rib‘î öldürülmesine izin verdi. Bunun üzerine Cemîl Mısır Valisi Abdülazîz b. Mervân’ın yanına giderek onun hakkında kasideler söyledi. Burada kendisine bir ev verildi, fakat kısa bir süre sonra öldü.

Cemîl’in hepsi de Büseyne ile ilgili olan şiirleri, Arap şiirinin İran şiirinin etkisine girmeden önceki en güzel ve en içli örneklerinden sayılır. Bu konuda Ömer b. Ebû Rebîa’dan sonra bütün çağdaşlarından daha başarılı kabul edilir. Aynı zamanda Hüdbe b. Haşrem’in şiirlerini daha sonraki nesillere nakleden Cemîl, Büseyne’ye âşık olmadan önce ve sonra söylediği şiirlerindeki muhayyile gücü, ifade sadeliği ve samimi duyguları sayesinde platonik aşkı terennüm eden Arap şairleri arasında en çok şöhrete kavuşanlardan biri olmuştur. Şiirlerinin bestelenip terennüm edilmesi de bu özellikleri sebebiyledir. Cemîl’in şiirleri şair Küseyyir tarafından nakledilmiştir. Bunlarda medih, hiciv ve fahr konuları bulunmakla beraber onu şöhrete kavuşturan şiirleri, sevgilisiyle arasındaki aşkı platonik anlamda işleyen gazelleridir.

Kaynaklarda daha önce derlenmiş veya günümüze kadar gelmiş bir divanından söz edilmemekle beraber Beşîr Yemût (Beyrut 1934), F. Gabrieli (Roma 1938-1940), Hüseyin Nassâr (Kahire 1958), Butrus el-Bustânî (Beyrut 1966) ve Mehdî Muhammed Nâsırüddin (Beyrut 1987) gibi bazı araştırmacılar antoloji ve biyografi kitaplarındaki dağınık şiirlerini bir araya getirerek Dîvânü Cemîl adıyla yayımlamışlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Cumahî, Fuhûlü’ş-şuǾarâǿ, II, 669-675; İbn Kuteybe, eş-ŞiǾr ve’ş-şuǾarâǿ, I, 434-444; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Egānî, VIII, 90-154; İbn Asâkir, Târîhu Dımaşk, VIII, 8-23; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 366-371, 436-439, 480-482; Abdülkādir el-Bağdâdî, Hizânetü’l-edeb, I, 396, 398; Brockelmann, GAL, I, 48; Suppl., I, 78-79; Blachère, Târîhu’l-edeb, s. 776-781; Kehhâle, AǾlâmü’n-nisâǿ, I, 110-118; Sezgin, GAS, II, 406-407; Abdülvehhâb es-Sâbûnî, ŞuǾarâǿ ve devâvîn, Beyrut 1978, s. 94-95; Butrus el-Bustânî, Üdebâǿü’l-ǾArab, Beyrut 1979, I, 286-292; Ömer Ferruh, Târîhu’l-edeb, I, 478-482; C. Zeydan, Âdâb, s. 279-281; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), II, 138; Hannâ el-Fâhûrî, el-Mûcez fi’l-edebi’l-ǾArabî ve târîhih, Beyrut 1985, I, 471-478; a.mlf., Târîhu’l-edebi’l-ǾArabî, Beyrut, ts. (el-Matbaatü’l-Bûlisiyye), s. 248-250; Akkād, Cemîl Büseyne, Kahire, ts.; Şevki Dayf, Târîhu’l-edeb, II, 367-369; A. Schaade, “Cemîl”, İA, III, 88-89; F. Gabrieli “Djamīl΄΄”, EI² (İng.), II, 427-428.

Ali Şakir Ergin