CENNETÜ’l-MUALLÂ

جنة المعلى

Mekke’nin en eski mezarlığı.

Câhiliye devrinden bugüne kadar Mekke mezarlığı olan ve Harem-i şerif’in yaklaşık 2 km. kuzeyinde Mescidü’l-cin yakında bulunan bu yer, İslâm öncesi kaynaklarda ve ilk devir İslâm tarihlerinde Hacûn diye geçmektedir. Hz. Peygamber’in dedelerinden Kusay ile Abdülmuttalib’in ve amcası Ebû Tâlib ile hanımı Hz. Hatice’nin Hacûn Mezarlığı’na defnedilmiş oldukları bilinmektedir. Rivayete göre Kusay Hacûn’a gömüldükten sonra burası mezarlık olarak kullanılmıştır (İbn Hacer, III, 722).

İslâm’dan önce Mekke Ma‘lât ve Mesfele adıyla iki kısma ayrılmıştı. Şehrin ileri gelenleri, mezarlığın bulunduğu Ma‘lât adlı yukarı mahallede otururlardı. Yâkūt, Hacûn’un Mekke’nin yukarı tarafında bir dağ olduğunu, yanında şehir mezarlığının bulunduğunu söylemektedir (MuǾcemü’l-büldân, II, 225).

Mekke fethinde Resûlullah çadırını Hacûn’a kurdurmuştu. Hacûn zamanla Ma‘lât (المعلاة) olarak anılmaya başlandı.


Mezarlık da Makberetü’l-Ma‘lât diye meşhur oldu. Arapça kaynaklarda kelime bazan sonundaki “tâ” harfi düşürülerek yazılmış, Türkçe eserlerde de bazan bu şekliyle (معلا, bazan da sonundaki “elif” harfi “yâ”ya dönüştürülerek (معلى) imlâsı ile kaydedilmiş ve muhtemelen bundan dolayı Türkler kelimeyi “Muallâ” şeklinde okuyagelmişlerdir. Hz. Peygamber’in Mekke kabristanını göstererek, “Bu kabristan ne güzeldir!” demesi (Müsned, I, 367; Fâkihî, IV, 50), Hz. Hatice’nin burada medfun bulunması, ayrıca Medine’deki Bakı‘ Mezarlığı’nın Türkler arasında “Cennetü’l-Bakı‘” olarak anılmasından dolayı Mekke’deki bu mezarlığa “Cennetü’l-Muallâ” denilmiş olmalıdır.

Hz. Hatice’nin Cennetü’l-Muallâ’daki kabrinin yeri 729 (1328-29) yılına kadar bilinmiyordu. Bu tarihte görülen bir rüya üzerine kabir yerinin tesbit edildiği ve üzerine bir türbe yapıldığı rivayet edilir. Ayrıca Kanûnî Sultan Süleyman 950 (1543-44) yılında Hz. Hatice’nin kabrinin üstüne yüksek kubbeli bir türbe yaptırmış ve bir de türbedar görevlendirmiştir.

Evliya Çelebi’nin bildirdiğine göre Cennetü’l-Muallâ’da yetmiş beş adet kubbeli mezar, Hz. Peygamber’in dedesiyle amcasının kabirlerinde de kubbeli türbeler vardı. Ancak bunlar diğer türbeler gibi süslü değildi ve türbedarları da yoktu. Acem hacıları, Hz. Ali’nin babası Ebû Tâlib’in kabrini ziyaret ederlerdi (Seyahatnâme, IX, 785-792).

Hz. Hatice’nin türbesinin 1296 (1879) yılında tamir edildiğini haber veren Eyüp Sabri Paşa, Mekke halkının her ay Cennetü’l-Muallâ’ya giderek hatim ve mevlid okuduğunu söyler (Mir’âtü’l-Haremeyn, I/2, s. 1074-1075).

1925 yılında Mekke Suûdîler’in eline geçtikten sonra Abdülazîz b. Suûd’un emriyle 1926’da Cennetü’l-Muallâ’daki bütün türbeler yıktırılmış ve mezar taşları kaldırılmıştır. Bugün de hiçbir türbe ve mezar taşının bulunmadığı Cennetü’l-Muallâ yine mezarlık olarak kullanılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, I, 367; Ezrakī, Ahbâru Mekke (Melhas), II, 125-126, 201, 209-213, 273; Fâkihî, Ahbâru Mekke (nşr. Abdülmelik b. Abdullah), Mekke 1407/1986-87, III, 99; IV, 50-61, 129-131, 179; Bekrî, MuǾcem, II, 477-478; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, II, 225; Fâsî, el-Ǿİkdü’s-semîn, I, 102-103, 105-106; İbn Hacer, Fethu’l-bârî (Hatîb), III, 722; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, IX, 686, 785-792; Mir’âtü’l-Haremeyn (Mekke), I/1, s. 328; I/2, s. 1071-1117; Hamîdullah, İslâm Peygamberi (Tuğ), II, 843-844, 1011; İrfan Yücel, Hac Rehberi, Ankara 1989, s. 216; el-Kamûsü’l-İslâmî, II, 50.

Mustafa Fayda