CİBT

الجبت

Kur’ân-ı Kerîm’de gerçeği kabul etmeyen kaba ruhlu insan için veya küfrün ve kötülüğün temsilcisi olan her şey anlamında kullanılan bir tabir.

Cibs kelimesinin son harfi olan “sin”in “tâ”ya dönüşmesiyle oluşan Arapça asıllı bir kelime olabileceği ileri sürülmüşse de dilcilerin tercihine göre İbrânîce’den Arapça’ya girmiştir. Sözlük anlamı “gerçeğe karşı direnen, kaba ruhlu, kaba davranışlı ve zayıf akıllı insan” demektir. Kelimenin eski Mısır putperestliğiyle ilgili olduğunu savunan bazı yeni araştırmalar da vardır (bk. W. Atallah, s. 78-79). Râgıb el-İsfahânî de Allah’tan başka tapınılan her şeye cibt denildiğini kaydeder (el-Müfredât, “cbt” md.). Buna göre cibt “her türlü put, kendilerine insan üstü güç nisbet edilen kâhin, sihirbaz” gibi anlamları kapsamaktadır.

Kur’ân-ı Kerîm’in sadece bir âyetinde (en-Nisâ 4/51) yer alan cibt, Ehl-i kitap’tan oldukları halde hasetleri yüzünden müşriklerin müslümanlara nisbetle daha doğru yolda olduğunu söyleyen yahudiler için kullanılmış ve onların bu tutumları ile gerçeği kabul etmeyen zorbalara ve şeytanlara (tâgut) inanıp uydukları ifade edilmiştir. Bu âyetin tefsirinde cibt kelimesinin “sihirbaz, kâhin, şeytan veya put” gibi anlamlara da gelebileceği, bununla ilk müslümanları inançlarından döndürmek yolunda sürdürdüğü yoğun faaliyetler dolayısıyla Benî Nadîr yahudilerinin reisi, azılı İslâm düşmanı Huyey b. Ahtab’ın (bazı rivayetlerde Kâ‘b b. Eşref) kastedildiği de belirtilmiştir. Kur’an’da birlikte kullanılan cibt ve tâgut kelimelerinin, bazı yahudi büyüklerinin Kureyş müşriklerini memnun etmek ve müslümanlara karşı güç birliği oluşturmak amacıyla secde etmeyi kabul ettikleri iki Kureyş putunu simgelediği de rivayet edilir (bk. İbn Hişâm, II, 561-562). Bu kelimelerin, şer ve fesadın zirvesinde bulunan herkesi, Allah dışında tapınma konusu edinilen her varlığı ve Allah’ın emirlerine uymaya mâni olan bütün engelleri ifade eden yergi tabirleri olduğu da düşünülebilir. Ebû Dâvûd’da (“Tıb”, 23) yer alan bir hadiste, kuşların ötüşü ve uçuşu ile fal taşları ve benzeri şeylerle gaybı bilme iddiasında bulunmak cibte izâfe edilmekte, böylece hem cibt hem de söz konusu kötü fiiller yerilmektedir (ayrıca bk. TÂGUT).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “cibt” md.; Kāmus Tercümesi, “cibt” md.; Mustafavî, et-Tahkīk, “cbt” md.; Ebû Dâvûd, “Tıb”, 23; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 561-562; Taberî, CâmiǾu’l-beyân (Şâkir), VIII, 464-470; Zemahşerî, el-Keşşâf (Kahire), I, 533; a.mlf., el-Fâǿik, II, 371-372; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, II, 107-108; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, X, 128-129; Nîsâbûrî, Ġarâǿibü’l-Kurǿân, IV, 57; A. Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Qur’ān, Kahire 1938, s. 99-100, 202-203; Wahib Atallah, “Ğibt et Tāgūt dans le Coran”, Arabica, XVII/1, Leiden 1970, s. 69-82; H. Rahman, “Jibt, Tāghūt and the Tahkīm of Umma”, a.e., XXIX/1 (1982), s. 50-59.

Metin Yurdagür