CÜRCÂNÎ, Ebü’l-Hasan

أبو الحسن الجرجاني

Ebü’l-Hasen Alî b. Abdilazîz b. el-Hasen el-Kādî el-Cürcânî (ö. 392/1001-1002)

Edip, şair, Şâfiî fakihi ve kādılkudât.

İran’ın fethinden sonra Cürcân’a yerleşen Arap asıllı bir aileden gelmektedir. Vefatında yetmiş altı yaşında olduğu kaydedildiğine göre 316 (928) yılı civarında doğduğu söylenebilir. İlk tahsilini muhtemelen doğum yerinde yaptı. Çocukluk ve gençlik dönemi hakkındaki bilgiler şiirlerinden elde edilmektedir. Kardeşiyle birlikte Nîşâbur’daki âlimlerden hadis okudu. Daha sonraki yıllarda İran, Irak ve Suriye’ye giderek buralardaki âlimlerden faydalandı. Çeşitli ilimlerde ve özellikle edebî ilimler sahasında çok iyi yetişti. Seyahatlerinin çokluğunu anlatmak için Seâlibî onu Hızır’a benzetir.

Cürcânî imkânsızlıklarla geçen yetişme döneminin ardından Büveyhî vezirlerinden edip ve âlim bir kişi olan Sâhib b. Abbâd ile tanıştıktan sonra hayatında yeni bir safha başladı. Sâhib b. Abbâd onu önce Cürcân kadılığına, ardından da kendisinden fazla uzakta olmasını istemediğinden Rey şehri kādılkudâtlığına tayin etti. Hayatının sonuna kadar bu görevde kalan Cürcânî Rey’de vefat etti. Naaşı Cürcân’a götürülerek orada defnedildi.

Abdülkāhir el-Cürcânî’nin (ö. 471/107-879) Ebü’l-Hasan’dan ders aldığı ve ondan çok faydalandığı kaydedilirse de (Yâkūt, XIV, 16) bu tarih bakımından mümkün değildir. Ancak Abdülkāhir el-Cürcânî başta olmak üzere kendisinden sonraki edip ve âlimler üzerinde büyük tesiri görülür.

Cürcânî zeki, çalışkan ve ilme meraklı bir kimse olup hattı çok güzel, nesri ise sehl-i mümteni* derecesinde idi. Nazımda da kendini kabul ettirmişti. Nitekim Seâlibî onun yazısını İbn Mukle’ye, nesrini Câhiz’e, nazmını da Buhtürî’ye benzetir. Ayrıca kaynakları iyi tanıyıp değerlendiren, üstün tenkit kabiliyetine sahip bir âlimdi. Arap şiiri, şairleri ve bunların divanları hakkında derin vukufu vardı. Hakkında methiye yazdığı Sâhib b. Abbâd’ı tenkit edecek kadar şahsiyetli, dürüst ve bilhassa âlimlere karşı mütevazi bir insandı. Onu kadılığında da başarılı kılan bu meziyetlerini büyük ölçüde el-Vesâta adlı eserinde görmek mümkündür.

Eserleri. 1. el-Vesâta beyne’l-Mütenebbî ve ħuśûmih. Günümüze kadar gelen tek eseri olup edebî tenkide dairdir. Cürcânî’yi bu eseri yazmaya sevkeden başka sebepler bulunmakla beraber esas olarak Sâhib b. Abbâd’ın Mütenebbî’yi tenkit etmek üzere kaleme aldığı el-Keşf Ǿan mesâvî şiǾri’l-Mütenebbî adlı risâlesine reddiye olarak yazılmıştır. Sâhib b. Abbâd’ın risâlesini yazmasının sebebi ise daha ziyade hissîdir. Nitekim Sâhib, devlet adamları ile zaman zaman görüşen Mütenebbî’nin, kendisini de ziyaret etmesini istemiş, fakat Mütenebbî ona cevap dahi vermemiştir. Bunun üzerine Sâhib b. Abbâd adı geçen risâleyi yazarak Mütenebbî’nin şiirdeki başarılı taraflarını ve meziyetlerini değil sadece kusurlarını ele almıştır. Cürcânî ise el-Vesâta’sında Sâhib ile Mütenebbî’nin diğer muhalifleri gibi tek taraflı ve hissî değil son derece ilmî, mâkul ve mantıklı bir yol takip etmiştir. Nitekim eserinde önce edebî tenkit, özellikle şiir tenkidi hakkında bazı ölçüler ortaya koymuş, Mütenebbî ve diğer şairleri bu ölçülere göre değerlendirmiştir. Başarılı bir kadı olarak mesleğinde edindiği tecrübeler onu meseleleri bu tarzda ele almaya sevketmiş olmalıdır. Müellif el-Vesâŧa’yı bab ve fasıllara ayırmamakla beraber eseri başlıca üç bölümde ele almak mümkündür. Mukaddime denilebilecek olan birinci bölümde Cürcânî’nin edebî tenkitteki tutumu ile dayandığı belli başlı tenkit nazariyeleri yer almaktadır. İkinci bölümde Mütenebbî’yi savunmaktadır. Burada Mütenebbî’ye isnat edilen kusurların diğer büyük şairlerde de bulunduğunu söyleyerek onu müdafaa eder. Üçüncü bölümde ise Mütenebbî’ye isnat edilen kusurları ele alarak bunları değerlendirir, bir kısmını kabul, bir kısmını da reddeder. el-Vesâŧa’nın üç ayrı neşri bilinmektedir (nşr. Ahmed Ârif ez-Zeyn, Sayda 1331/1913; Kahire, ts. [M. Ali Sabih matbaası]; nşr. Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim – Ali Muhammed el-Bicâvî, Kahire 1364/1945). Son neşirde şiirler ve şahıs isimleri hakkında bir araştırma yapılmıştır. 2. Dîvân. Günümüze geldiği bilinmemektedir. Ancak Cürcânî’nin MuǾcemü’l-üdebâǿ ve Yetîmetü’d-dehr’de pek çok şiiri bulunmaktadır. 3. Kitâb fi’l-vekâle. Fıkha dair olan bu eserin 40.000 fıkhî meseleyi ihtiva ettiği söylenmektedir. 4. Tehzîbü’t-târîh. Yetîmetü’d-dehr’de yer alan iki


faslına göre eserin Hz. Peygamber’in hayatına, gazâlarına, daha önceki ve sonraki bazı olaylarla İran hükümdarları, o devirlerden kalan tarihî eserler vb. konulara dair olduğu anlaşılmaktadır. Seâlibî, Cürcânî’nin bu eserini Sâhib b. Abbâd’a takdim ettiğini söylemektedir. Bunların dışında Resâǿil, Tefsîrü’l-Kurǿâni’l-mecîd ve el-Ensâb adlı eserlerinin bulunduğu da kaydedilmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ebü’l-Hasan el-Cürcânî, el-Vesâŧa beyne’l-Mütenebbî ve husûmih (nşr. Ahmed Ârif ez-Zeyn), Sayda 1331/1913; Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr, IV, 3-29; Abdülkāhir el-Cürcânî, Esrârü’l-belâga (nşr. H. Ritter), Beyrut 1983, s. 216, 298; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XIV, 14-35; İbn Hallikân, Vefeyât, III, 278-281; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVII, 19; Sübkî, Tabakāt, III, 459-462; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 331; İbnü’l-İmâd, Şezerât, III, 56-57; Brockelmann, GAL Suppl., I, 199; Muhammed Mendûr, en-Nakdü’l-Menhecî Ǿinde’l-ǾArab, Kahire 1948, s. 249-307; Sezgin, GAS, II, 488, 639; Mahmud es-Sümre, el-Kādî el-Cürcânî, Beyrut 1979; A. Ahmed Bedevî, el-Kādî el-Cürcânî, Kahire 1980; Ömer Ferruh, Târîħu’l-edeb, II, 585-588; G. J. H. Van Gelder, Beyond the Line, Leiden 1982, s. 76-81; Abduh Bedevî, Nücûm fî âfâki’l-ǾArabiyye, Cidde 1983, s. 99-108; Ziriklî, el-ǾAlâm (Fethullah), IV, 300; R. Blachère, Ebü’t-Tayyib el-Mütenebbî (trc. İbrâhim el-Kîlânî), Dımaşk 1985, s. 377-387.

Fuat Günel