CÜRHÜM (Benî Cürhüm)

بنو جرهم

Kahtânîler’e mensup eski bir Arap kabilesi.

Anayurtları Yemen olan ilk Cürhümlüler de Âd, Semûd, Tasm ve Cedîs kabileleri gibi asırlar önce meydana gelen bir âfet neticesi tarih sahnesinden silinen Araplar’dandır (Arab-ı bâide) ve haklarında güvenilir hiçbir bilgi bulunmamaktadır. Bu felâketten kurtulan Cürhümlüler daha sonra çeşitli sebeplerle Yemen’den Hicaz’a göç ederek Mekke’ye yerleşmişlerdir. Hz. İbrâhim karısı Hâcer ile oğlu İsmâil’i onlar Mekke’de bulundukları sırada buraya getirip bırakmıştır. Başka bir rivayete göre ise Cürhümlüler Hz. İbrâhim’in karısı Hâcer ile oğlu İsmâil’in Mekke’de bulunduğu sırada buraya gelip yerleşmişlerdir. Cürhümlüler’in arasında büyüyen Hz. İsmâil onların ileri gelenlerinden birinin kızıyla evlendi. Kâbe’nin idaresi Hz. İsmâil’den bir nesil sonra Cürhümlüler’in eline geçti. Önceleri Hz. İsmâil’in tebliğ ettiği dini kabul eden Cürhümlüler daha sonra sapıklığa düştüler; Kâbe’ye saygı göstermediler, gizli açık her türlü ahlâksızlığı yapmaya başladılar. Kâbe’ye takdim edilen hediyeleri çaldıkları gibi hac için Mekke’ye gelenlere de işkence ettiler. İslâm tarihi kaynakları ve eski dönem şiirleri, bunun üzerine Cenâb-ı Hakk’ın onlara burun kanaması illeti (ruâf) ve karınca musallat ederek bir kısmını helâk ettiğini belirtirler. Seylü’l-arim* dolayısıyla bu bölgeye gelen Huzâa ve Kinâne oğulları Mekke’ye saldırarak kısa bir çarpışmadan sonra Cürhümlüler’i yenilgiye uğrattılar. Şehri terketmek zorunda kalan Cürhümlüler, Hacerülesved’i yerinden söküp bir yere gömdükten ve Zemzem Kuyusu’nu kapatıp yerini belirsiz hale getirdikten sonra tekrar ilk yurtları olan Yemen tarafına gittiler. Bir rivayete göre burada bir sel âfetine uğrayarak helâk oldular. Gerçekten de daha sonraki dönemlerde Cürhümlüler’e rastlanmamaktadır.

Hz. Peygamber zamanındaki Lihyânoğulları’nın Cürhümîler soyundan geldiğine dair olan rivayet (Taberî, I, 612) doğru kabul edilmemektedir. İbn Haldûn Cürhümlüler’in İbrânîce konuştuklarını belirtirse de bu husus doğru değildir. Çünkü bütün kaynaklar bunları Arapça konuşan hâlis Arap (Arab-ı âribe) kabileleri arasında sayar.

Câhiliye inançlarına göre müşrik Araplar’ın iki meşhur putu olan Îsâf ve Nâile, bir gece gizlice Kâbe’de birleştikleri için taşlaşan Cürhümlü iki âşığı temsil etmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre, bk. İndeks; Ezrakī, Ahbâru Mekke (Melhas), I, 57, 62, 81-106, 116, 119, 122, 159, 171, 186, 244, 346, 355, 372, 373; II, 40-41, 267-268; Câhiz, Kitâbü’l-Hayevân, I, 187; VI, 151, 198; a.mlf., el-Beyân ve’t-tebyîn, I, 187; II, 110; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks; İbn Haldûn, el-Ǿİber, II, 3031; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb, Beyrut 1405/1984, s. 196; Cevâd Ali, el-Mufassal, I, 296, 345, 362-363; II, 576; III, 161, 389, 536; IV, 7, 12-14, 16, 38, 43-44, 86-87; V, 647-648; Kehhâle, MuǾcemü kabâǿili’l-ǾArab, Beyrut 1402/1982, I, 183; Fr. Buhl, “Cürhüm”, İA, III, 248; W. Montgomery Watt, “Djurhum”, EI² (Fr.), II, 618; Abdülkerim Özaydın, “Zemzem”, İA, XIII, 519-520.

Ahmet Önkal