DALTABAN MUSTAFA PAŞA

(ö. 1114/1703)

Osmanlı sadrazamı.

XVII. yüzyıl ortalarında Manastır’da doğdu. Genç yaşta Sadrazam Kara İbrâhim Paşa’ya intisap etti. Daha sonra sırasıyla kapıcılar kethüdâlığı, kapıcıbaşılık, mîrâhurluk gibi görevlerde bulundu. 1691’de yeniçeri ağalığına, ertesi yıl Babadağı muhafızlığına tayin edildi, adı bu görevi sırasında bazı suistimallere de karıştı. II. Mustafa’nın 1696’daki ikinci Avusturya seferine Anadolu beylerbeyi olarak katıldı ve başarılı hizmetlerde bulundu. Aynı yıl Diyarbekir beylerbeyi oldu. Bu görevi sırasında halkın kendisinden şikâyeti üzerine Sofya’da yapılan muhakemede suçlu bulundu; haksız yere aldığı malları geri vermeye ve ölüme mahkûm edildi. Fakat devrin şeyhülislâmı Seyyid Feyzullah Efendi ve padişahın öteki bazı yakınlarının aracılığı ile ölümden kurtuldu; Bosna sınırındaki Poçitel Kalesi’ne sürüldü. Daha sonra Bosna halkının isteği üzerine affedilerek Bosna valiliği ve seraskerliğine getirildi (1697). Bu görevi sırasındaki askerî başarıları şöhretini daha da arttırdı.

1699 yılı başlarında Rakka beylerbeyiliğine tayin edildi ve o bölgedeki halkı eşkıya tasallutundan kurtarmak, bazı aşiretleri iskân etmekle görevlendirildi. Bu vazifesi sırasında da adı bazı yolsuzluklara karışan Mustafa Paşa 1700 yılında Bağdat valiliğine getirildi. Osmanlılar’ın yıllardır Batı’da Avusturya, Rusya ve Venedik’le savaş halinde olmasından dolayı o sırada Halep ve Şam dolayları Urban şeyhlerinin isyanları yüzünden büyük bir kargaşa içindeydi. Basra ise birkaç yıl önce İran’ın eline geçmişti. Uhdesine Basra seraskerliği de verilen Mustafa Paşa işgal altındaki yerleri geri almak ve o bölgede asayişi sağlamakla görevlendirildi. 1701 yılında Kurna ve Basra’yı kurtardı, aynı yıl Fırat nehrinin mecrasını tanzim etmekle görevlendirildi. Rûmâhiye kasabası civarında oluşan ve Diyâb adıyla anılan kolu bölgede su baskınlarına, bataklıklara ve kuraklığa yol açan Fırat’ın mecrasını düzeltme çalışmaları iki buçuk aydan fazla sürdü; fakat baharın gelmesiyle fazla başarı sağlanamadı.

Mustafa Paşa daha sonra ikinci defa Anadolu beylerbeyiliğine tayin edildi, çok geçmeden de Amcazâde Hüseyin Paşa’nın yerine sadrazamlığa getirildi (27 Eylül 1702). Sadrazamlık dönemi çeşitli saray entrikalarına sahne olduğundan pek parlak ve başarılı geçmedi. Çevresine karşı sert tutumu, Yeniçeri Ocağı’nı tahrik edici davranışları, Karlofça Antlaşması’nın açık maddelerine rağmen el altından savaş hazırlıklarına başlaması, bunun için Kırım hanını teşviki, bir Tatar


fitnesine sebep olması ve adının rüşvet olaylarına karışması saraydaki düşmanlarını harekete geçirdi. Sonunda Râmi Mehmed Paşa ve Şeyhülislâm Feyzullah Efendi’nin kurduğu bir planla II. Mustafa tarafından görevinden alındı ve 10 Ramazan 1114 (28 Ocak 1703) günü katledildi. Ölümüne “saâdetü’l-mahşer” sözüyle tarih düşürülmüştür.

Tebdîl-i kıyâfetle şehir içinde yaya gezmesi ve hızlı hareketinden dolayı “Daltaban” lakabıyla anılan Mustafa Paşa (Kantemir, III, 467; Anonim Târih, vr. 205ª) kısa sadrazamlığı sırasında Dîvân-ı Hümâyun toplantılarını bir esasa bağlamış, vezirlerin divana mücevveze* yerine kallâvî* ile gelmelerini sağlamış, halkın ve kadınların kılık kıyafetlerini düzene sokmaya çalışmış, ülke dışına ateşli silâh malzemesi satılmasını yasaklamıştır. İstanbul’un Koska semtinde bir çeşmesi vardır. Yine orada bir sokak bugün Daltaban Yokuşu adıyla anılmaktadır. Konuşma hatalarından dolayı halefi Râmi Mehmed Paşa’nın onun hakkında Istılâhât-ı Daltabaniyye adlı bir risâle yazdığı nakledilirse de (Sicill-i Osmânî, IV, 412) bu eserin hiçbir yerde nüshasına rastlanamamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, MD, nr. 105, s. 28, 78; nr. 106, s. 295; nr. 108, s. 87, 121, 176, 193, 213, 397, 402; nr. 110, s. 79, 485, 487; nr. 111, s. 23, 180, 241, 531, 630; Târîh-i Seferü’l-Basra, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 2063/3; İcmâl-i Sefer-i Nehr-i Ziyâb, Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 4935; Defterdar Sarı Mehmed Paşa, Zübde-i Vekāyi‘ât (Olayların Özü), 1656-1684 (haz. Abdülkadir Özcan, doktora tezi, 1979), İÜ Ed.Fak., Tarih Seminer Kitaplığı, nr. 3276, s. 586, 784, 809-810, 827, 847-848, 944, 970; Silâhdar, Nusretnâme, Manisa İl Halk Ktp., Çaşnigir, nr. 723, vr. 61ª vd., 176ª-b, 207b, 210ª-b, 217b vd.; Nazmizâde Murtazâ Efendi, Gülşen-i Hulefâ, İstanbul 1143, vr. 117ª vd.; Hadîkatü’l-vüzerâ, s. 126; Dimitri Kantemir, Osmanlı İmparatorluğu’nun Yükseliş ve Çöküş Tarihi (trc. Özdemir Çobanoğlu), Ankara 1980, III, 286, 340, 467, 468, 469-474, 481-482; Anonim Târih, Berlin Devlet Ktp., Hs. 216, vr. 166b-167ª, 185ª, 197b, 205ª-207ª; Râşid, Târih, II, 176, 376, 423, 435, 558-559, 564-565, 571-574; Ayvansarâyî, Vefeyât-ı Selâtîn, s. 72; Hammer, HEO, XIII, 11, 13, 76, 92, 81-82; Sicill-i Osmânî, IV, 412; Abdülkadir Özcan, “Daltaban Mustafa Paşa”, TED, sy. 13 (1987), s. 299-334; Erdem Yücel, “Daltaban Çeşmesi”, İst.A, VIII, 42-46.

Abdülkadir Özcan