DELLÂL

(دلّال)

Bir haberi çarşı pazar dolaşıp bağırarak halka duyuran veya satılacak bir malın alım satımında vasıta olup pazarlığı sonuçlandıran kimse.

Arapça’da delâlet (yol gösterme) kökünden gelen dellâl sözlükte “alıcı ile satıcı arasında aracılık yapan kimse” anlamına gelmektedir. Farsça asıllı olan ve bazı hadislerde geçen (Buhârî, “Büyû”, 64, 71; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 1) simsar kelimesinin de Hz. Peygamber devrinden beri yaygın olarak aynı anlamda kullanıldığı anlaşılmaktadır (Kettânî, II, 286).

İslâm dünyasında gerek iç ticarette gerekse yabancılarla olan ticarî münasebetlerde baştan beri dellâlların varlığı bilinmektedir. Erkek dellâllar yanında özellikle haremlere girip mal satımında aracılık yapan kadın dellâllar da vardı. Fâtımîler’de dellâlların ancak belirli malların satımında aracılık yaptığı, Memlükler’de bunların yaptıkları satıştan % 2 dellâliye ücreti aldıkları ve bunun da yarısını devlete vergi olarak ödedikleri kaynaklarda geçmektedir.

Osmanlılar’da bir haberi duyurmak veya ticarî sahada satıcı ile alıcı arasında uzlaşmayı sağlamakla görevli iki ayrı dellâl vardı. Dellâlbaşının emrinde hareket eden haberci dellâllar kendilerine bildirilen haberi halka duyururlar, buna karşılık yevmiye hesabıyla belirli bir ücret alırlardı. Halka haber veren ve emir tebliğ eden dellâllar padişah ölümlerinde veya cülûslarında durumu halka bildirmekle yükümlü olup devletin resmî memuru statüsünde idiler. Aynı şekilde İstanbul ayaklanmalarında padişahın emrini halka duyurmakla görevlendirildikleri gibi âsiler tarafından da halkın kendi yanlarında yer alması için dellâl çıkarıldığı bilinmektedir. Evliya Çelebi’ye göre XVII. yüzyılın ortalarında İstanbul’da ticarî sahada görev yapan dellâllardan dış bedestende 200, yeni bedestende yetmiş (Seyahatnâme, I, 614, 617), 1640 tarihli Narh Defteri’ne göre de bezzâzistan ve bit pazarında 120’şer dellâl (Kütükoğlu, s. 287) bulunmaktaydı. XV. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir ticaret merkezi olan Tokat’ta yirmi biri müslüman, beşi gayri müslim olmak üzere yirmi altı dellâlın mevcut olduğu kaynaklarda belirtilmektedir.

Ticarî alanda görev yapan dellâllar emlâk dellâlı, bedesten dellâlı, balıkhane dellâlı, araba dellâlı, esirci dellâlı, ibrişim dellâlı, at pazarı dellâlı gibi adlarla anılmışlardır. Evliya Çelebi XVII. yüzyılda bu dellâllardan esnâf-ı dellâlân-ı bedestân-ı enderûn, esnâf-ı dellâlân-ı bedestân-ı bîrûn ve esnâf-ı dellâlân-ı bedestân-ı cedîd hakkında bilgi vermekte ve pîrlerinin Ebü’n-Nidâ olduğunu belirtmektedir (Seyahatnâme, I, 614-615, 617). Bu şekilde herhangi bir meslekte görev yapan dellâl sorumlu olduğu meslek dışında başka bir alanda dellâllık yapamazdı.

Dellâllığın Osmanlı ticarî hayatında önemli bir yeri olduğu kaynaklardan anlaşılmaktadır. Meselâ 1479’da İstanbul ve Galata dellâllığının üç yıllığının 1 milyon akçeye satılması, 1484’te yine üç yıllık bir zaman zarfında tüccarların gümrük resimlerinden 970.000 akçe dellâliye elde edilmesi bu teşkilâtın önemini ortaya koymaktadır.


Dellâllar sadece iç ticarette değil yabancılarla yapılan alışverişte de önemli bir yere sahiptiler. Alan ve satan arasında kanunlarda gösterilen hükümlere göre aracılık yaparlardı. Dolayısıyla taraflar arasında sözleşmeyi sağlayan hukukî bir sıfatları da vardı. Çok defa alıcı arayan tüccarı veya satıcı arayan şahsı bulur ve bunlar arasında ya vekâletle veya doğrudan muameleyi yerine getirirlerdi. Bu fonksiyonlarıyla bir bakıma simsarların ve bugünkü komisyoncuların yerini tutmaktaydılar. Bunun yanı sıra dellâllar ikinci elden malın satışını da yaparlardı. Bu durum özellikle tereke satışlarında daha çok görülmekte ve hizmetlerine karşılık kendilerine dellâliye adıyla bir ücret ödenmekteydi. Bu dellâllardan başka bir de özellikle zengin konaklarına ve saraya kumaş veya elbise satan kadın dellâllar vardı ki bunlara dellâle denirdi.

Dellâlların alım satımdan aldığı ücret malın cinsine ve bölgelere göre farklılıklar gösterirdi. Fâtih devrine ait bir kanunnâmede dellâlların ticarî malların alım satımından alacakları ücret belirtilmiştir (Kānūnnāme-i Sultānī, s. 57-59). Bu ücret genel olarak % 1 nisbetinde tesbit edilmişti. Meselâ Urfa sancağı kanununda satılan hayvanların sahiplerinden her 100 akçede bir Osmanlı akçesi dellâliye alınması hükmü bulunmaktadır (Barkan, Kanunlar, s. 157). Şam’da ise mercanın her sandığı için 10 eşrefî* dellâliye alınır ve bunun yarısı dellâla verilirdi (Barkan, Kanunlar, s. 221).

Dellâlların tayin ve azilleri de kanunlarla belirlenmişti. Fâtih kanunnâmesinde dellâlların yolsuzluk yapmaları halinde simsarları tarafından azledilip ellerindeki dellâllık beratlarının alınması hükmü yer almaktaydı. Buna rağmen dellâlların bazı suistimallerde bulundukları, özellikle esirci dellâllarının satıcıları aldattıkları sık görülürdü.

Büyük şehirlerde loncalar halinde teşkilâtlanan dellâlların başlarındaki eminleri vasıtasıyla işlerini dürüstçe yürütmeleri sağlanmış, meslekten olmayanların dellâllık yapmaları ise yasaklanmıştı. Meselâ Mısır’da kale muhafızlarının pazarda çalışmalarına, alışverişte bulunmalarına veya dellâllık yapmalarına engel olunmuş ve bu gibilerin ceza olarak ulûfelerinin kesilmesi emredilmişti.

Haber dellâllığı bugün modern haberleşme vasıtaları ve yayın organlarının gelişmesiyle kendiliğinden ortadan kalkmıştır. Ancak ticarî sahadaki dellâllık simsarlık adı altında devam etmektedir (dellâl ile ilgili fıkhî hükümler için bk. SİMSAR).

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “BüyûǾ”, 64, 71; Ebû Dâvûd, “BüyûǾ”, 1; Kānūnnāme-i Sultānī ber Mūceb-i ǾÖrf-i ǾOsmānī (nşr. R. Anhegger – Halil İnalcık), Ankara 1956, s. 38, 42, 43, 57-59, 62, 63, 74, 77, 84; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, I, 614-615, 617; Barkan, Kanunlar, s. 157, 221, 357; a.mlf., “ Edirne Askerî Kassamı’na Âit Tereke Defteri (1545-1659)”, TTK Belgeler, III/5-6 (1968); N. Beldiceanu, Recherche sur la Ville Ottomane au XVe siècle, Etude et Actes, Paris 1973, s. 81-84; Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlılarda Narh Müessesesi ve 1640 Tarihli Narh Defteri, İstanbul 1983, s. 257, 287; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü’l-idâriyye (Özel), II, 286; S. Pulaha – Yaşar Yücel, “I. Selim Kanunnamesi (1512-1520) ve XVI. Yüzyılın İkinci Yarısının Kimi Kanunları”, TTK Belgeler, XII/16 (1988), s. 37; İlhan Şahin – Feridun Emecen, “XV. Asrın İkinci Yarısında Tokat Esnâfı”, Osm.Ar., VII-VIII (1988), s. 308; TA, XXXI, 74; R. Ekrem Koçu, “Dellâl, Dellâllar”, İst.A, I, 4371-4372; C. H. Becker, “Dellâl”, İA, III, 518-519; a.mlf. – G. S. Colin, “Dallāl”, EI² (İng.), II, 102-103.

Yusuf Halaçoğlu