DEMİRKAPI

Eski Türk coğrafî adlarından biri.

Demir kapı (temir kapıg, temür kapuk, demür kapu) Araplar tarafından bâbü’l-hadîd, Farslar tarafından derbend, der-i âhenîn, derbend-i âhenîn şekillerinde aynı anlamda kullanılmış olup bunların hepsi siyasî ve tabii sınırlarda bulunan, sınır karakolu gibi kullanılan hisarları ve geçit bölgelerini ifade etmektedir.


Demirkapı adına Orhun âbidelerinde “Temir Kapıg” şeklinde rastlanmaktadır. Burada geçen Demirkapı, muhtemelen Orta Asya’da Baysun dağ silsilesinde, 10-18 m. genişliğinde ve 3 km. uzunluğunda olan, Buhara ve Semerkant’tan Belh’e giden ana yol üzerinde yer alan geçittir. Meşhur Çinli seyyah HsüanTsang, milâdî 644 yılında bu bölgenin güney kısmındaki küçük devletlerin bir Türk emîrinin hâkimiyeti altında bulunduğunu yazmaktadır. Bîrûnî, Bâbülhadîd diye adlandırdığı bölgenin Saganiyân (Şagāniyân, Çagāniyân) vilâyetine dahil olduğunu kaydetmektedir. Özbek bilginleri de Demirkapı deresi veya Buzgala adıyla tanınan aynı tarihî bölgenin, Özbekistan’ın Kaşkaderya vilâyetinin Dehkanâbâd şehrinin güney kısmında yer aldığını doğrulamaktadırlar. Öte yandan şimdiki Baysun şehrinin 63 km. batısındaki Derbend’in Ortaçağ’da önemli bir kale olduğu da bilinmektedir.

Orhun âbidelerinde adı geçen Demirkapı’dan başka Arap istilâsı devrinde Orta Asya’da aynı adı taşıyan başka yerler de bulunmaktadır. Bunlardan biri, şimdiki Taşkent bölgesinin (eski adı Şâş veya Çâç) kuzeyinde yer alıyordu. Diğeri ise bugün Derbend adıyla tanınan ve Ortaçağ’da Hazar denizinin en önemli limanı olan şehirdi. Buraya daha sonraki devirlerde de Türkler tarafından Demirkapı denmiştir. Nitekim Osmanlı dönemine ait resmî belgelerde, tarih kitaplarında, Ermenice yazılmış tarihlerde şehir bu adla anılmaktadır. Ruslar da buraya bu adın tercümesi olan Jeleznaya Vrata diyorlardı. Arap-İslâm fetihlerinden önce Dağıstan bölgesine yerleşmiş olan Kumuk Türkleri burayı, Saksonyalı seyyah Oleari’ye göre Demürkapu diye adlandırıyorlardı (ayrıca bk. DERBEND).

Kırım’da Gurzuf yaylasında 1540 m. yükseklikteki bir dağın tepesinden geçen yolun en yüksek noktasında bulunan geçide de Demirkapı adı verilmişti. Öte yandan Balkanlar’da bu adı taşıyan yerler bulunmaktadır. Tuna’da Girdâb (Djerdab) denilen boğazlar sistemindeki en son boğaz Demirkapı adını taşıdığı gibi bütün bu boğazların hepsine birden Demirkapılar da denilmekteydi (Romence Portile de Fier, Sırpça Jeleznaya Vrata, Macarca Vaskapu). Burası, Tuna nehrinin Karpat dağları veya Transilvanya Alpleri ile Balkan dağları arasında açtığı ve aynı zamanda daraldığı bir geçit yeri olup girdaplarıyla oldukça tehlikeli bir mevkiydi (Evliya Çelebi, VII, 446-456). Bu boğaz Osmanlılar’ın Orta Avrupa’ya ve Tuna bölgesine yönelik harekâtlarında önemli bir stratejik nokta olarak sürekli hedef teşkil etmiş, Türk akınlarını önlemek için 1419’da Macarlar burada savunma tedbirleri aldıkları gibi 1482’de II. Murad’ın kuvvetleri bu yerin üst ucundaki Güvercinlik’i (Golubaç, Galambóc) ele geçirerek karşı saldırıda bulunmuştu. Tuna Demirkapısı olarak da adlandırılan boğaz ve civarı 1526’ya kadar Osmanlı-Macar sınır bölgesini oluşturdu. Tam olarak kontrol altına alındıktan sonra da önemini korudu ve bu defa Osmanlı savunma hatlarından birini teşkil etti. Osmanlılar bu geçidin 4 km. yukarısında Adakale’deki istihkâmlarla burayı kontrol altına aldılar. 1688’de Belgrad’ı ele geçiren Avusturyalılar Demirkapı’yı Transilvanya, Macaristan, Eflak, Sırbistan ve Bulgaristan için bir kilit noktası saymışlardı (ayrıca bk. ADAKALE).

BİBLİYOGRAFYA:

Orhun Abideleri (nşr. Muharrem Ergin), İstanbul 1970, s. 1, 4, 43, 57; Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân, s. 290; Taberî, Târîħ (de Goeje), II, 1288, 1688; İbn Havkal, Sûretü’l-arz, II, 517; Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakī, Târîħ (nşr. A. Ekber Feyyâz), Meşhed 1971, s. 605; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, II, 306-312; VII, 446-456; A. Olearii, Aussführliche Beschreibung Der Kundbaren Reyse nach Muscow und Persien, Schleeswig 1647, s. 499; Sâmi Mirza Abdal Azim, Târîh-i Selâtîn-i Mengitîye, Moscow 1962, s. 102, 156; E. Chavannes, Documents sur les Tou-kine (Turcs) Occidentaux, St. Petersburg 1903, s. 163; Yaun Chwang’s Travels in India (ed. T. Watters), London 1904, I, 105; II, 266; H. A. R. Gibb, The Arab Conquests in Central Asia, London 1923, s. 3, 32, 38; S. E. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pismennosti. Teksti i issledovaniya, Leningrad 1951, s. 19, 60; G. A. Pugaçenkova, K İstorii topografii Çaqaniana/Navçnie trudi Taşkentskogo gosndarstvennogo universiteta, Taşkent 1963, Vipusk 200; M. Fasmer, Etimologiçeskiy stovar russkogo yazika, Moskva 1964, I, 500; Barthold, Turkestan Down the Mongol Invasion, London 1968, s. 73, 138, 175, 186, 299, 452-453; a.mlf. – A. Decei, “Demir-kapı”, İA, III, 522-526; M. A. Shaban, The Abbasid Revolution, Cambridge 1972, s. 12; R. N. Frye, “Dar-ı Āhanīn”, EI² (İng.), II, 115-116.

Aliev Saleh Mehmedoğlu