DERVİŞ MÛSÂ

(ö. 1140/1728)

Türk bestekârı, neyzen ve şair.

İstanbullu olduğu bilinmektedir. Mevleviyye tarikatına girdi. Sultan III. Ahmed devrinde (1703-1730) zamanın önemli neyzenleri arasında yer aldı ve neyzenbaşılığa kadar yükseldi. Ancak bu görevini hangi mevlevîhânede devam ettirdiği bilinmemektedir. Ömrünün son yıllarında münzevi bir hayat yaşadı. Kocamustafapaşa civarındaki evinde vefat etti ve Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi. Başta Müstakimzâde Süleyman Sâdeddin Efendi olmak üzere kaynaklarda vefatı 1140 (1728) olarak geçmektedir. Ancak Mehmed Şükrî Efendi, kendi tertiplediği Mecmûa-i İlâhiyyât adlı el yazması güfte mecmuasında onun vefatını “Şeyhü’s-sûfiyye” ibaresindeki 1132 (1720) tarihi ile tesbit etmektedir.

Fuad Köprülü’nün XVIII. yüzyıl saz şairleri arasında zikrettiği Derviş Mûsâ, bestekârlığı ve icracılığı ile devrin tanınmış mûsikişinasları arasında yer almış, bestelediği dinî ve din dışı eserleriyle haklı bir şöhrete ulaşmıştır. Tasavvufî sahada hece ve aruzla yazdığı şiirleri yanında


hece vezniyle halk şairleri tarzında manzumeleri de bulunmaktadır. Derviş Mûsâ mahlası ile kaleme aldığı şiirlerinin toplandığı divana bugüne kadar rastlanmamıştır. Sultan III. Ahmed devrinde, 1715 Osmanlı-Venedik Savaşı münasebetiyle yazdığı bir manzumede Şehid Ali Paşa’nın Mora’da kazandığı zaferleri terennüm eden şair, Dalmaçya’nın merkezi ve Adriyatik kıyılarının eski ve meşhur limanı olan Zara’nın ve hatta Venedik’in fethini Allah’tan diler. Manzumenin, saz şairleri arasında o zaman âdeta moda olan aruz ile ve divan tarzında yazıldığı görülmektedir (Köprülü, III, 393-394, 418).

Bilhassa kendi manzumelerine yaptığı dinî bestelere bazı el yazması güfte mecmualarında rastlanan Derviş Mûsâ’nın, “Bir ismi Mustafâ bir ismi Ahmed” mısraı ile başlayan ve güftesi de kendisine ait olan uşşak (bazı eserlerde dügâh makamında kayıtlıdır) tevşîhi, onun bestekârlıktaki kudretini göstermesi bakımından önemli bir eserdir. Din dışı eserlerinden ise günümüze sadece eviç-bûselik peşrev ve saz semâisinin notaları ulaşabilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Müstakimzâde, Mecmûa-i İlâhiyyât, Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3397, vr. 60b, 147ª; Mehmed Şükrî, Mecmûa-i İlâhiyyât, İsmail E. Erünsal özel kütüphanesi, s. 84; Mecmûa, Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. 546, vr. 59b; Mevlut Tevşihleri (nşr. İstanbul Konservatuarı neşriyatı I), İstanbul 1931, s. 9; Ergun, Antoloji, I, 120, 148, 302-303; Köprülü, Türk Saz Şairleri, III, 393-394, 418; Banarlı, RTET, II, 799; Kip, TSM Saz Eserleri, s. 15-16; Eşref Ertekin, “Cönklerden Derlemeler”, Çorumlu, sy. 21, Çorum 1 Nisan 1940, s. 650; TA, XIII, 111; “Derviş Musa”, TDEA, II, 261; Öztuna, BTMA, II, 70.

Nuri Özcan