DİVAN

(ديوان)

Türk halk edebiyatında bir nazım şekli; klasik, halk ve âşık mûsikilerinde bir tür.

Aruzun remel bahrinde “fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla yazılan ve saz şairleri tarafından yaygın olarak kullanılan bir nazım şeklidir. Nazım birimi dörtlük olan divanlar yaygın olmakla beraber gazel, murabba, muhammes, müseddes, musammat ve bir çeşit müstezad olan ayaklı (yedekli) divan şekilleri de vardır. Bunlar arasında en yaygın olan murabba şeklindeki divanların kafiyeleri genellikle “aaba-ccca-ddda-eeea” dizilişindedir. İlk dörtlükleri bazan “aaaa, baba” veya “bbba” dizilişiyle kafiyelenebilir. Ahmet Talat, divan nazım şeklinin esasını on beşli hece vezniyle yazılmış olanların oluşturduğunu belirtmektedir. Divanî de denilen ve Türk mûsikisinde sözlü bir form olan divan klasik Türk mûsikisinde, en az üç kıtalık bir şiirin


kıtalarının birbirinden ara nağme ile ayrılması ve her kıtanın başına genellikle “âh, yâr” gibi terennümlerin ilâve edilmesiyle bestelenmiştir. Serbest izlenimi veren, ancak kalıplaşmış ve ritimli ezgilerle okunan bu kıtaların arasında bütünüyle serbest okunan bir kıta da bulunur. Klasik Türk mûsikisinde çok az kullanılmış olan bu formun tanınmış örnekleri arasında Nevres Paşa’nın, “Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş” mısraı ile başlayan şehnaz ve, “Hasretle bu şeb gâh uyudum gâhî uyandım” mısraı ile başlayan uşşak divanlarıyla Suphi Ziya Özbekkan’ın, “Dün gece ye’s ile kendimden geçtim” mısraı ile başlayan hicaz divanı en meşhurlarındandır.

Şehir halk mûsikisi eserleri arasında yer alan divanların en belirgin özelliği, aruz vezniyle ve konuşurcasına bir eda ile (resitatif) icra edilmesidir. Ayrıca aruzun “mefâilün mefâilün feûlün” kalıbı ile ve on beşli hece vezniyle yazılan divan örnekleri yanında bir istisna olarak on birli hece vezninde yazılmış divan örneklerine de rastlanmıştır.

Kars-Erzurum yöreleriyle Azerbaycan âşıkları arasında daha çok divanî adı verilen ve âşık mûsikisinde pek fazla kullanılan ezgilerden biri olan divanlar, âşık meclislerinde yapılan fasılların en başında çalınan ve söylenen eserlerdir. Bu öncelik sadece âşık meclislerine mahsus olmayıp bunun dışında özel toplantılar, düğünler ve halk hikâyeleri anlatılan meclisler için de geçerlidir.

Divanî okumak, bir âşığın ustalığını ve kudretini göstermesi bakımından son derece önemli olduğundan divanî bilmeyen âşık pek itibar görmediği gibi âşık meclislerinde de yer alamaz. Bir halk sanatkârının divan seslendirebilmesi için güzel ve geniş oklavlı bir sesin yanı sıra mûsiki ve daha çok telaffuza dayalı dil kuralları ile divan ağzını iyi bilmesi gerekir. Divan veya divanîler bir kişi tarafından okunabildiği gibi beyitlerde sırayı takip etmek şartıyla her beytin farklı kişiler tarafından okunması suretinde de icra edilebilir.

Formun halk edebiyatı içinde genellikle ağdalı olan dili, hece vezninin kullanıldığı söyleyişlerde bile Arapça-Farsça kelime ve tamlamalarla dolu olabilir. Çeşitli konuların işlendiği divanlarda tasavvufî unsurlara çok yer verilir. Anadolu’nun muhtelif yörelerinden derlenen divanların genellikle gazel ve murabba biçiminde olduğu görülmektedir. Muhammes, müseddes ve ayaklı divan biçiminde ezgili örneklere ise rastlanmamıştır. Azerbaycan âşık sanatında da “gıfılbend divanî, cığalı divanî, divanî mersiye, divanî fahriye (öyüdleme-üstadnâme), divanî mühemmes beyân-ı hâl tarihî manzume, divanî mühemmes tecnîs, divanî müseddes, zencirleme divanî, divanî mühemmes müseddes elif-lâm” gibi nazım şekillerinde örnekler bulunmaktadır. Divanlar yörelere mahsus özel ezgilerle okunur. Nazım şekillerinin farklı oluşu veya mısralardaki hece sayısının değişmesi, divanların güftelerinin tesbitinde birtakım zorluklara yol açsa da esas olan ezgi kalıpları olup güfteler bu belirli ezgi kalıplarına döşenmiştir.

Anadolu’da tesbit edilen divanların genellikle ayaklı serbest ritimli ezgiler grubundaki müzikal biçimde olduğu görülmektedir. Ancak bu biçimin pek çok istisnası olabilir. Bu divanlarda saz girişleri önce ayak denilen ritimli bir melodik cümle, cümlecik veya bölümler halindedir. Güfte uzun hava tarzında ve serbest ritimle icra edilir. Zaman zaman ritimli güfteye veya ritimli saz melodisine de (ayak) yer verilir. Ayak melodileri giriş, ara ve son bölümlerinde aynen kullanılabildiği gibi değişik de olabilir. Divanlar serbest ritimle de başlayabilir. Bu gibi divanlarda güfte ritimli olarak devam edebileceği gibi yerini ritimli bir saz melodisine de bırakabilir. Özellikle Elazığ yöresinde fasıl âdâbı çerçevesinde maya, tecnîs ve elezber gibi türlerin yanında divanlar da birbiri ardınca icra edilir ve ezgiler ritimli bir biçime dönüşür.

Divan metinleri uzun hava tarzında ve serbest olarak okunduğunda bile yedi veya sekiz zamanlı iç ritimler hissedilir. Bu iç ritim, taktî‘ denilen vezne bağlı okuyuştan dolayı tabii olarak ortaya çıkar, usta sanatkârlar ve âşıklar vezne bağlı bu okuyuşlara bilhassa dikkat ederler. Melodi kalıplarında mısra içindeki, kelimelere bağlı motiflerde de taktî‘li okuyuşlara uyulduğundan hece vezinli, âşık ağzı divanlarda bu özellikle karşılaşılır. Usta malı okuyuşlarda değişmez kural gibi görülen bu iç ritim ezginin girişinde ve karara (kadans) varışlarında bozulabilir. Bazı yörelerde ayrıca usullü divanlara da rastlanmıştır. Ancak bu çeşit ezgilerde de yine vezinle bağlantılı olarak ortaya çıkan yedi veya sekiz zamanlı vurgular ağırlık kazanır.

Tesbit edilen divanîler arasında Doğu Anadolu bölgesinde Osmanlı divanîsi, mereke, yerli, Borçalı, Çıldır, Yürük, Âzerî, Terekeme, Esme Sultan, Şahnaz, Semâî, Erzurum, Kağızman, Kars, Melike, Karabağ, Türkmen, Karapapağ, Sezaî, Hasta Hasan, gazelî, müstezad, Reisoğlu, Bektaşî ve Dudakdeğmez divanîleri örnek olarak verilebilir. Bu divanîler özel divanî havaları ile okunur. Anadolu’nun diğer bölgelerinde bilhassa Konya ve Kastamonu’da da düz divan, hicaz divan, Yenikapı divanı, İstanbul ağzı divan gibi çeşitlere rastlanmıştır.

Azerbaycan âşık sanatında da divanîler on beş hecelidir. Bunlara baş divanî (Şerhata-Şah Hatâyî), orta divanî, aya divanîsi, bahrî divanîsi, Revan Çukuru divanîsi, Çıldır divanîsi örnek olarak verilebilir.

Anadolu’nun çeşitli yörelerinden derlenen divanîlerin metinlerinde Âşık Ömer, Âşık Şem‘î, Âşık Dertli, Seyyid Nigârî, Erzurumlu Emrah, Öksüz Ömer, Âşık Fahrî, Âşık Kenzî, Âşık Şenlik, Âşık Sümmânî ve diğer eski ustaların mahlaslarının tapşırılmış olduğu görülmektedir. Bugün elde Adıyaman, Amasya, Ankara, Artvin, Çankırı, Çorum, Elazığ, Gaziantep, Giresun, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kerkük, Konya, Malatya, Mardin, Muş, Rize, Sivas, Tokat, Trabzon, Urfa ve Yozgat’tan ezgili olarak derlenmiş altmış kadar divan örneği bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

TRT İstanbul Radyosu THM Arşiv ve Diskoteği; TRT Müzik Dairesi THM Arşiv ve Diskoteği; Ahmet Talat (Onay), Halk Şiirlerinin Şekil ve Nevi, İstanbul 1928, s. 79-81; İhsan Ozanoğlu, Âşık Edebiyatı, Kastamonu 1940, tür.yer.; Hikmet Dizdaroğlu, Halk Şiirinde Türler, Ankara 1969, tür.yer.; Cem Dilçin, Örneklerle Türk Şiir Bilgisi, Ankara 1983, s. 354-356; Şeref Taşlıova, “Kars ve Çevresinde Sazla ve Sesle Söylenen Âşık Makamlarının İsimleri”, Uluslararası Folklor ve Halk Edebiyatı Semineri Bildirileri, Ankara 1976, s. 136; a.mlf., “Kars’ta Âşıklık Geleneği ve Halk Hikâyeleri”, Türk Halk Edebiyatı ve Folklorunda Yeni Görüşler, Ankara 1985, s. 137; Hasan Kartarı, Doğu Anadolu Âşık Edebiyatının Esasları, Ankara 1977, s. 41-49; Mürsel Hekimov, Aşığ Şe’rinin Növleri, Bakü 1987, tür.yer.; Ensar Aslan, “Doğu Anadolu’da Söylenen Âşık Makamları Üzerine Bir Araştırma”, Köz, sy. 3, Erzurum 1980, s. 52; M. Sabri Koz, “Divan”, TDEA, II, 328.

Süleyman Şenel