DÜRERÜ’l-HÜKKÂM

درر الحكّام

Son devir Osmanlı hukukçusu Ali Haydar Efendi (ö. 1935) tarafından kaleme alınan Mecelle şerhi.

Tam adı Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm olan eser, Mecelle’nin mevcut şerhleri arasında en meşhuru ve en hacimli olanıdır. Mecelle’nin düzenlediği hukuk dalları hakkında ayrıntılı bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle yerli ve yabancı hukukçular tarafından takdirle karşılanmış ve daha sonra yazılan bütün şerhlere kaynak teşkil etmiştir.

Ali Haydar Efendi, başta Mekteb-i Hukuk ve Medresetü’l-kudât olmak üzere çeşitli yüksek okullarda Mecelle’yi okuttuğu için eserin bir şerhinin yapılmasının zaruri olduğunu anlamıştı. Önce Mecelle’yi Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm adıyla şerhetmeye başladı. İlk olarak eserin, hukukun genel prensipleriyle (kavâîd-i külliyye) ilgili 100 maddesini şerhetti, bu şerh Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi. Hukuk öğrencilerinin sonradan müstakil bir kitap haline getirdikleri bu kısmı Ali Haydar Efendi, İslâm ve Osmanlı borçlar hukukunun en önemli bölümünü teşkil eden ve satım akdini konu alan “Kitâbü’l-Büyû‘” gözden geçirilmeden telif edildiğinden, bazı eksiklerini tamamlayarak yeni baştan yazmaya karar verdi. “Kitâbü’l-Büyû‘” ile beraber eserin ilk cildi yine önce Medrese-i Hukuk mecmuasında tefrika edildi.

1298 (1881) yılında kitap halinde basılan Dürerü’l-hükkâm’ın bu ilk şeklinin şu özellikleri taşıdığı görülmektedir: a) Mecelle’nin ilk 100 maddesinin şerhi yeniden gözden geçirilmiş ve bazı kayıtlamalarla birlikte küllî kaidelere ait alt hukuk kuralları da zikredilmiştir. b) Alt hukuk kurallarının dışında son kısma on dokuz küllî kaide daha ilâve edilmiştir. c) Özellikle “Kitâbü’l-Büyû‘” kısmına, Mecelle’ye alınmayan önemli hukukî meseleler maddeler halinde eklenmiştir. Bunlar arasında, şerhin daha sonraki baskılarında çıkarılan karz akdi, muâmele-i şer‘iyye, ribâ, kısmet-i guremâ, muvâzaalı akidler, küçüğün malında tasarruf ve benzeri konular bulunmaktadır (Dürerü’l-hükkâm, s. 517-536). Ancak bir ders takriri şeklinde olan bu ilk kitabın Mecelle’ye lâyık bir şerh olmadığı kanaatine varan müellife göre tam bir Mecelle şerhi, dayanılan fıkhî görüşler ve kaynaklar gösterilerek yapılmalıdır. Nitekim bu eksiği Fevâid-i Emîniyye adlı bir eserle gidermeye çalışmış ve Mecelle’nin fıkhî nakillerini bu kitapta toplamıştır (a.g.e., s. 2).

Ali Haydar Efendi daha sonra Fetvâhâne-i Âlî ile Mekteb-i Hukuk’ta edindiği tecrübeler ve yapılan tavsiyeler ışığında eseri yeniden gözden geçirmiş, sadece maddelerin izahından ibaret olan ilk şekille nakilleri ihtiva eden Fevâid-i Emîniyye’yi birleştirerek Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm adını verdiği eserini meydana getirmiştir. Bu muhteva ile ilk defa 1310-1316 (1892-1898) yılları arasında her kitap için bir cüz olmak üzere on altı cüz halinde neşredilen eser daha sonra dört cilt olarak yayımlanmıştır (İstanbul 1330). Dürerü’l-hükkâm bu neşri esas alınarak Fehmî el-Hüseynî tarafından Arapça’ya tercüme edilmiş ve 1925-1936 yılları arasında Hayfa, Gazze ve Kahire’de ayrı ayrı basılmıştır (Mahmesânî, s. 66).

Son şekliyle bir İslâm ve Osmanlı hukuku külliyatı haline gelen eserin temel özellikleri şöylece özetlenebilir: a) Eser Mecelle’nin tam bir şerhidir; bütün maddeler klasik hukuk şerhleri sisteminde açıklanmış ve ihtiva ettikleri şer‘î hükümlerin alındığı fıkıh kitapları, fetva mecmuaları ve risâleler belirtilmiştir. Böylece şerh, Mecelle’nin düzenlediği küllî kaideler, şahıs hukuku, eşya-borçlar hukuku, ticaret hukuku ve usul hukuku ile ilgili hükümleri ihtiva eden bir fıkıh kitabı mahiyetini kazanmıştır. Müellif ayrıca fıkıh kitaplarında zikredilen, Mecelle’nin ihmal ettiği konuları da kitabına almıştır. b) Şerhin bu şekli Osmanlı hukukundaki uygulama ile paralellik göstermektedir. Müellif yer yer Osmanlı uygulama örneklerine ve hukukî düzenlemelere atıflar yapmakta, bazan da tenkitlerini belirtmektedir. Yargılama hukukunda bunu daha belirgin şekilde


görmek mümkündür (meselâ vekîl-i musahhar ve davetiye usulü için bk. Dürerü’l-hükkâm, IV, 789 vd.). c) Müellif, hukukî meseleler hakkında muteber fıkıh kitaplarındaki şer‘î hükümleri nakletmiş, ihtilâf söz konusu ise meseleleri tartışmış, Mecelle’nin hangi görüşü tercih ettiğini veya hangisinin tercih edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Nâdir olarak da Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî fıkıhçılarının görüşlerini zikretmiştir. Fıkıh kitaplarında bulunmayan hükümlerle ilgili mevcut fetvaları nakletmiş, hakkında hukukî bir hükme rastlanmayan meseleleri ise bizzat kendisi çözmeye çalışmıştır (meselâ bk. mürûrüzamanla ilgili mesele, a.e., IV, 338). d) Müellif, kaleme aldığı maddenin diğer ilgili maddelerle mukayesesini yapmayı da ihmal etmemiştir.

Dürerü’l-hükkâm, Mecelle’nin tanzim ettiği konularda araştırmacıları başka kaynaklara muhtaç etmeyecek derecede hacimli ve kapsamlı bir hukuk ansiklopedisi olup sadece İslâm hukukçuları için değil bütün hukukçular için başvurulması gereken temel bir kaynaktır.

BİBLİYOGRAFYA:

Medrese-i Hukuk Mecmuası, sy. 40-44, 91-95, İstanbul 1298 r./1299; Ali Haydar, Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-a‘lâm, İstanbul 1298; a.mlf., Dürerü’l-hükkâm şerhu Mecelleti’l-ahkâm, İstanbul 1330, I-IV; Subhi Mahmesânî, Felsefetü’t-teşrîǾ fi’l-İslâm, Beyrut 1371/1952, s. 66; Ahmet Akgündüz, Mukayeseli İslâm ve Osmanlı Hukuku Külliyâtı, Diyarbakır 1986, s. 367.

Ahmet Akgündüz