EBÛ CA‘FER el-KĀRÎ

أبو جعفر القارئ

Ebû Ca‘fer Yezîd b. el-Ka‘ka‘ el-Mahzûmî el-Medenî (ö. 130/747-48)

On kıraat imamından biri, tâbiî.

Adının Fîrûz veya Cündeb olduğu ileri sürülmüşse de doğrusu Yezîd’dir. Abdullah b. Ayyâş’ın âzatlısı olup Hz. Peygamber’in hanımlarından Ümmü Seleme’nin âzatlısı olarak da zikredilmiştir. Bizzat kendisinden nakledildiğine göre küçük bir çocukken bir gün Ümmü Seleme’ye götürülmüş, o da başını okşayarak kendisi için dua etmiştir (İbn Hallikân, V, 318-319).

Kıraat tahsilini Abdullah b. Ayyâş, Abdullah b. Abbas ve Ebû Hüreyre’den yapan Ebû Ca‘fer, hadis alanında Abdullah b. Abbas, Ebû Hüreyre, Abdullah b. Ömer b. Hattâb ve Mervân b. Hakem’den faydalandı, onlardan rivayette bulundu. Ebû Ca‘fer’in Kur’an hocaları arasında Zeyd b. Sâbit’in adı zikredilmişse de Zehebî bunun doğru olmadığına işaret etmiştir (MaǾrifetü’l-kurrâǿ, I, 72). Kendisinden de kıraatinin meşhur iki râvisi İbn Cemmâz ve İbn Verdân, yedi kıraat imamından Nâfi‘ b. Abdurrahman, Ebû Amr b. Alâ ve Abdurrahman b. Zeyd b. Eslem gibi şahsiyetler kıraat öğrenirken el-Muvattaǿ adlı eserinde hadislerine yer vermemekle birlikte Mâlik b. Enes, ayrıca Abdülazîz ed-Derâverdî ve Abdülazîz b. Ebû Hâzim ondan hadis rivayet ettiler. Ebû Dâvûd es-Sünen’inde onun rivayetine yer vermiştir.

Sahih ve mütevâtir kıraatler için öngörülen ve meşhur yedi imamın kıraatinde mevcut olduğu kabul edilen şartları taşıdığı görüşünden hareketle, diğer iki imam Ya‘kūb el-Hadramî ve Halef b. Hişâm’ın kıraatleriyle birlikte, İbn Mücâhid’in (ö. 324/936) Kitâbü’s-SebǾa’sından sonra da okunmaya devam edilen Ebû Ca‘fer’in kıraati, IV. (X.) yüzyılda on kıraat (bk. KIRAAT) konusunda tedvîn edilen eserlerde yer almış, İbn Mihrân en-Nîsâbûrî (ö. 381/991) el-Gāye fi’l-kırâǿâti’l-Ǿaşr ve Ebü’l-Alâ el-Hemedânî (ö. 569/1173) Gāyetü’l-ihtisâr fi’l-kırâǿâti’l-Ǿaşr adlı eserlerinde on imam içinde ilk sırayı Ebû Ca‘fer’e vermişlerdir.

Hz. Peygamber’in vefatından elli üç yıl sonra Medine’de Mescid-i Nebevî’de Kur’an dersleri vermeye başlayan ve ölümüne kadar bu hizmeti sürdürdüğü için “Medine kıraat imamı” diye anılan Ebû Ca‘fer, ramazan aylarında namazlarını kıraat mütehassısı imamların hemen arkasında kılarak cehrî okuyuşlarında meydana gelebilecek hataları düzeltmekle de görevli olmuş, Kâbe’de imamlık yaptığında arkasında Abdullah b. Ömer b. Hattâb’ın namaz kıldığı rivayet edilmiştir.

Ebû Ca‘fer’in kıraatinin değerlendirilmesi konusunda farklı görüşler vardır. Bazı âlimler bu kıraati şâz* olarak nitelendirirken bazıları mütevâtir olduğunu ileri sürmüşlerdir. Zehebî bu iki görüşü zikrettikten sonra ikisinin de doğru olmadığını söylemiş; Ebû Ca‘fer’in kıraatinin âdil ve sika kimseler tarafından nakledilmiş olması, mushaf hattına ve Arap diline uyması sebebiyle kabul gördüğünü zikretmiştir. Zehebî ayrıca sahâbe ve tâbiîn ileri gelenlerinin hayatta olduğu bir dönemde Hz. Peygamber’in mescidinde Kur’an dersleri veren, okuyuşuna kimsenin karşı çıkmadığı bir âlim olarak onun kıraati için şâz terimini kullanmasının doğru olmayacağına dikkat çekmiştir (MaǾrifetü’l-kurrâǿ, Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 2500, vr. 15ª).

Ebû Ca‘fer kıraatinin bazı özellikleri şunlardır: 1. Hurûf-ı mukattaa*yı hafif sekte ile okur. 2. Harekeli bir harften önce bulunduklarında cemi zamirlerindeki “mim”leri sıla ile (vasıl halinde kendilerinden sonra “vav” takdir ederek) okur: عَلَيْهِمْ عَلَيْهِمُو، مِنكُمْ مِنْكمُو gibi. 3. هو ve هي zamirlerini, kendilerinden önce fethalı “vav”, “fâ” ve “lâm” bulunduğunda “hâ”nın iskânıyla okur: لَهْوَ , فَهْوَ , وَهْوَ gibi. 4. Bazı istisnaları olmakla birlikte sâkin hemzeleri, bir önceki harfin harekesine uygun bir med harfine ibdal eder: يُؤِمنُونَ يُوِمنُونَ، يَأمرُوُنَ يَامُروُنَ، بِئسَ بِيسَgibi. 5. Tenvinden veya sâkin “nun”dan sonra ızhar harflerinden “hâ” (خ) veya “gayn” bulunduğunda bazı istisnaları olsa da ihfâ yaparak okur: مَنْ خَشِيَ , نُزُلا مِنْ غَفوُر gibi. 6. وَكَأَيِّنْ kelimesini وَكَائِنْ şeklinde okur.

Fazla hadis rivayet etmeyen Ebû Câ‘fer’i İbn Sa‘d, Yahyâ b. Maîn ve Nesâî sika* olarak değerlendirmiş, İbn Hibbân onun biyografisine es-Sikāt’ında yer vermiştir. Mâlik b. Enes de ondan “sâlih kişi” diye söz etmiş, Ebû Hâtim er-Râzî ise kendisinden rivayet ettiği hadislerin delil olarak kullanılabileceği (sâlihu’l-hadîs) görüşünü belirtmiştir.

İbadete düşkünlüğü, hayır severliği ve güzel Kur’an okuması ile bilinen Ebû Ca‘fer, doksan yaşının üstünde iken İbnü’l-Cezerî’nin doğru olduğunu söylediği bir rivayete göre 130 (747-48) yılında Medine’de vefat etti. Bu tarih 127, 128, 129, 131 ve 132 olarak da zikredilmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, et-Tabakāt: el-mütemmim, s. 151-152; Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr, VIII, 353-354; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 528; İbn Mücâhid, Kitâbü’s-SebǾa (nşr. Şevkī Dayf), Kahire 1972, s. 56-58; İbn Hibbân, es-Sikāt, V, 543-544; İbn Mihrân, el-Gāye fi’l-kırâǿâti’l-Ǿaşr (nşr. Muhammed Gıyâs el-Cenbâz), Riyad 1411/1990, s. 37-40; Ebü’l-Alâ el-Hemedânî, Gāyetü’l-İhtisâr, MÜ İlâhiyat Fakültesi Ktp., nr. 72, vr. 2b-3b; İbn Hallikân, Vefeyât (Abdülhamîd), V, 318-319; Zehebî, MaǾrifetü’l-kurrâǿ, I, 72-76; a.e., Millet Ktp., Ali Emîrî, nr. 2500, vr. 14ª-b, 15ª; a.mlf., AǾlâmü’n-nübelâǿ, V, 287-288; a.mlf., Târîhu’l-İslâm: sene 121-140, s. 310-311; İbnü’l-Cezerî, Gāyetü’n-nihâye, II, 382-384; a.mlf., Müncidü’l-mukriǿîn, Kahire 1350, s. 28; a.mlf., en-Neşr, I, 178-179; İbn Hacer, Tehzîbü’t-Tehzîb, XII, 58.

Tayyar Altıkulaç