EBÛ HAYSEME el-ENSÂRÎ

أبو خيثمة الأنصاري

Ebû Hayseme Mâlik b. Kays b. Hayseme el-Ensârî

Sahâbî.

Künyesiyle meşhur olduğu için adını tesbit etmekte güçlük çekilmekte, çeşitli kaynaklarda Abdullah b. Hayseme ve Sa‘d b. Hayseme diye de geçmektedir. Medineli olup Hazrec kabilesine mensuptur. Hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Bedir Gazvesi’nde bulunduğu kesin olmamakla beraber Uhud’dan itibaren bütün gazvelere katıldığı bilinmektedir.

Ebû Hayseme, Tebük Seferi ile ilgili tutumu sebebiyle tanınmıştır. Hz. Peygamber ashaba Tebük Gazvesi’ne hazırlanmalarını emrettiği zaman mevsim oldukça sıcaktı. Tâif seferinden yeni dönüldüğü için bazı sahâbîler yol yorgunluğunu henüz atamamışlar, münafıkların müslümanları bu seferden vazgeçirme yolundaki gayretlerinden etkilenmişlerdi. Sefere katılmayan sahâbîlerden biri de Ebû Hayseme idi. İslâm ordusu yola çıktıktan birkaç gün sonra, çardakları kurup soğuk suları ve lezzetli yemekleri hazırlayan hanımlarının kendisini bekledikleri bir sırada Ebû Hayseme Hz. Peygamber’i düşündü. Geçmiş ve gelecek bütün günahları bağışlandığı halde onun yakıcı güneş altında savaşa gitmesinin, kendisinin ise rahat bir yerde oturmasının doğru olmadığını anladı. Silâhlarını kuşanarak atına bindi ve Tebük’e doğru yola çıktı. Kendisi gibi sefere katılmakta geçikmiş olan Umeyr b. Vehb el-Cumahî ile birlikte Tebük’e vardı.

Resûl-i Ekrem Ebû Hayseme’nin sefere katılmamasına üzülmüştü. Uzaktan birilerinin geldiği kendisine haber verilince onlardan birinin Ebû Hayseme olmasını temenni etti. Gelenin o olduğunu öğrenince çok sevindi ve kendisine, “Ey Ebû Hayseme! Az kaldı helâk olacaktın” dedi. On günlük bir gecikme ile Tebük Gazvesi’ne katılan Ebû Hayseme’ye Resûlullah dua etti.

Şairliği de olan Ebû Hayseme bir şiirinde bu olayı, bir başka şiirinde Hz. Peygamber’in kızı Zeyneb’in Bedir Gazvesi’nden sonra Medine’ye gidişi sırasında çektiği sıkıntıları anlatmıştır. Sadece bir hadis rivayet ettiği bilinmekte olup Tevbe sûresinin 79 ve 118. âyetlerinin onun hakkında nâzil olduğu nakledilmektedir.

Ebû Hayseme’nin vefat tarihi belli değildir.

BİBLİYOGRAFYA:

Vâkıdî, el-Megāzî, II, 1075; İbn Hişâm, es-Sîre, I, 655-656; II, 520-521; Taberî, Târîh, Kahire 1323, III, 143-144; Zemahşerî, el-Keşşâf, Kahire 1397, II, 217; İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, Dımaşk 1965, III, 476; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gābe, V, 46; VI, 93-94; a.mlf., el-Kâmil, II, 378; İbn Kesîr, el-Bidâye, V, 7-8; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 54; a.mlf., Fethu’l-bârî, Beyrut 1348, VIII, 94-95; Diyârbekrî, Târîhu’l-hamîs, II, 125-126; Halebî, İnsânü’l-Ǿuyûn, Kahire 1964, III, 105-106.

Asri Çubukçu