EBÜ’l-FÜTÛH el-MÛSEVÎ

أبو الفتوح الموسوي

Hasen b. Ca‘fer b. Muhammed el-Mûsevî el-Hasenî (ö. 430/1039)

Mekke emîri (994-1039).

Mekke’de emirlik yapan şeriflerden Hz. Hasan evlâdından Mûsâ b. Abdullah’tan dolayı Mûsevî nisbesini almıştır. Bu aileye mensup emîrlerin ilki Mûsâ b. Abdullah, sonuncusu da Ebü’l-Fütûh’un oğlu Şükür’dür.

Kardeşi Îsâ b. Ca‘fer’in 384’te (994) ölümü üzerine Mekke emîri olan Ebü’l-Fütûh cesur, idealist ve şair ruhlu bir kimseydi. 381 (991) yılından itibaren kardeşine emirlikte yardımcı olmuş, bu sırada büyük nüfuz kazanmış, Abbâsî ve Fâtımî halifelerine çeşitli yazılar yazmıştı. Ebü’l-Fütûh 402’de (1011) Mekke’de müstakil emirliğini ilân etti ve adına para bastırdı. Daha sonra Filistin’in merkezi Remle’ye giderek Râşid-Billâh lakabıyla bu defa halifeliğini ilân etti. Buna karşılık Fâtımî Halifesi Hâkim-Biemrillâh 403 (1012) yılında Ebü’l-Fütûh’un amcazadesi Ebü’t-Tayyib’i Haremeyn valiliğine tayin etti ve 50.000 dinarla çeşitli hediyeler ve hil‘at gönderdi. Bunun üzerine pek çok kimse Ebü’l-Fütûh’tan ayrıldı ve Hâkim-Biemrillâh’a bağlandı. Ebü’l-Fütûh ise Cerrâhîler’den ve Türk emîrlerinden Yârûh Tegin’den Mekke’ye dönme konusunda yardım istedi. Onların yardımıyla aynı yıl içinde gizlice Vâdilkurâ’ya kadar geldi. Emirliği Ebü’t-Tayyib’den alarak durumu Fâtımî halifesine bildirdi, Fâtımî halifesi de bunu kabul etmek zorunda kaldı. Bundan sonra Ebü’l-Fütûh hutbeyi Fâtımî halifesi adına okuttu ve ölünceye kadar Mekke emirliğine devam etti. Ancak halife, Ebü’l-Fütûh’a yardım eden Müferric b. Dağfel’i bir hile ile öldürttü (404/1013).

Ebü’l-Fütûh’un ölümünden sonra oğlu Şükür Mekke emîri oldu. Yirmi üç yıl emirlik yapan Şükür’ün erkek evlâdı olmadığından Mûsevî ailesinin emirliği onunla sona erdi (453/1061). Emirlik aynı sülâleden Benî Füleyte (Felîte) denilen Hâşimîler (Havâşim) ailesine geçti.

BİBLİYOGRAFYA:

Fâsî, el-Ǿİkdü’s-semîn, IV, 69-80; İbn Fehd, Gāyetü’l-merâm, I, 483-494; Ziriklî, el-AǾlâm, II, 200; Ahmed Ömer ez-Zeylaî, Mekke ve Ǿalâkātühe’l-hâriciyye: 301-487 h., Riyad 1401/1981, s. 39-61; Uzunçarşılı, Mekke-i Mükerreme Emirleri, Ankara 1984, s. 4, 70; Mv.Fs., II, 234-236; A. J. Wensinck – C. E. Bosworth, “Makka”, EI² (İng.), VI, 148-149.

Cahit Baltacı


EBÜ’l-GĀDİYE

أبو الغادية

Ebü’l-Gādiye Yesâr b. Sebu‘ el-Cühenî (ö. 83/702’den sonra)

Sahâbî.

Ebü’l-Gādiye künyesiyle tanınan iki sahâbîden birinin nisbesi Cühenî, diğerininki Müzenî’dir. Bazıları bunların aynı kişi olduğunu ileri sürmüşlerse de bu görüş taraftar bulmamıştır. Ebü’l-Gādiye el-Cühenî’nin adının Müslim olduğu da söylenmektedir. Hayatı hakkında fazla bilgi bulunmadığı gibi ne zaman müslüman olduğu da belli değildir. Akabe’de Resûlullah’a biat ettikten sonra orada kendisinden dinlediği bir konuşmaya dair rivayetin (Müsned, IV, 76; V, 689), Vedâ haccında irad edilip canlara ve mallara kastetmeyi yasaklayan hutbenin bir bölümü olması düşündürücüdür. Ayrıca Akabe Biatı’na katılan sahâbe arasında onun adı geçmemektedir. Ebü’l-Gādiye’nin namaza geç geldiği bir gün Hz. Peygamber’in bunun sebebini sorduğu, bir çocuğunun doğduğunu söylemesi üzerine çocuğu getirtip başını okşadığı ve ona Sa‘d adını koyduğuna dair rivayetle (Müttakī el-Hindî, XIII, 617) kendisinin Hz. Peygamber zamanında küçük bir çocuk olduğuna dair rivayeti (İbnü’l-Esîr, VI, 237) bağdaştırmak da mümkün görünmemektedir. Ebü’l-Gādiye’nin üç kişiyle birlikte Medine’ye hicret ettiği (Müsned, IV, 76) ve Hudeybiye Antlaşması’nda bulunduğu da söylenmektedir.

Hz. Osman taraftarı olduğu anlaşılan Ebü’l-Gādiye’nin, Kûfe valiliğinden azledilen Ammâr b. Yâsir’in Hz. Osman aleyhinde konuşmasını duyup ona kin beslediği, Sıffîn Savaşı’nda bir fırsatını bularak Ammâr’ı öldürdüğü rivayet edilmektedir. Canlara ve mallara kastetmeyi yasaklayan hadisi rivayet eden bir kimsenin, Ammâr’ı öldürenin cehennemlik olduğuna (Müsned, IV, 198) ve onu âsi bir topluluğun öldüreceğine (Buhârî, “Salât”, 63; Müslim, “Fiten”, 70, 72, 73) dair rivayetlere rağmen bu işi yapmasını ve Ammâr’ı nasıl öldürdüğünü çekinmeden anlatmasını İbnü’l-Esîr ve diğer bazı müellifler hayretle karşılamışlardır.

Ebü’l-Gādiye Resûlullah’ın vefatından sonra Suriye’de yaşamış, hayatının sonlarına doğru da Vâsıt’a göç etmiştir. Onun ok atıcılığındaki mahareti, Muâviye devrinde Bizanslılar’la yapılan bir deniz savaşında çok işe yaramıştır. Düşman donanmasından fırlatılan neft yağına bulanmış ateşli paçavraların İslâm ordusunda büyük kayıplara yol açması üzerine Ebü’l-Gādiye bunları fırlatan askeri okla öldürmüş, ateş Bizans gemisine düşünce yangın çıkmış ve gemide bulunan 300 Bizans askeri ölmüştür. Bu olaydan sonra, “Ebü’l-Gādiye’nin oku 300 askeri öldürdü” sözü meşhur olmuştur.

Ebü’l-Gādiye’nin ölüm tarihi kesin olarak belli değildir. 83 (702) yılında Haccâc tarafından kurulan Vâsıt şehrine göç etmesi ve Haccâc ile bazı temaslarda bulunması dikkate alınarak 83’ten sonra öldüğü söylenebilir. Kendisinden oğlu Sa‘d, Hâlid b. Ma‘dân, Külsûm b. Cebr ve bazı Suriyeliler rivayette bulunmuşlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, IV, 76, 198; V, 689; Buhârî, “Salât”, 63; Müslim, “Fiten”, 70, 72, 73; İbn Sa‘d, et-Tabakāt, III, 261-262; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 257; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gābe (Bennâ), VI, 237-238; a.mlf., el-Kâmil, III, 310; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 544-545; İbn Hacer, el-İsâbe (Bicâvî), VII, 311-313; Müttakī el-Hindî, Kenzü’l-Ǿummâl, XIII, 617.

Kemal Sandıkçı