EBÛ UBEYD el-BEKRÎ

أبو عبيد البكري

Abdullāh b. Abdilazîz b. Muhammed b. Eyyûb b. Amr el-Bekrî el-Endelüsî (ö. 487/1094)

Endülüslü meşhur coğrafyacı ve edip.

Doğum tarihi tam olarak bilinmemektedir. Her ne kadar P. Gayangos kesin tarih vererek onun 432 (1040) yılında doğduğunu söylüyorsa da bu doğru değildir. Çünkü Ebû Ubeyd 487’de (1094) vefat ettiğinde seksen yaşının üzerindeydi. Ayrıca onun 443 (1051) yılında Kurtuba’ya (Cordoba) ilk gelişinde otuz yaşını geçmiş olduğu tahmin edilmektedir. Ebû Ubeyd’in doğum yeri hakkında da ihtilâf vardır. Ancak son araştırmalar onun Kurtuba’da değil İşbîliye’nin (Sevilla) batısında yer alan Şeltîş’te (Saltes) doğmuş olduğunu ortaya koymuştur.

Bekir b. Vâil’in soyundan geldiği için Bekrî nisbesiyle meşhur olan Ebû Ubeyd’in Endülüs’e yerleşen ataları ilimleri ve idarecilikleriyle temayüz etmişlerdi. Büyük dedesi Eyyûb b. Amr el-Bekrî önce mezâlim mahkemesi başkanlığı yapmış, daha sonra Âmirîler döneminde Velbe (Huelva) ve Şeltîş’e vali tayin edilmiştir. Ondan sonra bu görevi kardeşi Ebû Zeyd Muhammed üstlenmiştir. Ebû Ubeyd’in babası İzzüddevle Abdülazîz ise Endülüs Emevî idaresinin son yıllarında ortaya çıkan karışıklıklardan istifade ederek 403’te (1012) bağımsızlığını ilân etmiştir. 443 (1051) yılına kadar bağımsızlığını muhafaza eden İzzüddevle, bu tarihte mülûkü’t-tavâifin en güçlüsü olan Abbâdîler’in Velbe’yi istilâ etmeleri, Şeltîş’i de 10.000 miskal altın karşılığında satın almaları üzerine, aralarında Ebû Ubeyd’in de bulunduğu aile fertlerini alarak Kurtuba’ya gitmiş ve Cehverîler’den Ebü’l-Velîd Muhammed b. Cehver’in himayesinde oraya yerleşmiştir.

Ebû Ubeyd Şeltîş’te başladığı tahsil hayatına, başta Kurtuba olmak üzere Endülüs’ün çeşitli ilim merkezlerinde devam etti. Bu sırada Endülüs’te mülûkü’t-tavâif arasındaki ihtilâf ve savaşların sebep olduğu siyasî istikrarsızlığa rağmen ilmî ve kültürel hayatta son derece hareketli bir dönem yaşanmaktaydı. Zengin bir aileye mensup olduğu için kendisini sadece ilme veren Bekrî, Kurtuba’da ve Kurtuba dışında meşhur birçok âlimden ders aldı. Ancak hocalarından sadece birkaç tanesinin adı bilinmektedir. Bunlardan biri, “tarihçilerin sultanı” olarak nitelendirilen İbn Hayyân olup öğrencisinden övgüyle söz eder. Bilhassa Endülüs tarihi hakkında İbn Hayyân’dan geniş ölçüde faydalandığı anlaşılan Ebû Ubeyd, dönemin önde gelen âlimlerinden İbn Abdülber en-Nemerî el-Kurtubî’den fıkıh ve hadis okuyup icâzet aldı. Meriye’de (Almeria) bulunduğu sırada ise bir taraftan Emîr Mu‘tasım b. Sumâdıh’ın himaye ve desteğine mazhar olurken diğer taraftan İbnü’d-Delâî diye tanınan Endülüslü meşhur coğrafyacı Ebü’l-Abbas Ahmed b. Ömer el-Uzrî ile görüşerek coğrafya bilgisini arttırdı.

Ebû Ubeyd el-Bekrî, aşırı derecede kitap toplama ve okuma meraklısı bir kimse olarak da temayüz etmiştir. Kaynaklar, onun çok sayıda kitap toplayıp okuduğunu ve bunları bez kılıflar içinde sakladığını belirtmektedir. Her ne kadar fıkıh ve hadiste icâzet almış, şiir, edebiyat ve hatta botanikle ilgilenmişse de coğrafyaya daha fazla zaman ayırmıştır. Kendisinden önceki ve sonraki birçok coğrafyacıdan farklı olarak seyahat etmemiş ve Endülüs dışına çıkmamıştır. Bununla beraber eserlerindeki coğrafî mâlumat son derece zengin, ayrıntılı ve doğrudur.

Bekrî, Endülüs’te daha sonra meşhur olacak birçok kimseye hocalık yapmıştır. Bunlar arasında, edebiyat ve kitâbet alanlarında temayüz eden ve bir süre vezirlik de yapan Ebû Bekir Muhammed b. Abdülmelik el-Lahmî, Ebû Tâlib Abdülcebbâr b. Asbağ el-Kureşî, Sa‘d b. Ahmed b. Abdülber ve kendi adını ve künyesini taşıyan bir torunu sayılabilir.

Ebû Ubeyd, zekâsı ve ilmî kapasitesi sayesinde Endülüs’ün meşhur ulemâsı arasına girmiştir. Abbâdîler’in son emîri Mu‘temid b. Abbâd’ın, Tuleytula’nın (Toledo) istilâsından sonra Kastilya Krallığı’nın artan baskılarına karşı Endülüs’e yardım etmesi için Murâbıt Hükümdarı Yûsuf b. Tâşfîn’e gönderdiği elçilik heyetinde Bekrî de yer alıyordu. Merakeş’ten döndükten sonra bir süre İşbîliye’de oturan Bekrî, Murâbıtlar’ın Kurtuba’yı yeniden Endülüs’ün idarî merkezi haline getirmelerinin ardından buraya yerleşti ve 487 Şevvalinde (Ekim 1094) vefat etti.

Eserleri. Ebû Ubeyd el-Bekrî coğrafya, dil ve edebiyat, din, botanik vb. sahalarda birçok eser telif etmiştir. Günümüze ulaşan eserleri şunlardır: 1. MuǾcem me’staǾcem min esmâǿi’l-bilâd ve’l-mevâzıǾ (mevâkıǾ). Bir coğrafya ansiklopedisidir. Müellif bu eserini, gerek Câhiliye şiirinde gerekse Kur’an’da ve hadis edebiyatında zikredilen Arap yarımadasına ait birçok yerin tarih ve coğrafyası hakkında bilgi vermek, imlâ ve telaffuzunda zamanla meydana gelen yanlışları düzeltmek maksadıyla kaleme almıştır. Eserin mukaddimesinde Arap yarımadasının sınırları, Hicaz, Tihâme ve Yemen gibi bölgeleri, muhtelif kabileleri ve bu kabilelerden kaynaklanan göç hareketleri hakkında önemli bilgiler verilmektedir. Bekrî, daha önce sadece kamuslarda kullanılmış olan alfabetik sistemi bilindiği kadarıyla ilk defa bir coğrafya kitabında uygulamıştır. Avrupa’da alfabetik sistemle yazılmış ilk coğrafya ansiklopedisi beş asır sonra yani XVI. yüzyılda kaleme alınmıştır. Müellif, 784 babdan oluşan bu eserinde coğrafya başta olmak üzere edebiyat, tarih, sîret, hadis, fıkıh ve nesep alanlarında yazılmış pek çok eserden faydalanmıştır. Gerek kaynaklarının zenginliği gerekse verilen bilgilerin doğruluğu bu eseri, R. Dozy’nin de dediği gibi emsalleri arasında çok seçkin bir konuma


getirmiştir. MuǾcem önce F. Wüstenfeld (Das geographische Wörterbuch, Göttingen, Paris 1876-1877), daha sonra da Mustafa es-Sekkā (MuǾcem me’staǾcem, I-IV, Kahire 1945-1951) tarafından neşredilmiştir. 2. el-Mesâlik ve’l-memâlik. İçindeki geniş mâlumat sebebiyle eser bir dünya coğrafyası (kozmografi) kitabı niteliğindedir. Müellif eserine âlemin yaratılışıyla başlamakta ve kendi yaşadığı döneme kadar gelmektedir. Bu çerçevede söz konusu ettiği her ülkeyi geniş bir şekilde ele almakta, bu ülkelerin sınırları, yolları, nehirleri, iklim durumları ve şehirleri hakkındaki bilgiler yanında ülkelerin etnik ve dinî yapılarına, halklarının örf ve âdetlerine, hükümdarlarına ve tarihlerinde cereyan eden büyük olaylara dair çok önemli bilgiler vermekte, hatta zaman zaman belgeler sunmaktadır. Bekrî’nin bu eseri aynı zamanda siyasî ve sosyal tarih, mezhepler tarihi, arkeoloji, etnografya alanlarında değerli bilgiler ihtiva etmektedir. Bu bilgilerin mahiyeti ve sunuluş şekli, müellifin sahip olduğu mâlumat zenginliğini ve ifade gücünü göstermektedir. Ayrıca müellifin daha o zaman dünyanın yuvarlaklığından söz etmesi özellikle dikkat çekicidir. Ebû Ubeyd el-Mesâlik’i telif ederken farklı sahalara ait çok sayıda kaynaktan istifade etmiştir. Yirminin üzerinde olan bu kaynakların en önemlileri arasında Mes‘ûdî’nin Mürûcü’z-zeheb, Taberî’nin Târîh, İbn Kuteybe’nin el-MaǾârif, İbn Hurdâzbih’in el-Mesâlik ve’l-memâlik, İbn Rüste’nin el-AǾlâku’n-nefîse, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî’nin el-Eganî, hocası İbnü’d-Delâî’nin TersîǾu’l-ahbâr, Muhammed b. Yûsuf el-Varrâk’ın el-Mesâlik ve’l-memâlik adlı eseri ve yahudi asıllı İbrâhim b. Ya‘kub et-Turtûşî’nin adı tam olarak tesbit edilemeyen seyahatnâmesi zikredilebilir. Müellifin ayrıca Endülüs’le ilgili olarak verdiği bilgilerde Kurtuba’daki resmî belgelerden faydalandığı anlaşılmaktadır. el-Mesâlik’in kaç cilt olduğu tam olarak bilinmemektedir. Eserin günümüze ulaşan parçalarının büyük bir kısmı neşredilmiştir. British Museum’da (nr. 9577) Kuzey Afrika ile ilgili bir bölüm, Mac - Guckin de Slane tarafından el-Mugrib fî zikri bilâdi İfrîkıyye ve’l-Magrib: Description de l’Afrique septentrionale (Algiers 1857, 1910) başlığı altında yayımlanmış ve Fransızca’ya da tercüme edilmiştir (JA, 1858-1859; Algiers 1910). Quatremère, daha önce aynı kısmın muhtasar Fransızca tercümesini neşretmişti (Notices et extrais des MSS de la BN, XII, Paris 1831, s. 437-664). A. Kunik ve V. Rosen, Bibliothèque Nationale’deki fragmandan (nr. 5905) Ruslar ve Slavlar’la ilgili kısımları çıkarıp yayımlamışlardır (Izvestiya al-Bekri i drugikh avtorov o Rusi i Slavyanakh, Petersburg 1878). Abdurrahman Ali el-Haccî, Paris (Bibliothèque Nationale, nr. 5905), Fas (Mektebetü câmii’l-Karaviyyîn, nr. L80/390) ve Rabat (el-Hizânetü’l-âmme li’l-kütüb ve’l-vesâik, nr. 488) nüshalarını kullanarak el-Mesâlik’in Endülüs ve Avrupa ile ilgili bölümlerini Cogrâfiyyetü’l-Endelüs ve Avrubbâ min Kitâbi’l-Mesâlik ve’l-memâlik adı altında neşretmiştir (Beyrut 1387/1968). Abdullah Yûsuf el-Guneym de önce Cezîretü’l-ǾArab min Kitâbi’l-Memâlik ve’l-mesâlik (Küveyt 1977) adıyla Arap yarımadası, daha sonra Cogrâfiyyetü Mısr min Kitâbi’l-Memâlik ve’l-mesâlik (Küveyt 1980) adıyla Mısır’la ilgili kısımları yayımlamıştır. Nihayet eserin günümüze ulaşan kısımlarının bütünü, on nüshası esas alınarak A. P. van Leeuwen ve A. Ferre tarafından neşredilmiştir (I-II, Tunus 1992). 3. Kitâbü’t-Tenbîh Ǿalâ aglâtı Ebî ǾAlî fî Emâlîhi. Müellifin, Bağdat’tan Kurtuba’ya göç eden meşhur âlim Ebû Ali el-Kalî’nin el-Emâlî’deki (bk. el-EMÂLÎ) hatalarını düzelttiği bu eser el-Emâlî’nin ikinci baskısının (I-IV, Kahire 1344/1926) son cildi olarak neşredilmiştir. 4. Simtü’l-Leǿâlî fî şerhi Emâli’l-Kalî. Ebû Ali el-Kalî’nin dil ve edebiyata dair el-Emâlî adlı eserinin şerhidir (nşr. Abdülazîz el-Meymenî, I-II, Kahire 1354), 5. Faslü’l-makal fî şerhi Kitâbi’l-Emsâl. Ebû Ubeyd Kasım b. Sellâm’ın atasözlerini ihtiva eden Kitâbü’l-Emsâl adlı eserinin şerhidir (nşr. İhsan Abbas – Abdülmecid Âbidîn, Hartum 1958; Beyrut 1971).

Ebû Ubeyd el-Bekrî’nin kaynaklarda zikredilen dil ve edebiyat alanındaki eserleri de şunlardır: el-İhsâǿ li-tabakati’ş-şuǾarâǿ, İştikaku’l-esmâǿ, ŞifâǾü Ǿalîli’l-ǾArabiyye, Sılatü’l-mefsûl fî şerhi ebyâti’l-garîbi’l-Musannef, et-Tedrîb ve’t-tehzîb fî durûbi ahvâli’l-hurûb. İbn Beşküvâl, Bekrî’nin Hz. Muhammed’in peygamberlik alâmetlerine dair bir kitap yazdığını belirtmekte, ancak eserin adını kaydetmemektedir. Ayrıca İbn Hayr’ın ifadesine göre Bekrî botanikle ilgili olarak Kitâbü’n-Nebât adıyla bir eser daha kaleme almıştır. Fakat bunların da yazma nüshalarına henüz rastlanmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

Bekrî, MuǾcem me’staǾcem (nşr. Mustafa es-Sekka), Kahire 1945-51, I-IV; ayrıca bk. nâşirin mukaddimesi, I, s. B-Ş; a.mlf., el-Mesâlik ve’l-memâlik (nşr. A. P. van Leeuwen – A. Ferre), Tunus 1992, I-II; ayrıca bk. nâşirlerin mukaddimesi, I, 5-45; İbn Hazm, Cemhere, Kahire 1977, s. 321; Feth b. Hâkan el-Kaysî, Kalâǿidü’l-Ǿikyân, Tunus, ts., s. 218-219; İbn Bessâm eş-Şenterînî, ez-Zahîre fî mehâsini ehli’l-Cezîre (nşr. İhsan Abbas), Tunus 1981, II/1, s. 234; İbn Hayr, Fehrese, s. 330-332; İbn Beşküvâl, es-Sıla, Kahire 1966, s. 287-288; Dabbî, Bugyetü’l-mültemis, Kahire 1967, s. 346, nr. 930; İbnü’l-Ebbâr, el-Hulletü’s-siyerâǿ (nşr. Hüseyin Mûnis), Kahire 1963, I, 180 vd.; İbn Ebû Usaybia, ǾUyûnü’l-enbâǿ, Kahire 1299-1300, II, 52; İbn Saîd el-Mağribî, el-Mugrib, I, 347-348; İbn İzârî, el-Beyânü’l-mugrib, III, 299; Süyûtî, Bugyetü’l-vuǾât, s. 285; R. Dozy, Recherches, Leiden 1849, I, 288; P. Boigues, Ensayo bio-bibliográfico sobre los historiadores y geógrafos arabigo-espanêoles, Madrid 1898, s. 160-161, nr. 125; J. A. Bolufer, La Georafia de la Peninsula ibérica en los escritoret árabes, Granada 1921, s. 45-46; R. Blachère, Extraits des principaux géographes arabes, Paris 1932, s. 183, 255; Brockelmann, GAL, I, 627; Suppl., I, 166, 202, 875-876; A. G. Palencia, Târîhu’l-fikri’l-Endelüsî (trc. Hüseyin Mûnis), Kahire 1955, s. 309; I. Krachkovsky, Târîhu’l-edebi’l-cogrâfiyyi’l-ǾArabî (trc. Selâhaddin Osman Hâşim), Kahire 1963, I, 274-278; Hüseyin Mûnis, el-Cogrâfiyye ve’l-cogrâfiyyûn fi’l-Endelüs, Madrid 1967, s. 108 vd.; İbrâhim Ahmed el-Adevî, “Cogrâfiyyü’l-Magribi’l-ǾArabî”, Havliyyâtü Külliyyeti Dâri’l-ǾUlûm, Kahire 1969-70, s. 87-104; J. Vernet, “Al-Bakrı, Abu Ubayd Abdallah Ibn Abd al-Azız Ibn Muhammad”, DSB, I, 413-414; Seyyid Abdülazîz Sâlim, Târîhu’l-Magrib fi’l-Ǿasri’l-İslâmî, İskenderiye 1982, s. 25-26; Muhammed Kürd Ali, Künûzü’l-ecdâd, Dımaşk 1404/1984, s. 252-255; Ahmed R. Ahmed, er-Rihle ve’r-rahhâlâtü’l-müslimûn, Cidde, ts., s. 145-159; BSOAS, XXII (1959), s. 612; XXXII (1969), s. 226; Rudolf Sellheim, “Fasl al-Maqal fı Sarh Kitab li-Abı Ubaid al-Bakrı al-Aunabı”, Oriens, XIII-XIV (1961), s. 469; M. A. Mu’id Khan, “The Geography of al-Andalus and Europe”, IC, XLIII/4 (1969), s. 308-309; Muhammed Ahmed Ebü’l-Fazl, “Ebû Ubeyd el-Bekrî ve’l-Bekriyyûn fî Velbe ve Şeltîş”, Mecelletü Külliyyeti’l-Âdâb, XXI, İskenderiye 1982-83, s. 133-162; André Ferré, “Les sources du Kitâb al-masâlik wa’l-mamâlik d’Abû ‘Ubayd al-Bakrî”, IBLA, XLIX/158 (1986), s. 185-214; Abdülvâhid Zünûn Tâhâ, “Dirâse fî mevâridi Ebî ǾUbeyd el-Bekrî Ǿan târîhi İfrîkıyye ve’l-Magrib”, Mecelletü Dirâsât Endelüsiyye, sy. 3, Tunus 1989, s. 22-40; A. Cour – A. Adnan, “Bekrî”, İA, II, 458-459; E. Lévi-Provençal, “Abu Ubayd al-Bakrı”, EI² (İng.), I, 155-157.

Mehmet Özdemir